-sen chicagolarda parislerde yasa. sonra gel halkalı da yasamaya basla. tam bir dram yasıyorsun.
ben de ona dedim ki:
-fakir bir paltonun altında cok donanımlı ve iyi kalpli bir kadın ya da adam olabilir. ben takılmıyorum boyle seylere, senin de takılmamanı oneririm.
ben bu cevabı vermeyi tercih ettim. cunku bu benim tarzım.
ha diyebilirdim ki "benim suadiye de de evim var. istesem bugun tasınırım. ben halkalıya alıstım. anneme de yakın. burayı da seviyorum. o yuzden burda cici bir sitede yasıyorum. beni yanlıs yorumluyorsun."
ama demedim.
Asliye ceza mahkemelerinde onca yetişmiş hakimin aptal aptal adamlarla uğraşmasına neden olan suç türü. Amerika gibi medeni ülkelerde dahi insanların soruşturma yerim korkusuyla ağzını açamaz hale gelmesi bi kenara, hayır yani şimdi sen bu adamı içeri tıktıracaksın eline ne geçecek? Hapishanelerin doluluk oranını düşününce orada boş boş duran adamın kaplayacağı yer, yemeğiydi vs masrafları da cabası.
Tanıdığım bi avukata hacizde fedöcü şerefsiz dedi adam, avukat bunu tutanağa geçirtip manevi tazminat davası açtı, 3 bin kağıt kazandı. Başka bir arkadaşımın babası, Almanyada trafikte bir adama ibne dediği için 1000 € tazminata mahkum edildi.
Şu davaları açıp para kazanmak varken gidip ceza davası açıyor ve hakimleri iş yükü altında eziyorsunuz, ondan sonra sosyal medyada hofff bu hakimler niye saçma sapan kararlar verüyür :((((( diye ağlıyorsunuz.
Özetle, ifade özgürlüğünün korunması açısından kapsamı oldukça dar tutulması gereken,
Ve ayrıca kanaatimce bir ceza hukuku meselesi olmaktan çıkarılıp tazminat hukukuyla sınırlı olarak iş görmesi gereken kavramdır.
Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde hakaret cezası diye bir şey yoktur. Çünkü hakaretle fikir arasında net bir fark yoktur. Bunu bilecek kadar aklı olan herkes hakaret edenleri umursaması gerektiğini, rasyonel eleştirileri kullanarak kendini geliştirmesi gerektiğini bilir. Mahkemeler hakaret davalarıyla dolup taşıyor, allah aşkına biraz büyüyün.
karşı tarafa isnat edilen kötü sıfatın içini doldurmadan lafı söyleyip arkanı dönüp gitmektir lakin verdiğin kötü sıfatın içerisini anlamlandırabiliyor ve bu sıfatı hakettiğini uzun ve mantıklı cümlelerle gözlerine baka baka izah edebiliyorsan bu hakaret değil tespittir.
sınırları nerede başlayıp nerede bittiği pek belli olmayan davranış ya da ifade.
bu belirsizlik onu bir nevi tılsım haline getirir. eğer yapılan eleştiriyi savuşturamıyorsan, sıkışmışsan korkma! sakin sakin karşındakinin hakaret ettiğini söyle. gerisi çorap söküğü gibi gelir. artık rakibin kendisini, yapmadığı bir şey yüzünden savunmaya geçmiştir ve sen bu arada araya saygı anlayış vs. türden ifadeler de katarak artık tartışmayı götünün sıkıştığı mecradan tamamen kurtarmışsındır. tebrikler...
bir süredir sözlükte bolca bulunan, nick altlarına girilen entrylerde daha bariz şekilde görülen yasal sorumluluğu olan ama çoğu yazarın unuttuğu ifadelerdir.
sana göresi bana göresi olmayan kanunlarla belirlenmiş husustur.
her gün örneğine o kadar çok rastlanmasına rağmen hakkında bu denli az "girdi" girilmesine şaşırdım, öncelikle belirteyim. sanırım toplumca, hatta tüm insanlık olarak ne yaptığımızın pek farkında değiliz. hakaret nedir ki? "kırıcı söz"? ne diye bir insan bir başkasına hakaret eder?* hakaret eden-edilen kişilerin ruh hâlleri nasıldır? bunları düşünmek gerek.
