otobüsteyim, durağın birinde belli ki bedava seyahat kartıyla bir yerlere gitmek için bir araya gelmiş olan 4-5 tane yaşlı insan. ama belli yani, binde bir hadi bakalım demiş çıkmışlar dışarı. yaşları 70 ile 80 arası. ninenin birine ben yerimi verdim; bir nineye de gençten bir çocuk verdi yerini. ama size yemin ediyorum ki başka kimse kılını bile kıpırdatmadı. diğer üç çınarla yan yana seyahat ediyoruz. elimde kitaplar var ayakta durmakta zorlanıyorum, bir yandan otobüstekilerin alayına sövüp sayasım geliyor. yaşlı başlı insanlar ayakta bile duramazken beşik gibi sallanan otobüste yolculuk etmeye mahkum edilmiş. derken yanımdaki dedenin önündeki koltukta oturan birinin kucağındaki çocuk deli gibi ağlamaya başladı. susmak bilmedi epey bir süre. dede başladı çocuğa şirinlikler yapmaya. görseniz, öz torunu olsa bu kadar şirinleşebilir ancak. sonra elindeki tespihi verdi çocuğa. yol boyunca oynadı, ilgilendi, ağlamasına dayanamadığı için belli ki...
eski ben olsam o otobüstekilerin yedi sülalesine bir güzel rahmet okurdum ama eski ben değilim işte. değiştiremedikten, düzeltemedikten sonra kargaşa çıkarmanın neye yarayacağını artık kestiremiyorum. ayrıca koskoca insanlar, hayatlarının belki de son zamanlarını yaşıyorlar. olgunlukla susmuş, kimsenin hakkını elinden almaya çalışmamış, duygu sömürüsü yapmamış, ihtiyarlığını kullanmamış ve bir saatlik yolu ayakta gitmiş... onların bu büyüklüğü karşısında ben o otobüstekilere ne desem küçük kalacaktı zaten...
gecenin geç saatlerinde arkadaşlarla bornovadan bostanlıya gitmek istiyorduk. belli olmaz belki dururlar diyerek arabalara otostop çekiyorduk. en azından bornova merkezden manavkuyunun bayraklı sınırına götürür diye. oradan da bir arabaya bineriz şansımız varsa karşıyaka tarafına götürür falan filan. en sonunda bir fiat tipo durdu neyse bindik. adam nereye gençler dedi biz de bostanlıya gitcez de abi sen ne kadar gidiyorsan bizi de götür dedik. adam da olur mu bu saatte böyle gitmeyin dedi ve bizi doğruca bostanlıya götüreceğini söyledi. biz de baya sevindik teşekkür ediyoruz tabi o sıra. yolda abimizin karısı aradı neredesin saat kaç oldu falan dedi. meğerse abimiz yeni doğan bebeği için birşey almaya çıkmış gecenin o saatinde, geç kalıncada ablamız merak etmiş tabi. abi de biraz ters yapınca araları bozuldu tabi biraz ama abimiz sağolsun bizi bostanlıya kadar götürdü. izmir de yaşayanlar bilir bornova merkezden bostanlıya gecenin o saatinde kimse kimseyi karşılıksız götürmez. ne zaman aklıma gelse allah razı olsun derim. iyilik yapmanın en güzel yanı da bu olsa gerek.
lise yıllarında bir resim hocamız vardı. aramız oldukça iyiydi. benim hem okuldaki ders durumumu, hem de ailevi durumumu iyi bilirdi. o zaman için açıkçası babamın beni üniversite sınavını kazanmak için dersaneye gönderme imkanı yoktu. gerçi hala yok da. hocam da bu durumu biliyordu. nasıl yaptığını ya da nereden bulduğunu bilmiyorum ama benim bir şekilde hiç bir ücret ödemeden dersaneye gitmeme vesile oldu. bugun iyi bir işim, evim ve arabam varsa, bu onun beni dersaneye göndermek için gösterdiği gayretler neticesinde oldu. teşekkürler hocam.
iyi insan olmak çoğu zaman kaybetmektir. ama her kaybedişin de bir onuru vardır. ya da olmalıdır kaybediş de olsa.
iyi insan olmak bir tercih meselesidir. kimi zaman iyi insan olmakla kötü olmak arasında ince bir çizgi vardır. ve kimi zaman iyiyi seçersin, işte bu da bir kaybediş olabilmektedir.
Şu andır... Ben kötü biri değilim.. Asla da olmak istemiyorum... Yanlış kararlar vermek istemiyorum.. Safi kendi mutluluğumu düşünerek yaşayamam ki... Ona bir iyilik yaptım ... Ve Onu özgür bıraktım... Zaten hiç benim olmamıştı ki.. Bunu şimdi anladım...
Ameliyat icin hastahaneye gidince yogunluktan tek kisilik oda olmamasi, yedeklere siraya girip 17. sirada olmam, idari katta bir sekilde yasi cok genc birisinin tek kisilik odada kalamayacagini ogrenen ve tek kisilik odada asil hakki olan bir hastanin odasini kimse teklif etmedigi halde bana verdigi an. Hala hatirladikca icim tarifsiz duygularla dolar.
ilk defa gittiğiniz, hiç bilmediğiniz bir memlekette adres sorduğunuzda, karşınıza çıkan ilk kişin, boşuna aramaya uğraşma ben seni iki dakika atayım oraya diyerek güzergâhı olmadığı halde sizi o adrese kadar bırakmasıdır. Hala iyi insanlar var der insan bir an içinden.
ara ara denk geldiğimiz ve mutlu olmaya neden olan anlardır.
benim yazacağım an, olay şudur:
dün iftar açmak için arkadaşlarla buluştuk ve iftar saatine bir saatten fazla olduğu için bir yerde* oturup zaman geçirmek istedik. lakin hepimiz niyetli olduğu için bir şey içmeden bir yerde boş boş oturmak da pek mantıklı gelmedi.. velhasıl bir kafeye oturduk ve 4 çay istedik çaylar öylece bekledi masadan kalkıp hesabı ödemeye gittiğimizde kafe çalışanları çayı beğenmediğimizi o yüzden mi içmediğimizi sordu biz de yok dedik ama niyetli olduğumuzu o yüzden içmediğimizi de söylemedik, çalışan ısrarla eğer beğenmediyseniz parasını almayalım diye ısrar edince biz de durumumuzu söyledik, niyetli olduğumuzu fakat boşuna masa işgal etmemek için 4 çay istediğimizi söyleyince kesinlikle para almayacaklarını istediğimiz zaman öylesine gelip oturabileceğimizi, bir şey istemek zorunda olmadığımızı falan söylediler daha sonra bizi güleryüzle iyi dileklerle yolcu ettiler. bu davranışları karşısında hepimiz çok memnun olduk. gerçekten hala iyi insanlar varmış.