Ailesi alıştırdığı ve ekonomik kaygılarla pek sevmesede dittiği mekandır. Liseye geçince cafelere ve sivil hayata kayılır. Doğrusu da budur zaten.
ORduevleri ucuz diye orayı cennet sanan denyoya soruyorum, ucuz ... bulsan yer misin? Emekli ihtiyarların arasında takılmayı seçip orduevlerinde zaman öldürecek 13+ asker çocuğu tanımıyorum pek. Çikolatayı 5 kuruş ucuza almaktan daha büyük zevkler vardır hayatta. Liseden arkadaşlarınla dışarıda samimi bir ortamda takılmak gibi. Tabi arkadaşlığa ve özgürlüğe değer vermeyen elemanlar '' ama orduevinde herşey yarı fiyatına, ben asker çocuğu olsam içinden çıkmazdım''diyebilir. Seni pintiliğinle bırakıyorum liseli, orduevine her girişim benim için bir eziyettir ve orda ucuz yediğim her şey vicdani sebeplerle burnumdan gelir.
güneydoğu nun en tehlikeli bölgelerinde, babası görevdeyken evde merak içinde telefon beklemektense, kendisiyle aynı durumda olan arkadaşlarıyla gidip biraz kafa dağıtmak isteyen çocuktur.
askerlerle abi-kardeş ilişkisi içindedir. gerekirse onlara cep telefonunu verir gizli gizli, ailesiyle konuşurken bakarak olur komutan geliyor mu diye...
tüm asker çocuklarını aynı şekilde gören, 'şımarık asker bebesi işte nolcak' diye yaftalayan yavşakları görünce kahrolur.
askerlerin emredersinizden başka bir cevap çeşidi olmamasından dolayı onları babasının forsuyla köle sanan çocuktur. he bu çok büyük bi genelleme oldu ama geneli böyle zaten.
baba baskısıyla böyle bir şey yapan asker çocuklarıdır.
onun yerine yapılacak bir çok şey varken, orduevinin kantininde tv izlenir ya da bir odada oturulur.
dışarıda (sivil hayatta) bir porsiyon ızgara ve bir bardak kola (yerine göre-çok uçuk mekanlar hariç) 12 tl ile 25 tl arasında değişirken bursa'da orduevi'nde bu tutar 3,5 tl dir. böyle de sığ mevzulara girdik ya, bravo! aklı ölçüsünde -ki yazılanlardan pek de parlak olmadığı anlaşılıyor- sivil hayatta tutunmaya çalışan insanlara "kahvehanede kıç büyüten" gözüyle bakan cahil cühela bazı yaşam formlarına bunu göstermek için pek bir itina ve analiz gerekmiyor maalesef. bu itinaya mazhar da değiller, dahası zaman harcanması bile yazık olan bir konu hakkında "babama-amcama-dayıma laf ettirmem" formatındaki savunmaları empati kırıntısı olarak gören bu zevat için ayrıcalıklı bir konu araştırması ya da derinlemesine analiz de pek fazla kalıyor teknik olarak. evet teknik olarak...
askeriyenin ekonomi üzerindeki etkisini derinlemesine görebilecek yetide birileri olsaydı karşımızda onun da açıklaması var ama konuyu lahmacundan, şişe biradan açıklayabilecek seviyedeki kimselere oturup bütçe üzerinde korunan-kurulan etkide tsk'nın ne kadar belirleyici olduğunu, bir takım önlem ve eylemlerde ne şekilde hareket edildiğini ve politika üretmemesi gereken bir kurumun ne şekilde politize olduğunu anlatmak fuzuli olacak sanırım.
misal hükümet mi alır savaş uçaklarını genel kurmay mı? haha evet güzel soru, herhalde savaş uçağı ihtiyacını hükümet belirliyor, kaç adet hangi üsse alınacağını falan. meclis başkanı da başbakanla birlikte ihale öncesi savaş uçaklarının seçimi için izleme kurulu kuruyordur sanırım. yani ödemeyi hükümet yaptığı için satın almayı da hükümet yapmış oluyor, bakanlara da bir tur verirler artık! mgk'nın en yetkili ismini sormadan önce mgk gibi bir utanç kurumu halen nasıl işbaşında oluyor onu sorgulayın, he yavrum? ya da biraz büyüyün öyle konuşalım!
dışarıda(bir tekelde) şişe efes pilsen fiyatı 1,80 tl iken(ki bir markette 1,65 tl idi), askeri bir kantinden 1,30 tl ile alınabilir durumdaydı.
