bugün

Sen benim 17 yaşımsın
Deli çağımsın
Sen benim ayakkabımın arkasına ilk basışımsın
ilk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın.
Sen benim ilk ütülü gömleğim
ilk şiirim,ilk kavgam, yaşamı ilk fark edişimsin.
sen yükseklerden yüreğe düşen bir hançer,
yüreğimden derinliklerime inen paslı bir ok gibisin.
içindeyken dipsiz bir çukur,
giderken geçit vermeyen bir dağ gibisin.
20 yıl boyunca günahlar yazdım
Dünyam döndü dışardan baktım
Haaa bide fani aşkına kandım
Töbe töbe tanrım bi kaşara taptım
(Ceyhan prensiii... Adanaaa)
bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

http://www.youtube.com/watch?v=uTnH9wpFlLg
sen beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın.
gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım *
ben sende bütün aşklarımı temize çektim.

(murathan mungan)
uzak nedir?
kendinin bile ücra köşelerinde yaşayan benim için
gidilecek yer ne kadar uzak olabilir?
Ne sen leyla'sın, ne ben mecnun.
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum.
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç sevmedin beni.
ibne dersin kızar da sikersin aldırmaz.
Şehrin kirli saçlı kederi
ve efsunlu bir öğlen güneşiyle çağlıyor Kanlı Dere..
içinde et bırakmış, can bırakmış bir şiir gibi adın.
yarama sardığım peygamber çiçeği kokusu
ve suyun ince belinden tutmuş bir sevda korkusu..
Başını eğdiğin küslüğün gölgesinde ağlıyor çiçekler.
düşüp kendimi incittiğim sabahlar kadar yorgun ve uykulu kalbim.
gecenin rengi kara..
canımda tuttuğum, tuz ve yara..
Ben sana mecburum bilemezsin, Adını mıh gibi aklımda tutuyorum.
Bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi.
çaycı getir ilaç kokulu çaydan

dakika düşelim senelik paydan

zindanda dakika farksızdır aydan.
kimse beklemez benim seni beklediğim gibi
ne ölü mezarı
ne hasta sabahı.
diye devam eden bir şiirdi unuttum.
ben sana mecburum.
Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim.
Gün batsa ne çıkar? Geceyi onaran bir mimar vardır.
vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor. bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor.
hayat kısa, kuşlar uçuyor.
pezevenk adam nasıl da özenerek seçmiş bu kelimeleri aklımdan çıkmıyor.
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...
Yüksekten uçan herkesle akrabayim.
Belli bir rakımın üstünde doğmuşum...
akşam, yine akşam, yine akşam...

ahmet haşim