Atatürk'e halifeliği üzerine alması teklif edildigi halde bunu reddetti ve kaldırdı. Çünkü
Halifelik, 20. Yüzyılda uyanıp artık sömürge olarak yaşamak istemeyen müslüman halkları kontrol edebilmeleri için emperyalizmin emrine girmiş dejenere bir kuruma dönüşmüştü.
Halife vahdettin ingilizler'e sömürge olarak tuttuğu hindistandakiler de dahil müslüman halkları kontrol edebilmesi için yardım teklifinde bulundu.
Yunan ve ingiliz orduları halifenin ordusudur diye fetva bile yayınladılar.
Bu kurum güvenilirliğini yitirmek bir yana bir şer odağına dönüşmüştü.
O kadar saçma şeyler yazılmış ki bu kadar cahil olmamalısınız. Tarih okuyup bilip öyle konuşmalısınız. Vazife veya değil eğer o an öyle yapılmasaydı şuan böyle bir ülke de yaşayamazdınız. Azıcık beyninizi kullaranak yazın lütfen ricamdır. Şimdi ki şartlarda Osmanlı Devletini isteyenler yallah arabistan'a yallah..
vazifesi olup olmadığına karar verebilmek için arapların ve petrolün durumuna bakmak lazım. vazifesiydi veya değildi sonuçta sömürgeci yeni dünya düzeninde halifeliğe yer yoktu.
osmanlı'nın yıkılacağını hesaplayanlar, onun yerine neyin geleceğini de hesapladılar.
halifeliğin ölüsünden bile korkuyorlardı.her ne kadar lozan'da şunun için savaştık, mücadele ettik bıdı bıdı dense de, asıl savaş halifelik konusunda verilmiştir. ve batılılar kazanmıştır.
halifeliğin kaldırılmasına o dönemde olsam da karşı çıkardım şimdi de ve şimdiden sonra da onaylamıyorum.
halifelik; halife siyasi işlere karıştığı zaman yanlış olan bir mevkidir. 1924te de bu sebeple kaldırılmıştır. Tartışılır, eminim 2 taraf da kendine göre çok mantıklı açıklamalar yapabilir. ancak Eğer hristiyanların "sembolik" de olsa bir papası varsa benim kanaatimce bir halife olması yanlış değildir.
doğru sözdür.
lakin içi dolu değil boş ve cahillik kokmaktadır.
halifeliğin kaldırılması elbette atatürk'ün vazifesi değildi. ama allah ile arasına başka bir kulu sokmaya pek meraklı sersemlerin tarihsel süreç içinde halifelik makamını putlaştırması ve amacından saptırması gazi'yi böyle bir karar almaya mecbur bırakmıştır.
ayrıca halifelik makamını sevenler için özel not. halifelik makamı kaldırılmamış, yetki türkiye büyük millet meclisine devredilmiştir.
mecliste salt çoğunlupa sahip din istismarcıları da bunu çok iyi bilmekte lakin geri getirmeyi büzükleri yememektedir.
vazifesiydi, değildi diyemeyeceğim konudur. konunun lozan ile ilgisi, lozan'dan önce yapılan diplomatik görüşmeler yönündendir. yoksa halifeliğin ve lozan'ın tarihini kim bilmez.
bu diplomatik görüşmelerde, lozan'da imzalanacak türkiye enine boyuna tartışılmış ve netleştirilmiştir. fransız, ingiliz ve italyan hükümetleriyle atatürk arasında aracılık yapan kimseler vardır. bunlar genellikle gölgede kalmış, tarihte çok az yer etmiş veya hiç yer etmemiş kimselerdir.
bunlardan bir tanesi, bir fransız kadın gazetecidir. (ismini vermiyim, siz bulun.) le temps muhabiridir. türkçeye çevrilmiş iki kitabı vardır. atatürk'le fransız hükümeti arasında bilgi alışverişini yürütmüştür.
neyse; demek istediğim, lozan'da türkiye'nin bağımsızlığını imzalayan batılı devletler, onun içerik olarak nasıl bir türkiye olacağını da biliyorlardı. halifeliğin kaldırılacağını da...
dört halifenin ömürleri biter bitmez, halifelik makamının asıl sahiplerinin kanla ve zulümle yokedildiği ve halifelik adı altında, saltanata ve tiranlığa kucak açıldığı düşünüldüğünde, aslında sadece atamızın görevi değil, kendine müslüman diyen her er kişinin göreviydi halifeliği kaldırmak.
hakedende olmayan, hakkı olmayanın gasp ettiği bir erişilmez mevkiden bahsediyoruz.
babadan oğula kan yoluyla geçen, kanı akıtanın kanına işlediğini haykırdığı bir zırvadan değil.