bir lokantada yediğin lahmacun 1,25 lira iken, askeri bir gazinoda bu fiyat 0,75 lira olarak kendisini gösteriyordu.
bu hafıza-ı beşeriyet kökünde baktığımızda dışarıdan ucuz olduğunu söyleyebilmek mümkün tabi. fakat "beleş" demek cehalet köklerinden beslenmiş bir ağacın(bildiğin odun yani) meyvesi olsa gerek. bazı şeyleri görebilmek ve analiz edebilmek vahim mesele insan hayatında. ki bu konuda itina gerekli...
elbette ki askeriye personeli olmak insan hayatı üzerinde bazı ayrıcalıkları getirmekte. bu noktada kabul edilmeyecek bir husus da görememekteyim... ancak bu ayrıcalıklar askere tanınan "haklar" olarak dikkat çekmektedir. ve bu bağlamda da askeri(ferd olarak) bu durumun mesulü kabul etmek hangi aklın eseridir çözemedim. hele bir de doğarken "senin baban şu meslek sahibi olsun mu?" denilmeyen asker çocuğu üzerinden propaganda yapmak abes durmaktadır.
hiç askeriye personeli gördünüz mü hayatınızda? yemek yerken dahi et ile tortu hizaya dizen bir albay ile aynı masaya oturdunuz mu gençler? gecenin saat dördünde gelebilecek bir telefonla sıcak yatağından kalkıp da 5 dakika içerisinde evden çıkan bir albay diyorum hani... bir askerin özel yaşantısının sınırlarını gördünüz mü? bir asker çocuğu olmanın ne anlama geldiğini bilir misiniz?
evet ben de bunları bizzat bilmiyorum belki ama empatinin yaşamsal ve insana has bir yeti olduğunun farkındayım. askeriyenin ekonomi üzerindeki etkisinden bahsetmek için biraz daha detaylı araştırma yapmış olsa birileri bu etkinin ne kadar da askeriyenin kontrolü dışında olduğunu görebilirdi...
misal hükümet mi alır savaş uçaklarını, genel kurmay mı? kaldı ki an itibari ile mgk'nın en yetkili ismi kimdir? hariçten gazel okumak sanatsal olsa da anlamsal bir derinliği olmuyor be yavrum...
bir takım cühelanın satılan mallara %10 dan fazla kar koyulamadığı için dışarıdan "azıcık" daha ucuz olduğunu sandığı, asker camiası ve yakınlarının bildiğin beleşten geçindiği mekanlarda yetişen sübyandır. neymiş kar amacı güdülmezmiş ve mallara fazla kar eklenmesi yasakmış. o kadar atıp tutacağınıza orduevlerinin o malları yüzde kaç iskonto ile aldığını-alabildiğini araştırsaydınız önce. neymiş bakkal %150 koyarken kar amacı gütmeyen orduevi makul ve adil fiyatla satış yaptığı için daha ucuz oluyormuş ürünler. türkçesi; bakkal bizi skerken orduevi adil davranmaktaymış.
tsk'nın elinde bulundurduğu mali güç ile (bütçenin yüzde kaçını elinde bulunduruyor bir araştırın bakalım) parayı şak diye peşin bastırıp, vadesiz aldığı ve bulunduğu konum itibariyle üreticinin ipe ipe yüzde 40-50 iskontolu sattığı ürünleri bakkala verin bakalım kaça satıyor. tabi zerzevatın biri de çıkar der ki "ulan senin baban evde yatıp tşşaklarını büyütürken bizim babamız düşman peşinde koşuyordu", ne de olsa onlar çalışırken sivil halk hep kıç büyütmektedir. bu ülkede üretimi gerçekleştiren sadece sivil halkken, sivil halk en ufak kur değişiminde perişan olurken, sivil halk ekonomik kriz çıkacak diye kıçından ter akıtırken tüketimin dalyan gibi payını gerçekleştiren tsk personelinin orduevinde pinekleyen evladı çıkıp "baban kahvede takılacağına adam olsaydı" der tabi.
biz askerlik yapmadık, ne kadar yoğun(!) iş tempoları olduğunu görmedik tabi! hadi canım, hadi güzelim...
vatani görevini yapmaya gelmiş askeri uşağı gibi kullanan ebeveyninden öğrenmiş olduğu askere hitap biçimlerinin pratikte nasıl kullanılacağını öğrenmek için giden/gönderilen çocuktur.
