odatv de mükemmel bir yazısı yayınlanmıştır. keyifli bir bilgi de halit kakınç'ın tarihimizde çok az dile getirilen struma faciası ile ilgili struma isimli kitabı muhakkak okumanızı öneririm.
--spoiler--
Solun dünya genelinde kabuk değiştirmesine değinmeye çalıştık. Dilerseniz, Türkiye özelinde burjuvanın değişip dönüşmesi olgusuna bir göz atalım. Sonra da, Özalla başlayan Neo-Liberal Evrenin giderek despotlaşması sürecini inceleyelim.
Önce kavramlarda anlaşalım. Burjuvadan kastım, Marks ve Engelsin kullandıkları doğrultuda kapitalist orta ve üst-orta sınıflar. Üretim araçlarına sahip olup, emeğin artı değerini sahiplenenler.
TÜSiADın Görüş Dergisi, son sayısında bu konudan, fincancı katırlarını ürkütmemeye çalışarak teğet geçmiş. Biz biraz daha açık konuşalım.
Osmanlı sonrasında, ekonomide üç hedef doğrultusunda hareket edildi:
1) Çağdışı lonca sisteminden montaj bandı üretim sistemine geçilmesi süreci başladı.
2) Sermaye birikimi sağlanarak yatırımcı ön-kapitalist sınıfların oluşturulması için çalışıldı.
3) Celâl Bayarla birlikte bu üst-orta sınıfın, azınlıkların uzaklaştırılarak Türklere devrinin sağlanması gerçekleştirildi.
Bu aşamalar, geçildi. Doğrusu ile eğrisi ile bir yerlere varıldı. Post-Osmanlı paşalar bakiyesi üst-orta sınıf mensuplarının yerlerini, önce tacirlikten müteşebbisliğe sıçrayan kent soylular Akabinde, Anadolunun kent eşrafı Sonrasında kasabalılar Ve en nihayetinde de pastadan pay isteyen kırsal ticaret erbabı aldı.
Özellikle son 10 küsur yılın ardından, farklı bir burjuva-kapitalist tablosu ortaya çıktı. Yatırımlarda, ülkede kalıcı olabilecek altyapılar oluşturulması gibi son derece önemli bir hedef, gündemden tamamen düştü. Ekonomi, ithalat veya ihracat hiç fark etmez, ticaret yani paranın girişi çıkışı üzerine bina edildi. Para, parayı kazandı. Faiz-rant getirisi, taçlandırıldı.
Türkiyeli işadamları, yurt dışında otomotif yatırımları yapıyormuş Güldürmeyin beni. Siz henüz yurt içinde üretilen aracın neredeyse yüzde 70ini bulan yabancı mamul veya yarı mamul madde ile ortaya çıkarabiliyorsunuz Yerkürenin öbür köşesinde yatırım yapsanız, ne çıkar Patagonyadaki yatırımı tezgâhlayan yabancı yatırımcının taşeronundan başka bir şey değilsiniz!
ENTi PÜFTEN YARA BANTLARI
YARAYI DAHA DA AZDIRIYOR
Eskilerden kalma harman sonu orta-üst burjuvalar, yeni siyasi yapıya şıpınişi ayak uyduran nevzuhur kültürel açıdan ana okulundan belgeliler tarafından köşeye sıkıştırıldı. Ehven-i şer eskiler; Cumaları kaçırmayan, aslında tek putları para olan yenilerce ikinci plana itildi. Giderek daha da çok itilmekte.
