bugün köşesinde ermenilerden özür dilememizi önermiş bir zat. islamcılar tarafından şişirilen bir yazar olarak görüyordum eskiden şimdi nefret ediyorum kendisinden. güzel saçmalamış bugün köşesinde.
Bugünkü "Ermenilerden Özür Dilemeliyiz" başlıklı yazısını herkesin okuması gereken vatan haini.
Hazret diyor ki derhal müslümanlar vahşetin hesabını versin, özür dilesin ve beş on milyar dolar da tazminat ödesin. Ermeniler bir şey yaptıysa mühim değil onlar özür dilemese de olur.
Aynen bunları yazmış.
Karsı, Ardahanı'ı geri verelim yazamamış şimdilik.
Müslüman görünümü altında Abd, israil, Ermeni taşeronluğu yapan kahpeleri bu millet asla unutmayacaktır. ABD nin müslüman katliamları mı? Yok canım ne özrü ne tazminatı? Oğlumuzu kızımızı sürtmeye nereye göndereceğiz sonra, değil mi Hakancım.
davasını yidiğim. mehmet bekaroğlu şöyle yazmış twitterda aynen kopyalıyorum: 2004'te doğu konferansı ekibiyle şam'dayız. beşar esad ekibi sarayına davet ediyor. yapılan istişare sonrasında diktatörle görüşmeme kararı alıyoruz. ekipten bu karar en çok karşı çıkan hakan albayrak'tı. ne demek diktatör diyor, solcuların gereksiz hassasiyetine uyuyorsunuz diye tavır koyuyor. yıl 2012 aynı hakan albayrak aynı diktatör beşar esad'ı devirmek için çalışıyor.
--spoiler--
"Zannettiğin kadar önemsiz değilsin. Âlemlerin Rabbi seni ve her hareketini önemsiyor. En ufak bir jestin bile geçiyor kayıtlara. Hiç bir şey, ama hiç bir şey boşuna değil. Dünyayı değiştiremiyorum diye üzülme. Kendini gerçekleştirdiğin anda dünyanın değiştiğini fark edeceksin. Hiç bir işin üstesinden gelemiyorum diye de yiyip bitirme kendini. Unutma ki sen seferle mükellefsin, zaferle değil.
"Allah bize yeter. O ne güzel bir dost ve ne güzel bir yardımcıdır."
--spoiler--
çok sevdiğim bir insandır. adam gibi bir adamdır. müslümanların birliği için yıllarca uğraşmıştır. malıyla, kalemiyle ,"canıyla" cihad yapmıştır. bir gün gelmiş gazzeye gitmiştir. bir gün gelmiş kosovaya. bir gün de karabağa(türklük düşmanıdır diyenlere selam olsun). amacı hedefi benle birdir. "i'la-yı kelimetullahı cihana yaymak". ben kendime ülkücü derim o demez. ben trenle giderim o vapurla. ama varmak istediğimiz liman aynıdır. davalar birdir.
--spoiler--
Başkaldırın çocuklar! Unutmayın ki, gerçekleştirebileceğiniz en soylu başkaldırı, en bilge isyan, onların gizlemeye çalıştıklarını öğrenmektir. Acımasız okul kitaplarıyla boğuşmaktan arta kalan zamanlarınızda, onların en çok nefret ettikleri kitapları okuyun. Allah hepinize sabır versin.
--spoiler--
odatv yazarı metin akpınar'ın "ŞiiLERE ÖLÜM", YA DA "ALEViLERE ÖLÜM" BiZiM SLOGANLARIMIZ DEĞiLDiR başlıklı yazısıyla eleştirdiği yenişafak yazarı. metin akpınar'ın yazısı şu:
Suriye karışınca binlerce Suriyeli Türkiye'ye sığındı, vizesiz çat kapı gidebildiğimiz komşumuzla aramız açıldı. Suriye isyancılara Türkiye üzerinden silah gönderildiğini iddia ediyor.
Suriye'deki isyancılara en büyük desteği Yenişafak Gazetesi yazarı Hakan Albayrak veriyor. O sıradan bir islamcı değil, dünyanın dört bir yanında Müslüman Kardeşler çizgisindeki köktenci islamcılarla dirsek temasında olan bir yazar.
