o sadece problem teşkil eden şeyleri bir araya getirerek ahenkli bir örneğe uydurmaktan mı ibaretti? birazcık düşünceyle eşyaya verilebilecek bir mantıkî tutarlılık mıydı? yoksa o bir zihni kavram, maharetli bir terkipten doğan bir ahenk, bir sanat eseri miydi?
bulunması ne kadar güç bir şey!
onu elde etmek için ne kadar gitmek gerekiyordu? hakikati bulacağız diye insanların mahremiyetine girmeye, evlerine burnumuzu sokmaya, odalarına girmeye, aile sırlarını gizleyen perdeleri kaldrmaya ve oralarda tecessüsümüzü tatamin edecek şeyler aramaya hakkımız var mıydı? kaç defa, iki, üç yahut dört yazar da aynı muhasaradan, aynı savaştan bahsettikleri halde birbirinden çok farklı şeyler söylemişlerdi. Bunlardan hangisini seçecektik? nasıl oluyordu da hadiseler yazıya dökülür dökülmez, işin içinde gizli bir el varmış gibi bir roman havasına bürünüyor?
Özellikle nietzsche'den sonra hakikat kelimesini ağzımıza dolamak pek bir eleştirilir hale geldi, postyapısalcılıkla hakikat kelimesini kullanmak günah olarak algılanır hale geldi. Oysa hakikat araştırması demek, sürekli kazmak, yıkmak, düşünceyi en sonuna kadar götürmek, bütün kavramları ters yüz etmek demektir. Hakikat bir yanılsmaa olsun veya olmasın bu arayış dışında başka gailemiz olmamalı. Ensest sizin için bir tabu mu? Hemen neden öyle düşündüğünüzü düşünmelisiniz. Sonuna kadar gitmelisiniz.
"Hakikat, doğru, gerçek kavramları anlamdaş değildir." cümlesi 'doğru' dur.
"hakikat, doğru, gerçek kavramlarının anlamdaş olmaması" 'gerçek'tir, özne olmaksızın vardır.
"hakikat, doğru, gerçek kavramlarının anlamdaş olmama gerçeğinin doğru düşüncesi" 'hakikat'tir.
Örneği kendisinden menşeli açıklamalar da güzeldir. Şovdur, samimiyetsizcedir ama maalesef doğrudur. Doğru zarflanamaz ve sıfatlanamazdır. O zaman bu yanlış mıdır? Hayır, ifadesi yanlıştır. Ciğerim ağrıyor, neden acaba...
gerek fonetiğini, gerek üzerine yazılan metinleri beğensem de, okunan şeyler düşünmeye sevk etse de birkaç senedir iyice ayağa düşmüştür.
kitap kapaklarında; seküler takılıp, bir yandan da manevi duygulara oynayarak, paraları cebe indirmeye çalışan otun bokun 'koç'u unvanını almış, şarlatanlardan dolayı bir antipati oluşmaya başladı.
insanların ambalajlara, o ambalajları çevresine pazarlayacak güzel sözcüklere ihtiyacı var. onların, maddi hayata tamamen teslim olmadıklarını ikna edecek manevi duygulara ihtiyacı var. hakikat kelimesi ve yarattığı duygu bunu çok güzel karşılıyor. kitap satışlarına da bakarsak çok da güzel pazarlanıyor.