tatilde bilgisayara indirip oynamaya karar verdiğim oyun. açıkça söyleleyim ki hiçbir şey anlamadım. bir tane kadın var zaten yanımda, benim öldüremediklerimi o öldürüyor. hatta çoğu kez ben bir yerlere saklanıyorum hepsini o öldürüyor. öldürecek zombi bittiğindeyse geriye hiçbir şey kalmıyor zaten. saf gibi oradan oraya ateş et, bir şeyleri havaya uçur filan. fakat çok şey anlamasam da nedense kendine çekti beni oyun. sonunda şu hale gelip çizittirmekten korkum ve sildim o oyunu:
gelmiş geçmiş en iyi pc oyunlarındandır. sırf g-man'in gizemini anlamak ve asosyal kahramanım gordon freeman'ın konuştuğunu görebilmek için tüm seriyi bitirmeye çalışmıştım. ama maalesef beklenen episode 3 yıllardır bir türlü gelmediği için tam olarak bitiremedik... ''böyle bir senaryoya nasıl olur da film çekmezler?'' diye defalarca düşündüğüm harika bir senaryosu vardır.
ayrıca, oyundaki karakterlerin yüz modelleri şu isimlerden esinlenmiştir:
konusunun bu kadar sıkı olması insanı gerçekten içine çekmektedir. half life 2 de kullanılan fizik motoru oyunlarda yeni bir çağ açmış, çoğu başka oyun bu fizik motorunu kullanmıştır.
This thing we call an existence, I stand here
Trying to make some sense of it all,
Each pathway offers resistance, I force a smile
But it's just not from the heart,
I'm wrong for the part --
And I work like a dog to get even, take my chances
And go on believin', though deep in my heart I dream
Of brakin' away
*Are we all livin' a half-life,
No point of dimension,
Trying to find our way,
Do we search in the dark,
You and I, livin' a half-life,
beyond our pretension,
We're much the same
We search for the spark*
Behind the smoke screen around me,
There beats a heart that is simple dreams that are mine --
We're only here for a moment, we try and capture the magic
Somehow in time, we make it all rhyme
And we work like a dog to get even, take our chances
And go on believin', though deep in our hearts we dream
Of breakin' the chains
(* Repeat)
And I work like a dog to get even,
Take my chances and go on believin'
Though deep in my heart I dream of breakin' away,
çocukken bütün evi arardım bozuk para bulabileyim de internete kafeye gidip half life oynamak için. half life oynadığım o yarım saat sanki otuz saniye gibi gelirdi. her öldüğüm zaman hemen saate bakardım ki zaman çabuk geçmesin diye. mahallenin çocuklarının her an, aynı zamanda para buldukları pek olmazdı ama öyle bir dönemde half life tadından yenmezdi, yarım saatlik oyun bitince, iki saat muhabbeti yapılırdı. sanırım hayatımda en eğlenerek oynadığım oyundu.