türk sinemasının çınarlarından biri olan halit refiğ'in sinemalarını ürettiği dönemdir.
kemal tahir'den etkilenmiştir,
1957 yılında atıf yılmaz'ın asistanı olarak sinemaya başlamıştır halit refiğ, 1960 yılında "yasak aşk" ile ilk yönetmenlik denemesini gerçekleştirdi.
ilk dönem filmleri (şehirdeki yabancı 1963, gurbet kuşları 1964) toplumsal gerçekçi özellikler taşır.
ardından ulusal sinema kavramını sergileyen filmler üretmeye başlar.
1971 yılında "ulusal sinema kavgası" adını verdiği kitabını yayınlar.
birlikte senaryo çalışmaları yaptıkları kemal tahir'den etkilenmesi de bu kitabın yazım aşamasında başlar. batılılaşma konusunda ortak düşüncelere sahiptirler, 1965 yılında "haremde dört kadın" filmini çeker, 1974-1975 yıllarında "aşk-ı memnu" ile yerli televizyon dizilerinin öncüsü olur.
yine trt için hazırlanan "yorgun savaşçı", 1983 yılında başbakanlık emriyle yakılır.
1993'te bir video kaydı kesintisiz bir şekilde yayınlandı, ne anlatıyordu "yorgun savaşçı?" halkın, sivil ve asker bir avuç osmanlı aydınının birlikte yeni bir devlet kurma mücadelesini anlatıyordu.
neden yakıldı? askeri rejimin döneminde yakıldı, nedeni yoktu...
1990 yılında kemal tahir'in malatya cezaevi günlerini anlatan "karılar koğuşu" filmini çekti.
1974-1975 yıllarında istanbul'da güzel sanatlar akademisinde türkiye'de ilk defa sinema-televizyon yüksek öğretimine başlayan kadroda yer aldı.
1977'de abd'de wisconsin üniversitesi'nde "the intercessors" 1984'te ohio denison ünviersitesinde "in the wilderness" adlı filmleri yönetti.
hayatı boyunca 60'ın üzerinde film yapan halit refiğ sayısız ödül kazandı. asya afrika ve avrupa ülkelerinin festivallerinde yer alan filmleriyle türkiye'yi temsil etti. halit refiğ'e 1997 yılında mimar sinan üniversitesi senatosu "onursal profesör" ünvanını verdi.
doğu batı anlayışı;
halit refiğ'in sinemamız tarihinde önemli bir yeri vardır.
türk sinemasında iki ana dönem vardır. tiyatro etkisinde sinema ve yeşilçam sineması. bu dönemlerin ardından milli sinema, ulusal sinema, devrimci sinema gibi akımlar ortaya çıkmıştır.
halit refiğ, metin erksanla birlikte ulusal sinema akımını ortaya çıkarmıştır.
filmlerinde anlattıkları, sinema anlayışının sergilenmesidir. halit refiğ, doğu-islam ve batı-hıristiyan toplumlarının sanatları arasında bir fark olduğunu, batıda sınıfsal toplumun doğuda devletin önemli olduğunu anlatıyordu. köleliğe, toprak köleliğine, toprakta özel mükliyete, sanayi ve ticarette belli bir sınıfın egemenliğine dayanan batı-hristiyan dünyasının sanatıyla toprak köeliği bulunmayan toprakta devlet mülkiyeti olan sanayi sınıfı yetişmemiş türk toplumunun sanatının doğal olarak farklı olacağını düşünüyordu.
halit refiğ'in aşk tanımı,
"aşk ve ölüm bütün insanlığın, insanlığın bütün kültürlerinin ilgilendiği bir meseledir. sevmek birleşmek içgüdüsüne sahip her insanda da genelde ölüm korkusu vardır. öleceğini bilmek, ölüm karşısında konumlanmak meselesi vardır. ancak, meslek hayatım boyunca doğu ile batı arasındaki ilişkiyi farklılıkları araştırırken, bizdeki 'aşk' kavramını batıdaki 'aşk' kavramından çok farklı olduğunu gördüm, ingilizcedeki 'love' ile türkçedeki 'aşk' farklı şeyler. ingilizcedeki 'love' büyük ölçüde bedeni bir durum. türkçedeki 'aşk'ın çok farklı bir manevi boyutu derinliliği var. batı dillerinde manevi kelimesinin karşılığı yok. 'manevi' ne demek? manaya ilişkin demek, manadan doğan demek, burada batıyla aramızdaki büyük bir fark görüyoruz. bu açıdan bakıldığında ben 'aşk'ı batılıların anladığı şekilde 'love' gibi basitleştirilmiş insan ilişkisi ve büyük ölçüde bedeni birleşmeye dayanan bir ilişki olmanın ötesinde bizim temel kültürümüzde ana varlığın bütünle 'birleşmesi' olarak anlıyorum. bizim tasavvuf düşüncesinin temeli olan mevlana'nın yunus emre'nin öncüleri oldukları bir görüş. örneğin bizim filmlerimizde kahramanlarımız aşkı tercih ederler. çünkü o , içinden çıktıkları toplumun temel tercihidir. bugün itibariyle bu değerlerde önemli sarsıntılar meydana gelmiş durumda. bugün artık türkiye2de çok önemli bir sosyal kesim meydana gelmiştir ki , bunlar için aşk yoktur. bunlar için temel değer para haline gelmiştir. ama klasik türk toplumunun temel değeri aşk. bu allah aşkı, vatan aşkı, meslek aşkı, aile aşkı, karısına olan aşkı, çocuklarına olan aşkı, babasına olan aşkı, aşk aşk... ve bu aşk kavramının içinde ölümün önce korkutucu tarafı...fakat daha sonra ölüm gerçeğiyle varoluşun ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. o ölümü de bütünle birleşme anlamında kabul eder hale gelip ölümü sükunetle karşılaması..."
batılılaşma ve aydın yabancılaşması ;
bizim batıyla ilişkimiz 19. yüzyılın başına kadar aslında rahat bir ilişkidir. çünkü 19. yüzyılın başına kadar biz kendi kültürümüzü batı külründen çok daha yüksek görmüşüz. 19. yüzyıldan itibaren ise batının gücünün kaynağını araştırmaya başlıyor osmanlı aydını. batıya yönelik bu ilgi zaman içinde bir aşağılık duygusu ve hayranlık duygusuna dönüşüyor.
bunlara karşılık ağır hücumlara hedef tutulan biz türk sinemacıları ikinci görüşü benimsemiş durumdayız. sanat evrenseldir diye memleketimize sızdırılan kültür emperyalizminin yayılmasına set çekmeğe önce düşünce de bağımsızlığımızı kaybetmekle başlayan bu akımın daha sonra ekonomik bağımsızlığın ve neticede siyasal egemenliğin kaybına giden bir yol olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.