Hakan Albayrak Türkiye'nin isyancılara destek vermesini, hatta askeri müdahalede bulunmasını istiyor. Şu sözler ona ait:
"iç ve dış basında, Türkiye'nin Suriye'ye askeri müdahalede bulunabileceği yolunda yazılar çıkmaya başladı.
Beşşar Esad yönetiminin katliamları yüzünden Türkiye'ye büyük bir mülteci akını olduğu takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri tampon bölge oluşturmak için Suriye topraklarına girebilirmiş.
Dün görüştüğüm Suriyeli bir rejim muhalifi bu senaryoyu yetersiz buluyor; "Sınır bölgesi yetmez; Türkiye ordusu Suriye topraklarında ilerleyip Şam'a da girmeli ve Baas rejimini yıkarak bizi bu çocuk katillerinin elinden kurtarmalı" diyor.
Hakan Albayrak iç ve dış basın ve bir Suriyeli'nin ağzından, "TSK Şam'a kadar gitsin" diyor yani.
Suriye neden karıştırıldı, hiç düşündü mü Hakan Albayrak? Suriye'nin karışması en çok hangi ülkenin işine yarar, hiç düşündü mü?
Suriye karışırsa israil'in en büyük düşmanı Lübnan'daki Hizbullah örgütü yaşayabilir mi?
Angelica Jolie Hatay'a neden geldi? Suriye'den kaçan mültecilere dikkat çekmek için mi? Yoksa Suriye'ye uluslararası müdahale için kamuoyu yaratmak için mi?
NATO, israil'in çıkarına olduğu için Türkiye'nin Suriye'yi işgal etmesinden büyük zevk alır da, islamcılar böyle bir işgali savunması anlaşılır birşey değil.
Yoksa protestan Müslümanlar ile protestan Hıristiyanlar Suriye'deki Alevi ağırlıklı yönetime karşı haçlı seferi mi düzenliyorlar?
Sırası gelmişken Hakan Albayrak'a soralım.
ikinci Gazze seferinden Mavi Marmara gemisi neden geri çekildi? Dünyanın dikkati Suriye'den israil'e kaymasın diye mi? ABD'nin ricası üzerine israil'i kurtarmak siz islamcılara mı düştü?
Hakan Albayrak benim uyarılarıma kulak asmaz, ama hiç olmazsa arada bir kendi gazetesinin yazarı ibrahim Karagül'ün yazılarını okusa keşke..
Yeni Şafak'ta şöyle haykırıyordu ibrahim Karagül:
"Sünnilere ölüm, Şiilere ölüm" bizim sloganımız değil, olmamalı. ilk kez Türkiye'ye doğru yayılan böyle tehdit görüyoruz. Bu slogan istanbul sokaklarında atıldığı an, bittiğimiz andır. Biz yüz yılı daha heba edeceğimizin ilanıdır!
Hakan Albayrak, senin sloganın ne?
"Şiilere Ölüm", "Alevilere Ölüm" mü? Yoksa, "Yaşasın Müslüman ve Hıristiyan Protestanların küresel birliği" mi?
Doğrudur, Suriye'deki Baas rejimi demokrat değildir. Ancak israil'in işine gelmeyen Baas'ı iktidardan indirsin diye Batı'nın desteklediği Sünni Müslüman Kardeşler hiç demokrat değildir. Bizim medyanın ve Batı medyasının önümüze koyduğu resme bakıp hiç kimse yürütülen operasyonu, demokrasi istiyen Suriye Halkının özgürlük mücadelesi sanmasın. Oradaki kavga, Batı'nın, Sünni Müslümanları kullanarak Suriye'yi ele geçirme kavgasıdır.
islamcı yazar ibrahim Karagül haklıdır.
"Sünnilere ölüm", "Şiilere ölüm", ya da, "Alevilere ölüm" bizim sloganlarımız değildir, olmamalıdır. Bu tür sloganlara ne islamcı, ne laik, hiçbir Türk vatandaşı sahip çıkmamalıdır.
"Her şey sahici olmalı, Peygamber
gibi. Öyle olursa gelir gelecek olan. Manen ve
maddeten. Yani hem buhur kokusu dolanır
kafamızda, hem işçilerin alınteri kıymete biner, hem
de Kosova'ya islam bayrağını dikeriz. Hatta Belgrad'a.
