60ları anlatan en güzel filmdir kanımca..o hippi ruhunu, özgür dünya özlemini, savaş karsıtlığını en güzel yansıtan, süper soundtrackleriyle yer yer güldüren, yer yer ağlatan film..
Live At Pompei (Pink Floyd), Remains The Same (Led Zeppelin), 68/70 yıllarındaki Woodstock Konserlerinideki görüntüler, Full Metal Jacket, Oliver Stone'nin Vietnam Üçlemesi (Özellikle Born Of The 4th July), özellikle 1950 ve 60'lı yıllarda çevrilmiş Amerikan müzikalleri.
Yukarıda saydıklarım, Milos Forman'ın "Hair" müzikalini seyrederken ve seyrettikten sonra aklıma gelen film ve konser kayıtlarının bazıları.
Genel olarak başarılı bir film olduğu tartışılmayan "Hair" filminin tek handikabı, klasik müzikallerde görülen, insanların durup dururken dans edip şarkı söylemeye başlamaları. Ama bir müzikali de herhalde içindeki insanlar şarkı söylüyorlar diye eleştirmek haksızlık olur.
"Hair" de, küçük kasabasından asker olup Vietnam'a gitmek için ayrılan Claude Bukowski'nin hikayesi anlatılıyor. Birliğine katılmadan önceki sınırlı zamanını şehri dolaşarak geçirmek isteyen Bukowski'nin yolu 68 kuşağından gençlerle kesişiyor ve kolayca tahmin edilebileceği gibi Claude Bukowski'nin ezberi bir anda bozuluyor.
Savaşın ve karşıtlığının hala aynı sıcaklığını koruduğu günlerde bir fırsatını bulup "Hair" i izlemek iyi olabilir.
iyi müzikler ve zaman zaman belgesel tadı veren görüntüler eşliğinde film bir yandan kulağımızın pasını silerken bir yandan da gözlerimize estetik bir ziyafet çektiriyor.
genelde en popüler parçası let the sunshine in olsa da müzikale adını veren şarkı hair'dır. aha da sözleri;
she asks me why, i'm just a hairy guy.
i'm hairy noon and night, hair that's a fright.
i'm hairy high and low, don't ask me why, don't know.
it's not for lack of bread, like the greadful death.
darlin'
give me a head with hair, long beautiful hair.
shining, gleaming, streaming, flaxen, waxen.
give me down to there hair, shoulder lenght or longer
here baby, there, momma, ev'rywhere, daddy, daddy.
hair, hair, hair, hair, hair
hair, hair, hair.flow it, show it,long as god can grow it, my hair.
let it fly in the breeze and get caught in the trees,give a home to the fleas in my hair.
a home for fleas (yeah) a hive for bees (yeah),
a nest for birds, there ain't no words for the beauty, the splendor, the wonder of my:
hair, hair, hair, hair, hair
hair, hair, hair
flow it, show it,long as god can grow it, my hair
hair, hair, hair, hair, hair
hair, hair, hair.flow it, show it,
long as god can grow it, my hair
they'll be ga-ga at the go-go when they see me in my toga,
my toga meade of blond, brilliantined, biblical hair.
my hair like jesus wore it, halleluja i adore it, halleluja mary loved her son,why don't my mother love me?
hair, hair, hair, hair, hair
hair, hair, hair
folw it, show it
long as god can grow it, my hair
hair, hair, hair, hair, hair
hair, hair, hair
folw it, show it
long as god can grow it, my hair
anlattığı dönemi * en etkileyici, en isyankar şekilde anlatan müzikal-film.
yönetmeni milos forman'dır.
vietnam savaşı'nın yükselttiği savaş karşıtı hippi hareketini yani çiçek çocukları, 68'in özgürlükçü- isyankar ruhunu başarılı bir şekilde işlemiş müzikal-filmdir. külttür.
müzikal olduğu için burun kıvrılmamalıdır kesinlikl.e daha önce de söylenmiş ama o hikayedeki mallardan biri de ben olduğum için yazma ihtiyacı hissettim tekrardan. kesinlikle ama kesinlikle izleyin bu müzikali, bu filmi.
şarkılar, konu, oyunculuk, senaryo kesinlikle çok güzel. araya serpiştirilmiş neşe ve hüzün kırıntıları birbirini çok güzel tamamlıyor.
berger, ulan sen ne biçim adamsın? kim kime bu denli bir iyilik yapar bu zamanda?
filmin son 15-20 dakikasında göz dolmasını garanti ederim. bu ne biçim bir dostluktur, bu ne biçim bir fedakarlıktır aklım almış değil. sheila sana yavşamaya başladı, fırsattan istifade etmek yerine arkadaşımın aşkısın triplerine girip kendini vietnam'a attın.
bir de jeannie'nin çocuğu kimdendi onu öğrenemedik. hanginiz kıydı uleyn jeannie'me?
aşkın gerçekten en özgür yaşandığı, savaşa en güzel şekilde karşı konulan * güzel insanların, çiçek çocukların dönemini anlatan kutsal eser. her izlenildiğinde filmin sonunun değişmeyeceğini bile bile sanki bi sürpriz olcakmış, herşey çok güzel olacakmış gibi gelir bazı saftirik insancıklara.
tarifi pek mümkün olmayan film. müzikal. harika şey.
79da çekilmesine rağmen bir çok filmden daha iyi. bir çok şeyi çok güzel anlatıyor.
asla saçlarını kesme.
Let the sunshine in!
sadece ses kaydı bile 2 günde 1 milyon 800 bin izlenen lady gaga şarkısı. klibinin izlenme sayılarını düşünemiyorum bile. tarkan, hande yener, gülşen, demet akalın delirmesin de ne yapsın.
beni hayal kırıklığına uğratan lady gaga şarkısı. the edge of glory içinde böyle. zaten bu tarz rock altyapılı vasat yabancı şarkılar var piyasada. yani gaga yapınca ilginç mi oluyor? hayır.. nerde alejandro, nerde judas? umarım albüm iyi olur, guardian albümü dinleyip 4 yıldızı basmış zaten.
gecenlerde rastgele kanallari gecerken ntv de bir konusma dikkatimi cekti. bir kadin profesorumuz kendince dunya tarihinden konusmaktadir. soyledigine gore 60'lar dunya icin ölü bir donemmis, konusulmaya deger her hangi bir olay yasanmamis(mis).
acaba bilmediginden mi boyle soyluyordu (ki bir tarih profesorunun 60'lari bilmiyor olusu ne derece inandiricidir tartisilir) yoksa bir seyleri yoksaymak, kimi beyinleri uyusturmak miydi amac.. bilemeyecegim.
ama sanirim bu bayan profesorumuze "hair the musical" i onerebilirim. 60'larin cok kucuk bi kismi belki(ki bence oldukca buyuk bir kisim) ama bu kisim bile 60'lar olu donemdi diyen profesorumuzu yok saymaya yeter sanirim.
hair- cicek cocuklarin donemini anlatan mukemmel bir basyapit. onlarca kez izlenir, her seferinde aglanir, sarkilari ezbere bilinir, bir baskadir hair..
ayrica yazar bu entrysini girerken, original sountrack recording of hair adli plagi ellerinde tutmaktadir.
donemin havasını çok güzel anlatan film. çiçek çocuklar, rock n rolli, vietnam savaşı vs. harika bir müzikal olduğu da kesin filmin sonunda kendinizi berger`in mezarı başında gözlerde bir damla yaş, "let the sunshine in" i söyleyerek bulursanız şaşırmayın.