"orduevi" denilen askeri konaklama ve ihtiyaç noktasını beleş sanan insanların komik duruma düşmesine sebep olan asker çocuğudur, sağolsun.
ama asıl olay "orduevi" dışarıdan daha ucuzdur. zira çalışanları maaşlı personel değildir ve kâr amacı güdülmez bu yerlerde.
he tabi dağdan orduevini dikizlerken bunu farkedebilmeyi beklemek hayali olurdu... he senin de baban evde, kahvede takılacağına kendini, hayatını bu düzene adasaydı(ki askeriye personeli olmak tam anlamı ile budur.) sen de haftasonlarını orduevinde geçirirdin...
orduevi gazinosuna da gidip, karnını doyuracak asker çocuğudur. götte kaşıntı yapabilmektedir arada bir...
asker çocuklarının ezik olması gibi bir iddiaya maruz kalan çocuktur.
ulan ne ordueviymiş be, sataşacak yer kalmadı da buna mı kusuyorsunuz ezikliğinizi?
bakın gençler, asker çocuğu olmanın zorluğunu yaşamayan bilemez. 3-4 yılda bir, babanın tayin olmasıyla şehir, dolayısıyla okul ve ortam değiştirmek hiç birinizin yaşamadığı şeylerdir. ülkenin her köşesine girip çıkmak da hiç birinizin yaşamadığı şeylerdir.
hiç birinizin kapısına "dostça burdan gidiniz" diye not bırakılmadı.
hiç birinizin kaldığı orduevine bomba atılmadı. **
hiç biriniz gittiğiniz okuldaki çocuklar tarafından "babanı öldürücez","babanı sikicez" diye itilip kakılmadınız.
hiç biriniz 3 ay, 4 ay babanızı beklemediniz. nerede? öldü mü? kaldı mı? diye düşünmediniz hiç biriniz.
ayrıca; hiç biriniz, babanızın askerleriyle kanka da olmadınız. onlarla içki de içmediniz kışlanın içinde gizli gizli...
öyle bir imaj çizilmeye çalışılıyor ki... asker çocukları, askerlere emirler yağdıran piçlerdir. bütün ortamı lojman ve orduevi ile sınırlıdır. dışarıdaki sivillere üstten bakarlar ve aralarına almazlar, aralarına karışmazlar da. sivil hayata girince, kışladan çıktıkları için "gak-guk" diyip pısarlar mangal yürekli, insan sarrafı sivil çocukların karşısında. falan filan... halbu ki, ülkenin çoğu yerini gezdikleri için daha engin bir hayat tecrübesi vardır asker çocuklarında. bunu es geçerler ya da kabul etmek istemezler bu art niyetli arkadaşlar.
her konuda filozof kesilen, araştırmadan yorum yapmayan ve bir fikir tartışmasında kaynaklarla konuşmaya dikkat eden arkadaşlar, konu asker ve orduevi olunca neden bilmeden işkembeden sallarlar anlamış değilim?
tek ricam, bilmediğinizin farkına varın ve lütfen bu konuları araştırın.
bakın ilk örnek benden, askerlerin hayatı beleş diyorsunuz değil mi? nedenini açıklayayım hemen; tsk'nın kışlalarında sattığı ürünlere %10'dan fazla kar koyamazsınız. hani dışarda 1 tl olan eti tutku'yu asker kantininde, orduevinde 0,38 tl gibi komik bir rakama alabiliyorsunuz ya, hah işte bunun sebebi o malın geliş fiyatının üzerine %10'dan fazla kar koyamayışındandır tsk'nın. ama bir bakkal %150 kar koyar, bu yüzden pahalıdır dışarısı, ya da bu yüzden ucuzdur tsk'nın ürünleri. başka başka konuları da araştırın lütfen. hadi selametle...
bedavacılığa alıştığı için gerçek yaşama ya adapte olamaz ya da adapte olmak için babası gibi asker olur. sonra enflasyon tavan yapıp millet krizden, işsizlikten kırıldığında gevşekçe sırıtıp akvaryumunda yaşamaya devam eder...
