Dünyadaki en kısa şiir biçimidir. Kökeni 16. yüzyıl ve Japonya'dır. Genelde sadece üç dizeden oluşur ve sanki ân’ın içinde olup bitiyormuş gibi bir hissiyat uyandırır. “Gerçek bir Haiku su gibi duru olmalı” derler. “Ve ne demek istediğini tam olarak vermeli.”
Şu örneğe bir bakalım mesela: “Damda zıplıyor serçe, ayakları ıslakça.” Başta anlamsız gibi geliyor cümle, ama sonra kuşun ayak izlerini görür gibi oluyorsun zihninde. Ardından o birkaç sözcük, sana o gün durmadan yağan yağmuru ve ıslak çam yapraklarının kokusunu da düşündürtüyor. Yani, az sözcükle çok duygu uyandırabilmek, Haiku’ların olayı bu.
Bir örneğe daha bakalım: “Yürü öylece, çıkmaz yollara girip, çıkma bir daha.”
Sözcüklerin dünyasını hep çok ilgi çekici buldum. “Mutluluk nasıl dayanıksız!” dizesini yazmış bir Cemal Süreya ya da “Yalnız bile değilim” diyen bir Edip Cansever nasıl sevilmez ki?
Peki, biz nasıl konuşuyoruz ana dilimizi? Türkçe gibi kıymetli ve şiirsel bir dilin hakkını veriyor muyuz? Yoksa günde sadece 15-20 tane farklı sözcük kullanıp işin kolayına mı kaçıyoruz?
rahmetli Bülent Ecevit'in de haiku denemeleri olduğunu biliyor muydunuz?
merhum Ecevit, kötü bir politikacı ve kötü bir şairdi. Kendisine üç kez fırsat verilmiş, fakat Türkiye'yi kötü yönetmesine daha fazla dayanılamadığı için halk tarafından "demokratik bir şekilde" tasfiye edilmişti. Kendisi iş işten geçtikten sonra parti başkanlığını da, çağa uyum sağlamak amacıyla Erica marka daktilosunu da terk edip, soranlara "bilgisayar aldım, ileride Internet de alacağım" demişti. hey gidi günler...
Kötü politikacılığı bir şekilde durdurulmuştu ama kötü şiirler yazmasına kimsenin bir diyeceği olamadı tabii...
pazar günü oturduğum bir mekanda dergi ilişti gözüme, biraz karıştırayım derken merhum Ecevit'in geçmişte "haiku" yazdığını öğrendim . Haberi yazan kız, bu şiir türünü, "olabildiğince az sözcükle çok şey anlatan Japon şiiri" olarak tanıtıyordu.
Haiku, olabildiğince az sözlükle çok şey anlatmaya çalışmaz, artık nesilleri tükenmiş "hececi" şairlerin çok iyi anlayacakları "5-7-5" gibi bir kalıbı vardır. Ama Japonca'dan çevirirken bu kısa kalıbı korumak çok zordur elbette.
Haiku, çok şey anlatmaya da çalışmaz. Konuyu iyi bilmeyenlerin sandıkları gibi onda "Zen felsefesinin" derin bilgelik kırıntıları, yani "koan" denilen ve bize saçma görünen hikmet yumurtlamaları falan da yoktur!
Koan'a bir örnek... eski TRT televizyonunda yayınlanmış Kung Fu dizisinden hatırlayacaksınız; "Ispanak niçin yeşildir hocam? Çünkü yıldızlar da parlar çekirge!..."
Haiku şiirdir ve kendinden başka bir şey anlatmaz. Kendi kendine yeter.
En meşhur örneği, elbette, bu türün babası olarak tanınan Başo'nun şu eseridir; "Su birikintisi... Kurbağa atladı... Foşş!..."
Uzun zamandır ara ara haiku sanatıyla ilgilenen bir adam olarak (yaa, bu tarafımı biliyor muydunuz?) ben size çok çok sevdiğim bir örnek daha vereyim:
"Öyle bir dolunay var ki gökte... Hırsız da durmuş şarkı söylüyor!"
Gerçekten de ne müthiş çağrışımlar uyandırıyor, değil mi? Saf şiir bu, şirin hası.
Şimdi de efendim, haddim olmayarak, kendi yazdığım bir naçiz haiku denemesini aktarayım;
"Islak kaban... Cigara kokusu... dedem geliyor!"
Çeşitli ülkelerin şairleri de, sapına kadar Japon olan bu şiiri almışlar ve evrensel kılmışlar, "kendi haikularını" yaratmışlardır. Gene çok sevdiğim bir Fransız haikusu söyleyeyim size; "Memelerin buz gibi... Hani yaz gelmişti?"
Lorca'nın o ünlü ve muhteşem şiirinin bir bölümü da haiku tadında sayılabilir; "Ay kara... At kara... Heybemde zeytin kara... Giderim giderim de... Varamam Cordoba'ya... Cordoba yapayalnız ve uzakta..."
Fakat ne yazık ki merhum Ecevit bir Lorca değildi. Kendine göre birtakım haikular üretmişti. Fakat uzayıp gidiyor bunlar, ayrıca ne vezin var ne kafiye tabii, on iki, on üç dizeye kadar da dayanıyor. Bunlar ne yazık ki haiku falan değiller, olsa olsa "haiku tadı verilmiş" şiirler.
Gene haddim olmayarak ben de kendisine, rahmetli kendisi ve eşi için hemen şimdi yazdığım bir haiku sunayım;
"Kedi mav dedi... Çay da demlendi... Hayat elden gitti!"
4-haiku diye adlandırdığım bir türünü bulduğum nazım biçimi. *
şöyle ki, 4 adet 5-7-5 şeklinde üçlüklerimizi yazıyoruz. ancak 7'lik dizeler sırasıyla alt alta geldiğinde anlamlı bir şiir oluşturacaktır, anlamca ana şiirden de kopuk olmayacaktır. hatta kafiyeli de olabilir. (bir ara örnek yazarım, bu türde yazdığım ilk şiir biraz özel.)
belki kullanırsınız diye buraya bırakıyorum. sevgiler.
Uzakdoğu kültürüne ait kısa ve öz şiir türüdür. Bu şiirler genelde uzakdoğu öğretilerini içinde bulunduran kültürümüzde maniye eşdeğer sayabileceğimiz türdür.
Haiku 3 mısradan oluşur.Mısralar 5, 7 ve 5 heceden oluşur. Japonca Türkçe ile uzak kökenden akraba olduğundan, Türkçe Haiku şiiri yazmak için çok uygundur. Örneğin:
Bahçede pazı
Bu ne biçim lacivert
Gel bize bazı
...
Şaka bir yana, bir başka örnek, Orhan Veli'den:
Yosun kokusu
Ve bir bardak karides
Sandık Burnunda