o değil de kadir çöpdemir'in bıyığının feyk olduğunu bir ben mi fark ediyorum acaba?
lan koca sette bir kişi çıkıp da allah rızası için demez mi "abi bu bıyık çok iğreti duruyor" diye.
yapmayın böyle şeyler lütfen, yemiyoruz.
edit medit: yiyeler varmış.
ne diyelim hiç yiyenlerle yemeyenler bir olur mu?
salı günleri trt 1'de yayınlanan, pana film'in ekmek teknesi tadında yaptığı yeni dizidir. konu biraz ikinci bahar, biraz da ekmek teknesi kıvamında olmuş. bakalım gidişatı nasıl olacak?
ulusal kültür bileşimini en iyi yapan sanatçı olan barış mançonun ne zaman dinlesem gözlerim dolan şarkısı.
Ağzı açık gözü toklar buyursunlar baş köşeye
Kula kulluk edenlerse ömür boyu taş döşeye
Nefsine hakim olursan kurulursun tahtına
Çalakaşık saldırırsan ne çikarsa bahtına
ne derin ne imanlı ulvi sözler, rahmetle anıyoruz kendisini efendim...
Yakın zamanda trt1 ekranlarında izleyebileceğimiz dizidir. Tanıtımlarında ahmet yenilmez, hasan kaçan ve kadir çöpdemir görülüyor. inşallah ekmek teknesi gibi efsane bir dizi olur.
yıllardır sürüp giden bir pay alma çabası,
topu topu bir dilim kuru ekmek kavgası.
Bazen durur bakarım bu ibret tablosuna,
Kimi tatlı peşinde kimininse tuzu yok...
insanın tüylerini diken diken eden ve yazıldığı dönemi de içine alarak tüm zamanların dehşetli bir tablosu niteliğinde, barış manço şaheseri. özellikle şu günlerde şu ahir zamanlarda daha da anlam kazandı bu şarkı. sadece bir şarkı değil.
tekrar tekrar dinleyip üzerine düşünmeye sevk ediyor insanı. sabahtan beri bunu dinliyorum. hiç uğruna ölen madencileri düşünüyorum, üzülüyorum. "Bazen durur bakarım bu ibret tablosuna, Kimi tatlı peşinde kimininse tuzu yok" demiş barış abi. ne güzel söylemişsin be büyük insan...
sen ne ileri görüşlü, ne güzel kalpli adammışsın... adam gibi adammışsın vesselam.
Daha çatal bıçak kaşık icat edilmemişken
ismail'e inen koç kurban edilmemişken (hz. ibrahim'in allah'a kurban edeceği oğludur ismail, kurban edilmesin diye allah gökten bir koç indirmiştir islama göre)
Bir kavga başlamış ki nasip kısmet uğruna
Kapağı ver kulbu al kurbanı ne hiç soran yok
şu sözlere bakın ya. şuan yaşadığımız dünyayı anlatmıyor mu? ben, dehşete düşüyorum dinlerken. insanoğlunun her şeyi nasıl pislettiği bu kadar mı güzel anlatılır ya?
- - -
Sapa kulba kapağa itibar etme dostum
içi boş tencerenin bu sofrada yeri yok
Para pula ihtişama aldanıp kanma dostum
içi boş insanların bu dünyada yeri yok
Yıllardır sürüp giden bir pay alma çabası
Topu topu bir dilim kuru ekmek kavgası (hiç bitmedi zaten ve bitmeyecek)
Bazen durur bakarım bu ibret tablosuna
Kimi tatlı peşinde kimininse tuzu yok
bu bir ibret tablosu. "halil ibrahim sofrası" hz. ibrahim'in sofrası demektir bu arada. hz. ibrahim çok cömert ve ikramı seven bi insan olduğu için "halil ibrahim sofrası" meşhur olmuştur. halil ibrahim sofrası, onun mertliğini ve cömertliğini temsil ederken öte yandan; barış abi, bu cömertliğe rağmen insanların doymak bilmediklerini, hala kavga ettiklerini ve birbirlerini kırdıklarını anlatmış bu şarkısında.
allah, hepimize yetecek güzellikleri verdiği halde hep kavga halindeyiz. adımız insan ama insan olmayı hiç bilemedik, tüm cömertliklere rağmen, tüm güzelliklere ve berekete rağmen...
şarkıyı tekrar tekrar dinlemek lazım. çok özel bi şarkı, tıpkı diğer barış manço eserleri gibi.
insanoğlunun dünyaya geldiği ilk günden itibaren içine atladığı sonsuz serüvenin hangi dengeler üzerinde durduğunu anlatan muhteşem bir barış manço eseri. erdem, ahlak, onur, şeref ve haysiyetin hangi çizgide takip ettiğini ve bugüne nasıl yansıdığını çok iyi anlatan parça, akıllarda insanoğlunun bu vaziyetiyle ilgili genel bir tablo çizmede çok başarılı.
"yıllardır sürüp giden bir pay alma çabası,
topu topu bir dilim kuru ekmek kavgası,
bazen durur bakarım bu ibret tablosuna,
kimi tatlı peşinde, kimininse tuzu yok..."
ağlatan bir barış manço şarkısıdır. zamanın ötesine yazılan şarkılardan biridir. sanırım 25 yıl falan önce yazmıştır kendisi ama aradan 125 yıl geçse de içinde barındırdığı mesajlardan hiçbir şey kaybetmeyecektir. çünkü bu bir şaheserdir.
--spoiler--
daha çatal bıçak kaşık icad edilmemişken,
ismail'e inen koç kurban edilmemişken,
bir kavga başlamış ki nasip kısmet uğruna,
kapağı ver kulbu al kurbanı hiç sonra yok.
--spoiler--
bilgece bir şarkıdır. her dinlediğimde hafiften burnumun direği sızlar. her satırında büyük anlamlar vardır. alın teriyle helal kazanç sağlamanın kutsallığına bu kadar didaktik yaklaşan başka bir eser şimdiye kadar yapılmamıştır.
bereketi ile bilinen sofra. o bereketin kaynağı ise günümüzde rastlanmayan iki kardeşin hikayesine dayanır;
--spoiler--
Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış....
Büyüğü Halil.... Küçüğü ise ibrâhim...
Halil, evli çocuklu. ibrahim ise bekârmış...
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş,
Bununla geçinip giderlermiş.Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. ikiye ayırmışlar. iş kalmış taşımaya....
Halil, bir teklif yapmış :
ibrahim kardeşim ; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle. Peki abi demiş ibrahim... Ve Halil gitmiş çuval getirmeye... .
O gidince, düşünmüş ibrahim:
Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine. Böyle demiş ve, Kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıkagelmiş. Haydi ibrahim...! Demiş, önce sen doldur da taşı ambara.
Peki abi...!
ibrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola..
O gidince, Halil düşünür bu defa: Der ki:
Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek,
Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.....
Velhasıl , biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.
Bu, böyle sürüp gider..... Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur. Karanlık basar. Görürler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta azalmıyor bile....
Hak teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki ... Günlerce taşır iki kardeş , bitiremezler.
Şaşarlar bu işe...
Aksine çoğalır buğdayları. Dolar taşar ambarları.
Bugün 'Bereket' denilince, bu kardeşler akla gelir.
bu bereketin ad: halil ibrahim bereketidir....
--spoiler--