hakim yada savcı ne fark eder, sonuçta bir insanı öldürmüştür. ve katildir. asla da bazı ego tatmincilerinin gözünde olduğu gibi kral değildir. olamaz!
Kahramanın hain hainin kahraman ilan edildiği ülke Türkiye Katilin özgürlük savaşçısı olduğu gazinin açlıktan öldüğü ülke Türkiye askerin terörist teröristin eylemci olduğu ülke Türkiye
kısasa kısas olması gereken ülke.
hakimi öldüren her kimse mağdurun isteği doğrultusunda sen de onu kellesinden meydana asacaksın.
yoksa böyle orospu çocuklarıyla sabah akşam uğraşırsın.
Savci oldurmesi spesifik bir konudur. Zira kral ya da cirkin kral yakistirmasi adam oldurdugu icin degildir. Eger sadece bu bakis acisiyla bakarsaniz, birden fazla sanat alaninda yarattigi cag asimi degisim surecine etkisini goremezsiniz. Dolayisiyla ogun samast ile bir tutarsiniz. Bu da kit ve sig bir bakis acisinin uretimsizligi olur. Bende soyle okuyorum sureci; ezilmemek icin tepki. Kisacasi durduk yerde kim savci oldurur mantikli mi amk.
öncelikle "i"lerin noktalarını koyalım:
hakim öldürenden kasıt, yılmaz güney ise, hakim değil, savcı vurmuştur.
ancak nedeni sizin zannettiğiniz gibi ideolojik değil, tamamen kişiseldir.
bu giriş bilgilerinden sonra;
sizin de malumunuzdur ki, yılmaz güney türkiye'nin görüp görebileceği sen sosyopat (sokak diliyle psikopat) adamlardan biridir. zekasını kaldıramayan dehalardandır. her neyse, şimdi buraya ne yazsam, yılmaz güney'i haklı çıkarmaya çalıştığımı zannettiğinizden kötüleyecekseniz. biz olaya gelelim:
nebahat çehre ve yılmaz güney'in ilişkileri çok fırtınalıdır. yılmaz güney içip içip evdeki aynalara ateş eden biridir. hatta hızını alamayıp, nebahat çehre'nin başının üzerine rakı kadehi koyup, ona ateş eden biridir. (ki bunu nebahat çehre kendi itiraf etmiştir. internette aranırsa o video bulunabilir.) bu yaşında bile hâlâ güzel olan bir kadının, 20'li yaşlarındaki hâlini siz takdir edersiniz, yılmaz güney tarafından deli gibi kıskanılmaktadır.
işte ilişkinin bu fırtınalı dönemeçlerinden birinde, yılmaz güney nebahat çehre'ye biraz kötü davranır. ve nebahat çehre de savcılığa şikayette bulunur.
dönemin adana/yumurtalık cumhuriyet savcısı, olayla ilgilenir. şimdi burada bir parantez açalım:
türkiye'de sadece iki kurumun devamlılığı devlete değil, ulusa bağlıdır. biri türkiye "cumhuriyet" savcılığı, diğeri de türkiye "cumhuriyet" merkez bankası. sizlerin de gözünden kaçmayacağı gibi, "cumhuriyeti" değil, "cumhuriyet". her neyse...
savcılık, bu özelliklerinden dolayı, devlet tarihimiz ve geleneğimiz boyunca nerdeyse "dokunulmaz" bir makam olagelmiştir. savcılık makamında bulunan insanlar vakurludurlar. -en azından bir kısmı- olaya dönecek olursak:
savcı bey, hangi makamı işgal ettiğini unutup, insanî dürtülerine gem vuramayarak, nebahat çehre ile yakınlaşmaya çalışmak gibi girişimlerde bulunmanın sinyallerini vermiştir. yılmaz güney ve nebahat çehre arasındaki olay tatlıya bağlanır. ancak yılmaz güney savcıyı unutmaz. kin güder ve vurup, öldürür. ancak bunun bedelini de çok ağır öder. fransa'da vatan hasreti içinde kanserden ölür. aynı şekilde savcıya dokunan biri daha dar ağacında bulur kendini. ki o sadece kaçırıp, birkaç saat alıkoymuştur. bu kişi de deniz gezmiş'tir.
tabii bütün bunlara "komplo teorisi" diyecek çok kişi vardır. ancak olayların satır arasını iyi okumak gerekir.
kaynakları mevcuttur. ancak bir kısmı satırlarda, bir kısmı sadrlardadır.
şimdi, bütün bu yazdıklarımı sonuna kadar okumak ve anlamaya çalışmak sabrını göstermeyecek olan, hayatlarının herhangi bir anında, bırakın bir savcı karşısında ifade vermeyi, odasından içeri adım atmamış olan sevgili yazarlarca kötülenecek. *