hakaret etmek, bana göre, kesinlikle bir yetersizlikten doğar. her zamanki gibi insanoğlu yine kolaya kaçmaktadır. istemediği bir olay karşısında çirkefleşmektedir. içgüdülerinin, arzularının etkisinde kalıp, aklını ve bununla birlikte düşünme yetisini mantığını çalıştırmak üzre kullan-a-mamaktadır.
bir kimse, hakaret etmeye, sinirlendiğinde-dirildiğinde- başvurur genellikle. bu durum hakareti haklı mı kılar? haklı hakaret var mıdır? herhangi bir insan hakareti hak edebilir mi? kimin neyi hak edeceğine kim karar veriyor? taraflarca değişebilecek bir görüş bu. savunan, karşı çıkan taraflarca...
kişiye doğrudan saldırmaktan farksızdır hakaret. fiziksel bazda verilmiş hasar ne ise hakaret ile verilen hasar da bir başka bazda-psikolojik, manevi, ruhani?- öyledir.
güçsüzlük belirtisidir.
bir ortamda tartışılıyorsa ve tartışma gidişatı birtakım kişilerin karşılıklı atışmaları yönünde seyrediyorsa; konuşmaların boyutları genellikle hakarete varır. neden? ahlâksızlık mıdır bu? ne olursa olsun, hakaret eden kişi aynı zamanda hakaret edileni tahrik etmekte, kışkırtmaktadır. bir karşı hakaretin haklı olması demek değildir yine de bu. kırılma noktası diyebiliriz: işin daha büyük bir mesele hâline gelmemesi, ilk hakaretten sonra verilecek tepkiye bağlıdır.
bir insan hakaret eder çünkü kaybetmiştir, kıstırılmıştır, verecek cevabı kalmamıştır, açıklama gücünü yitirmiştir ve kendini savunmaya ihtiyaç duyduğunda bu yolu seçmektedir. içgüdüsel bir davranıştır. çevresel etkenler göz önünde bulundurulmalı tabii, yine de kişinin öz hesaplaşmasına, aklına ve mantığına ne sıklıkla başvurduğuna göre hakareti tercih ettiği, edeceği tahmin edilebilir. hakaret eden henüz hamdır.
özel mesaj ile bir yazara ilk defa hakaret ediyorsanız moderasyon tarafından sadece uyarı alırsınız.. yani çaylaklık ya da silik olmak gibi bir yaptırımı yok..
evet sen! hiç sözlükte birisine hakaret ettin mi? ne hayır mı? o zaman uyuz olduğun bir yazara hakaret edebilirsin.. haydi durma et!
baskın oran gibi düşünce insanlarımıza edilmesi hukuki olarak meşru görülür. bu hakaretler legal olduğu için istediğiniz herkese edebilirsiniz.
1) aslan tekin adlı şahıs yeniçağda yazdı: bence bu adamlar dövülselerdi, milletin yüreği soğurdu. sevrciler tekme tokadı hak etmişlerdir.
şiddeti açıkça savunuyordu. ankara asliye 2. hukuk mahkemesindeki meslektaşınız bu adamı akladı. kendisi şiddetli eleştiri yapan bir kişi veya kurum, zora başvurulmadığı sürece aynı şiddette veya daha şiddetli eleştirilere katlanmak zorundadır deyip. yargıtay 4. hukuk dairesi de onadı.
2) bircan akyıldız adlı şahıs, türkiye kamu-sen gn. bşk., izmirde konuştu: bu rapor bizi ilmek ilmek bölmeye, parçalamaya yönelik bir düşüncenin sonucudur. yemin olsun; toprağın bedeli kandır; gerekirse dökülür.
bırakın şiddeti, açıkça kan dökmekten bahsediyordu. ankara asliye 7. hukuk mahkemesindeki meslektaşınız bu adamı akladı. tepkinin eleştiri hudutları içerisinde kaldığı anlaşıldığından dava reddedilmiştir diyerek. yargıtay 4. hukuk dairesi de onadı.