Aslında, neo-liberal bir politika vaadi ile iktidar olanların, bir süre sonra despotlaşmaları, ilk kez yaşanan bir şey değil. Bir süre sonra, vaatler ile sonuçlar çelişmeye başlıyor. Talepler karşısındaki uysallıklar önce gönülsüzlüğe, sonra da tahammülsüzlüğe dönüşüyor. Başarısızlıklarının çözümünde anayasal ve yasal değişikliklerden medet ummaya başlıyorlar. Sertleşiyor, sivrileşiyorlar. Sonuçta, sosyo-ekonomik dengeler iyice altüst oluyor. Serbest Pazar söylemleri, iç Pazar giderek yetersiz kalınca, çerçevesini genişletiyor. Rekabet yetersizliği yüzünden, kapılarını açıyor. Açık Dünya Pazarına dönüşüyor. iktidar da çareyi, devletin yapısını değiştirmekte Demokratik olmayan önlemler almakta ve despotik yollara başvurmakta arıyor. Otoriter veya despotik neo-liberalizmin kaderi veya kadersizliği, işte böyle seyrediyor. Sertleşme ile de önlenemiyor bu gidişat. Panikleme ve sertleşme, ilaç değil sadece ve sadece enti püften bir yara bandı gibi tesir ediyor. Yarayı daha da azdırmaktan başka bir işe yaramıyor. ABDde vergileri protesto için düzenlenen çay partileri Avrupada işsizlikten doğan ırkçı hareketler Rusyada Putin aleyhtarı gösteriler Taksim Gezi Parkı ve benzerleri ile akraba görüntüler. Türkiyedeki gelişmelerin farklı ve en tehlikeli yanı ise iktidar kaynaklı söylemlerin içine inanç boyutunun da dahil edilmesi. Maalesef, Başbakan bir türlü susmak bilmiyor. Kendini hiç ama hiç tutamıyor. Yeni Üst Burjuvaziye gönderdiği son despotik mesajı da şöyle veriyor: Orucunuzu, büyük otellerde açmayın!
60ların Ünlü protest müzik adamı Wolf Birmannın bir şarkısının sözleri geliyor aklıma:
GINA GELDi
Söyleyin bana, ne işe yarıyor
Yönetenlerin bu hamlık ve kabalığı
Dolanıyor hepten boyunlarına
ilmik gibi ceht ile halkımın
Dünya Tarihi Büyük Çark
Gına geldi Artık usandırdın!
iNTERAKTiF SOHBETLER
Misafir - Anti emperyalist: Dijital devrim ile ilgili görüşlerinizi aynen paylaşıyorum.
Misafir heathenturk: Bakın bir anda üç kişi olduk. Bir şaka ile bağlayalım: Ne dersiniz, acaba Dijital Devrim Partisi (DDP) diye bir parti mi kursak!..
Misafir ATÇALI: Sevgili dostum, piyade toprağı zaptı tamam da, adam uydudan bakıp o toprak üzerinde sigarasını yakan piyadeyi nokta atışı ile vuruyor. Çelişkiler keskin, fakat gerçekler daha da keskin!
Misafir dinamo: Ah o ortak ideolojide topluca karar kılınsa Ve de o ideoloji başarılı olabilse
Misafir Kubilay: J Merak etmeyin, pusulam sağlamdır. Ne fırtınalar atlattı. Kolay kolay şaşmaz.
B.YÜKSEL: Siz de sağolun.
Misafir Anıl: Sevgili Kardeşim, temelde haklısınız. Fakat dünya farklılaştı. Küresel bir köy haline geldi. iletişim ağı, yerküreyi kapladı. Mesafe kavramını değiştirdi. Bütün dünyayı okuyarak haberdar olup birikimi sentezledikten sonra, kararı Türkiyede vermeliyiz diye düşünüyorum.
Misafir vatandaslar: Dostum. Keşke her şey söylediğiniz kadar kolay olsa Meyve, olgunlaşmadan ağaçtan düşmüyor.
Misafir demarkaj: Tamamen aynı kanıdayım.:
Misafir - OMURGALI OLMAK: J
GERÇEK(PRAVDA): Haklısınız.
Misafir - ATUQUS OĞUZ: Biraz soyut bir yaklaşım gibi geldi bana
Misafir xerxes: Sandık konusunda ben de sizin gibi düşünüyorum. Şeytan da herhalde bir metafor olsa gerek