Hatta Londra'ya. Yerimizde saymamız da muhtemel
tabii. Ve yerimiz yer oldu mu hiç sorun değil bu; Ebû
Zerr'in Ebû Zerr olduğunu kim inkâr edebilir?"
çerkestir. üstelik pınarbaşı çerkesidir. ama bunu yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için hiçbir yerde söylemez. çünkü bilir ki, herşeyden önce müslümandır.
yazın bu adamı bulup hasbihal etmek farz oldu. böyle abilere, dostlara, canlara ihtiyacımız var.
Afganistan'da, Pakistan'da her gün masum sivilleri öldürüyorlar. Öldürüyorlar ve doğru dürüst bir özür bile dilemiyorlar. "Terörle mücadelede olur böyle şeyler" havasındalar. Irak'ta belki 1 milyon masum sivilin kanına girdiler, adeta soykırım yaptılar. Onu da "terörle mücadele"nin hatırı için sineye çekmemizi bekliyorlar.
Bu katliam süreci Üsame Bin Ladin'e mal edilen 11 Eylül saldırıları üzerine başlamıştı, fakat Batılı emperyalistler o saldırılardan önce de islam dünyasında böyle terör estiriyorlardı. Canları çektikçe Irak'ı bombalıyor, çoluk-çocuğu havaya uçuruyor, amansız ambargolarıyla da masum Iraklıları katlediyorlardı. Öte yandan, israil vasıtasıyla Filistinlilere ve Lübnanlılara kan kusturuyorlardı. Durmadan Müslümanlara zulmediyor, islam topraklarında durmadan bozgunculuk yapıyor, ama zalim ve bozguncu sıfatlarını daima Müslümanlara yükleyip "Biz ıslah edicileriz" diyorlardı.
Üsame Bin Ladin'in "El Kaide"si işte bu akıl almaz arsızlığa, bu akıl almaz müstekbirliğe, bu akıl almaz caniliğe bir cevap olarak doğdu. Bu cevabın makul olan tarafları var, makul olmayan tarafları var. Makul olmayan taraflarından bir tanesi, emperyalizmle mücadelede sivillerin de öldürülmesine -en azından Amerikalı sivillerin öldürülmesine- cevaz verilmesi yahut sivillerin taammüden öldürüldüğü bazı eylemlerin -mesela New York'taki ikiz Kuleler'e saldırıların- hoşgörülmesi.
El-Kaide tam olarak nedir, kimlerdir, nerede başlar ve nerede biter, Üsame Bin Ladin El-Kaide'nin ne kadarını kontrol ediyordu, hangi eylemlerin sorumluluğu Üsame Bin Ladin'e aitti veya değildi, bunlar çok tartışma götürür. Fakat 'genel geçer' Üsame Bin Ladin ve El-Kaide imajının Müslümanlar tarafından ciddi bir tahlil ve eleştiri süzgecinden geçirilmesi gerektiği muhakkak. Son zamanlarda bunu bizzat Üsame Bin Ladin ve yakın çevresinin de yaptığını duyuyor, umutlanıyorduk. (Üsame Bin Ladin'in iki yardımcısı, Zevahiri ve Atiyetullah, yakın zaman önce "Sivillerin kanı dökülemez" yolunda açıklamalar yaptı ve El-Kaide'ye mal edilen tekfirciliği de reddetti.)
Mezkûr imaj, Ümmet-i Muhammed'in çözmesi gereken bir meseleyi ifade ediyor. Mutedil Müslümanlar elbette "Kafirler ne kadar zulmederlerse etsinler biz onlarla mücadelede fıkıh çerçevesinin dışına çıkamayız" diyecek, düşmanla mücadelede haddin aşılmasına karşı çıkacaklardır. "Terörle mücadele" yahut "özgürlük ve demokrasi" uğruna yüzbinlerce masum sivili gözünü bile kırpmadan öldürebilen ve dünya kamuoyunun bunu makul karşılamasını isteyen ABD ise, El-Kaide yahut başka bir örgütün emperyalizmle mücadelede sivillerin de kanına girmesini kınama hakkına sahip değildir.
Yeryüzünde mütemadiyen fesat çıkaran ve masum sivilleri kitleler halinde öldürüp duran ABD'nin, kendini maşeri vicdanın temsilcisi ve adaletin kılıcı gibi takdim ederek, Üsame Bin Ladin'i 'yargılamasını' ve 'infaz etmesini' içimize sindirebilmemiz mümkün değil, mümkün olmamalı.
