1989 yılında hacettepe'de bir arkadaşın yerine girdiğim sınavda yaşadığım ilginç tecrübedir.
Mühendislik fakültesinde okuyan bir arkadaşım kıytırık bir sınavının olduğunu ama aynı gün çok acil bir işinin çıktığını söyledi (bir öğrencinin sınava girmekten daha önemli nasıl bir acil işi varsa artık, sormadım tabi).
Bu sınava girmezse doğrudan kalacağını, ama girip sıfır çekse bile sonraki vizelerde ve finalde çok kolay toparlayabileceğini söyledi. Sınav salonunda bir sürü öğrenci olacağı için kimse seni tanımaz dedi. Gerçi hacettepede birbirimizin yerine sınava girmek düzenli olarak yaptığımız birşeydi.
Sınavda sorulara şöyle bir baktım, "ulan bir soru yapsam kardır" dedim. Sorular da bana baktı. Öyle bakıştık durduk bir buçuk saat boyunca. bana giren çıkan olmadığı için kasmadım, rahattım. olsa yine girerim.
lise çağımda DPY ve burs sınavına girdim.sözelci oldugum için yapabildiğim sözelleri yaptıktan sonra sayısal tüm soruları loto taktiğiyle doldurdum.Okul 3.su oldugumda mudur yardımcısı hakkımda ınceleme baslatacagını kesın kopya cektıgımı soyledı ama bırsey tutturamadı tabıkı.
Sonuc : hıcbırsey bılmedıgım (kı tum lıse zamanımda sayısal sınavlarımda boş bagıt verdım) bır sınavdan 3 sene boyunca ayda 30 Tl odenek aldım.
sınavdan önce son 10 dakikada gece hayvan gibi çalışan bi arkadaşın yanına gidilir "ee şimdi ne bilmemiz gerekiomuş?" diyerek konunun özü kavranır. biraz da evrilip çevrilip kağıt doldurulur. en azından finale bir yatırım yapılmış olunur. kolay gelsin*
sınavdan geçer not alınırsa ömür boyu unutulmayacak bir sınava girmektir.
üniversite yıllarında, zor bir meslek dersinin vizesinden 40 alınmıştır, finalden 60 almak gerekir ama defter kitap açılmadan girilir ve 10 alınır*. bütünlemeye çalışıcam diye kız arkadaşın evine gidilir ve hiç çalışılmaz*. ders hakkında hiçbir şey bilinmemektedir, çünkü devam zorunluluğu olmadığı için hemen hiç derse girilmemiş, vizeden sonra da defter kitap açılmamıştır. sabah sınava girsem mi girmesem mi ikilemi yaşanılır. biraz suçluluk duygusuyla ve biraz da arkadaşları göreyim düşüncesiyle girmeye karar verilir. otobüste giderken ders notları arasında geçen senelerde çıkan, şekilli/çizimli bir soru göze çarpar. merak edilip bakılır. arkadaşlarla buluşulur, boş kağıt vermek üzere sınava girilir. hoca iki soru sormuştur, bir tanesi, otobüste bakılan şekilli sorunun, rakamları değişmiş halidir ve 60 puandır*. o kadar çalışılıp da kalınan dersler hatırlanır, sonra soru kağıdına bir daha bakılır, rüya değildir. on dakikada, fotokopi çeker gibi yapılır o soru ve hakkında hiç birşey bilinmeyen sınavdan geçer not alınır.
uzmanı olduğum ve genellikle yüksek notlar aldığım sınavlardır.
her gözetmen kopyaya izin verir çünkü kendisi de senin oturduğun sıralardan geçti ve geçerken kopya da çekti. yeterki kopya çektiğini anlayan sadece gözetmenin olsun. işin sırrı budur.
girdiğim sınavlarda kansız olmayan bir gözetmenim olsun çince dili ve edebiyatından bile mezun olurum...
Ben girdim,100 soru vardı a dan z ye hiçbirşey bilmediğim bir sınavdı.Hayatımın en heyecansız sınavıydı.Bütün soruları anlamadığım halde okudum hepsini kafadan attım, fena bir puan da almadım,çalışsaydım o kadar da almazdım,işimi görmeme yetmedi o ayrı.