3) emekli general kemal yavuz adlı şahıs akşamda yazdı: ekmek yediğin kapıya ihanet etme, sonra nimet çarpar. bunlar bir avuç zibididir.
ankara asliye 5. hukuk mahkemesindeki meslektaşınız bu adamı akladı. "rapor hakkında, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamaktan dava açılmıştır. bu nedenle davanın reddine" diyerek. yargıtay 4. hukuk dairesi de onadı. oysa biz şimdi o davadan beraat ettik; ne olacak durum?
gidin, avrupanıza sokun!
4) eski kültür bakanlarından namık kemal zeybek adlı şahıs halka ve olaylara tercümanda (hot) yazdı: siz o uydurma azınlıklarınızı alın da gidin avrupanıza sokun.
aile terbiyesi izin verdiği için bu kadar açıkça konuştu. ama ankara asliye 11. hukuk mahkemesindeki meslektaşınızın düzeyi de mümasilmiş ki bu adamı akladı. bu görüşlerin sert eleştirilere tabi tutulması olağandır diyerek. yargıtay 4. hukuk dairesi de onadı.
ankara asliye 15. hukuk mahkemesindeki meslektaşınız bu adamı akladı. b. oran yazılacak olan eleştirilere katlanmak zorundadır diyerek. yargıtay 4. hukuk dairesi de onadı.
6) selcan taşçı adlı şahıs yeniçağda yazdı: şu toprağa küfrederek basanlar var. hain desen, işbirlikçi desen var. köpek gibi, bir kemikle susan var.
ankara asliye 1. hukuk mahkemesindeki meslektaşınız bu adamı akladı. yazının kaleme alındığı yayında kamu yararı bulunması nedeniyle hukuka aykırı olmadığı kanaatine varıldığından diyerek. yargıtay 4. hukuk dairesi de onadı.
ankara asliye 2. hukuk mahkemesindeki meslektaşınız bu sözleri hakaret kabul etti, tazminata mahkûm etti. yargıtay 4. hukuk dairesindeki meslektaşlarınız kararı bozdu. dava konusu sözlerde kişiliğe saldırı amacı yok. sözler, rapora yönelik düşünce açıklaması niteliğindedir diyerek.
ilk mahkeme direndi. böyle mahkemeler de olabiliyor şükür. dosya yargıtay hukuk genel kuruluna gitti. oradaki meslektaşlarınız, birkaç gün önce 20ye 23, bu adamı akladılar. sadece usul ve esas yönünden yerinde olan 4. hukuk dairesi kararına uyulması uygundur diyerek.
şimdi düşünüyorum da, bütün bu kararlar sonuna kadar normaldi sayın yargıçlar. çünkü meslektaşlarınız milletvekili süleyman sarıbaşı akladıktan sonra, bunlar haydi haydi aklanırdı.
babanız kimmiş, ananıza sorun
hatırladınız mı bu sarıbaşı? yanaklarınız kızarmasın, ellerinizle tutun iki yandan, aynen yazacağım: bu raporu yazanlar her kimse, yazdıranlar her kimse, millet bunları tükürüğüyle boğar. azınlık arayanlar, analarina babalarinin kim olduğunu bir kez daha sorsunlar.
yani bize piç, annelerimize orospu (utanmayın, utanmayın lütfen!), babalarımıza deyyus diyordu. ilk ikisini bilirsiniz de, deyyusu bilir misiniz; pezevenkin bizzat kendi karısını satan türü demektir. utanmayın lütfen. ben bunları gelip yemek odanıza yüksek sesle okumuyorum ki. size yazıyorum sadece bilgi olarak. etrafınızda çoluk çocuğunuz, eşiniz falan varsa yalnız başınıza sessizce okursunuz, gazeteyi de gizlersiniz, olur biter.
hatırlıyor musunuz ne yaptı meslektaşlarınız, sayın yargıçlar, bu davada? ankara asliye 3. hukuk mahkemesi bu sarıbaşı tazminata mahkum etti. yargıtay 4. hukuk dairesi bu hükmü de bozdu. gerekçe göstermeden. ilk mahkeme de ona uydu, bitti, gitti.
kime göre, neye göre derler ya...
ona göre hakarettir, sana göre geyik.
bana göre sıradan bir cümledir, fark etmem bile.
sana göre gururun kırılmıştır, uyku tutmaz.
ben o öyle deyince öyle mi oldu sanki der, geçerim...
sen açıklama beklersin.
küfürbazımdır, normal gelir.
naziksindir, ağır gelir.
kişisine göre yani.