çoğu kişisel anlamda ezik olduğu için sosyal hayattan soyutlandıkları için onların evi gibidir. ve hayatlarının büyük bir evresinde bu stres ve depresif baskıdan kurtulamazlar. acayiptir anlayacağınız. kendimden biliyorum ilk defa dışarda bir kafeye lise 1 de gitmiştim. çünkü bize öyle bir anlattılar ki dışarıyı, sanki bütün paranızı o anda sizden alıp sizi dövüp sonrada sokağa atan kafeler varmış gibi. hele ki annem. anneme anne ben bu gün arkadaşlarla kafeye gittim. bi tost bir de portakal suyu içtim. çok da pahalı değildi ya. resmen gözlerinin büyüdüğünü gördüm. milyarlarımı kumarda kaybetmişim edasıyla bana baktı ve ne kadar dedi. 3 milyon olduğunu söyledim. çıldırdı. bir daha gitmememi ve eve dönmemi söyledi. halbu ki ordu evinde aynı menü 2 milyondu o zaman. pek de bir fark yoktu anlayacağınız.
neyse bu benim dönüm noktam oldu. sakalım da çıkmaya başlayınca ordu evine az uğrar oldum ve dışardan arkadaşlarım oldu. onlar da normal insanlardı bizler gibi. kimse onları dövmüyor kafelerde korkunç yaratıklar paralarını gasp etmiyordu. böyle böyle askeri ortamlardan uzaklaştım ve arada askeri ortamlardan uzaklaşamamış arkadaşlarımla karşılaştığımda bir çaya 2 milyon mu verilir arkadaş tepkileri alıyorum.
peki nasıl olmalı? bir kere askerler çocuklarını dışarı çıkmaya teşvik etmeli. onlara gerçek hayatı göstermeli. yoksa hepsi ezik büzük dallama insanlar oluyorlar. iki kuruş için en yakın arkadaşını satan, konuşmayı bilmeyen zavallılar. aslında onlar için bir yaşam alanı ordu evleri ama ellerinden askeri kimlik kartları alındığında bu zavallıcıklar pespembe vucuduyla güneşlenen ingiliz gibi savunmasız oluyorlar dış dünyaya. sonuçta hepimizin kimlikleri elimizden alınacak. yaş 25 oldu mu bay bay ordu evi.
dışarıda bakkaldan yediği kazığı yemeyen adama sardırmak gibi komedi de ender görülmüştür. git bakkalına küfür et lan o zaman neden bize iki kola parasına bir kola veriyorsun diye.
sözlükte ısrarlı bir şekilde asker çocuklarına karşı gerçekten üç gram etmeyecek zeka ile saldırılar devam etmekte. bunun karşılığında karşı tarafın damarına basalım da iyice saçmalarlar belki diye umuluyor herhalde.
ordu evinde paintball ne la? hiç güleceğim yoktu yeminle. hiç bir şey bilmeden bu kadar işkembeden sallayıp sallayıp tek kişilik tiyatro oynayanların bir başka başlığına hoşgeldiniz. tamam sözlük sizi tanıdı aferim size popülersiniz artık. asi çocuklarım benim. fetoşunuz sizinle gurur duyuyor.
fiyatlandırma her orduevinde farklıdır. öncelikle bunu söyleyeyim. her mal en az %10 kar ile satılmak zorundadır.
pepsi kola 0.80 tl, coca cola 1.25 tl, eti tutku 0.65 kuruş, ayrıca uzman jandarma çocukları da gayet rahat orduevlerinden yararlanmaktadır. her ne kadar saçma bir yasak olsa da. uygulanmıyor orduevi yönetimi tarafından.
ayrıca sanıldığının aksine, lojmanlara inanılmaz boyutlarda kira bedeli ödüyoruz,kira ödemiyorlar diye bir şey yok inanmayın sakın, elektrik ve su da bize ait. devlet ödemiyor kısaca. kapıcının parası dahil hepsi tarafımızdan ödeniyor.
tekrar ayrıca, astsubay kıdemli kademeli başçavuş olan babam-23 ncü görev yılında-1750 tl maaş almaktadır. 5000 tl değil yani. maaş bordrosonu çıkarttırmayın bana şimdi.
haftasonu orduevınde geçiren asker çoçuğu şırnak'ta ''kurşunların üzerinden geçtiği'' sokaklarda da oynamıştır , vaktini geçirmiştir.
onun hiç bir zaman sürekli bir okulu , bir mahallesi , bir sıra arkadaşı da olmamıştır . Hee bu arada o çocuk dünyaya geldığınde
babası yanında da olamamıştır . Ya karşı komşu yardımı na koşmuştur
yaa eş dost sancısı tutan annenın imdadına ..
dışı seni yakar , içi beni boşuna dememişler .oturduğun yerden konuşmak ne kadar kolay yaa ..
bazı askeri birliklerin konuşlandığı bölgelerde,sosyal aktivitelerin sıfır olduğu yerleşim yerlerinde,orduevlerinin haftasonu mecburen gidilecek tek mekan olması durumundan kaynaklanır.