Üsame Bin Ladin'in ABD tarafından Pakistan'da öldürüldüğü haberi üzerine bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Dünyanın en tehlikeli ve en sofistike terör örgütünün başının bu şekilde ele geçirilmiş olması herkese ibret vesilesidir" demiş... ABD değil, israil değil, El-Kaide mi dünyanın en tehlikeli terör örgütü?
ABD Başkanı Barack Obama, "Adalet yerini buldu" demiş... islam dünyasında katliam üstüne katliam yapan, sonra bu katliamlara verilen cevapları bahane ederek daha büyük katliamlar yapan ABD'nin yöneticileri -Obama dahil- mahkûm edilip cezaları infaz edilmedikçe, ne adaleti?
Bu kahpe düzenin çarkına tüküreyim (Ah bir tükürebilsem)!
***
Üsame Bin Ladin gerçekten öldürüldü mü, bilmiyorum.
Öldürüldüyse, Allah Teala ecrini arttırsın ve taksiratını affeylesin
abd başkanı barack obama, "adalet yerini buldu" demiş... islam dünyasında katliam üstüne katliam yapan, sonra bu katliamlara verilen cevapları bahane ederek daha büyük katliamlar yapan abd'nin yöneticileri -obama dahil- mahkûm edilip cezaları infaz edilmedikçe, ne adaleti?
Hakan Albayrak 1968 yılında Federal Almanya'da doğdu. ilkokul birinci sınıftan itibaren hikayeler yazdı. 11 yaşındayken "Kral Klaus Bir Eş Arıyor" isimli tiyatro oyunundaki kral rolünü reddetti, vezir rolünü başarıyla oynadı. 1980 yazında Türkiye'ye "kesin dönüş" yapan Albayrak, 12 eylül günü çabucak büyüdü. Develi imam Hatip Lisesi, Gebze imam Hatip Lisesi, Gebze Lisesi, Ankara Çankaya Lisesi ve Cumhuriyet Ticaret Lisesi'nde okudu.
Bir gün inşaatta, bir ay mobilya mağazasında, 15 gün Milli Gazete'nin dağıtımında, 4 ay Ankara Şık Düğme'de, iki saat bebe donları satan bir mağazada, üç ay Çağdaş Sanat Tiyatrosu'nda, 11 ay Zaman Gazetesi'nde, 10 ay da Belde Gazetesi'nde çalışan Hakan, 1983 Ağustos'unda "Halka Işık" dergisini, Şubat 1989'da da Nihat Genç'le birlikte "Çete"yi çıkardı.
Daha sonra bir dönem Konya'da Merhaba Gazetesi'nde çalıştı ve "Medeni Haklar Mücadelesi" kampanyasını başlattı. Lakin istanbul'un cazibesine dayanamayıp göç etti. Meydan Gazetesi Dış haberler servisinde yanlış kullanılan dini ve siyasi kavramları çaktırmadan tashih etti.
Hakan Albayrak'ın asıl yurtdışı serüveni ihlas Haber Ajansıyla başladı. intifada'nın ilk günlerinde Gazze ve Kudüs'teydi. Yine iHA aracılığıyla Bosna'ya gitti. iHH temsilcileriyle orada tanıştı ve 1 Ocak 1994'te Saraybosna iHH temsilcisi oldu. 1995 başında ise evlenip istanbul'a döndü. Yeni şafak Gazetesi'nde çalıştı. Ayrıldı. Milli Gazete'de yazmaya başladı
Yazılarında kimi zaman Werner Hugo mahlasını kullanan Albayrak, daha sonra da Gökhan Özcanla birlikte editörlüğünü üstlendiği Gerçek Hayat dergisini kurdu.
2000 yılında Milli Gazetede yayınlanan bir makalesi nedeniyle, 5816 sayılı Atatürk Aleyhine işlenen Suçlar Hakkında Kanuna muhalefetten,
2003 yılında 15 ay hapis cezası aldı. Ceza infaz Yasası kapsamında cezası 1/3 oranına indirildi ve 6 ay Kalecik Cezaevinde kalarak mahkumiyetini tamamladı.
Evli ve 2 çocuk babası olan Hakan Albayrakın halen Yeni Şafakda günlük, Gerçek Hayatta da haftalık makaleleri yayınlanmaktadır.