Vivid Entertainment her sene ortalama 50-60 ferre film çeker, yine ortalama 100 milyon $ kadar kazanır.
Video storelarda, otellerde, kablolu yayınlarda ve internette satışlarını yapar.
Ama tabii ki koca endüstride yalnızca bu şirket yok.
Yahudilerin bölgede irili ufaklı yüzlerce ferre şirketi, çekim stüdyosu, oyuncuları vardır.
En amatöründen en profesyoneline kadar tüm kategorilerde üretim yapılır, her ay binlerce video çekilir, çeşitli platformlarda paylaşılır, tüm dünyaya yayılır.
Teknolojinin tüm nimetlerinden de faydalanırlar.
Böylece; dünyanın bir ucunda, 30 metrekare alanda yapılan çekim, sizin evinize kadar gelir.
Getirirler.
Devam edelim.
Yahudi patronlardan biri de Paul Fishbein’dir. Kendisi Adult Video News (AVN) kurucusudur. Merkezi yine Porn Valley denilen yerde.
irving Slifkin, Barry Rosenblatt ve Eli Cross da ferre şirketi sahipleri.
Bunlar da Yahudi.
Totalde verdiğim 5 ismin şirketleri var, bunların şirketlerinin de şirketleri var. Yüzlerce oluşum, stüdyo, internet sitesi, oyuncu, esasında yalnızca birkaç şirkete bağlıdır. En tepelerindeki isimler de Yahudi, gördüğünüz gibi.
Peki Yahudiler ferre endüstrisini nerede, nasıl yönetiyor?
Amerika'nın California eyaletinin güneyinde, San Fernando Valley adlı bir bölge vardır beyler.
Los angeles'ın hemen kuzeyindedir.
Burası ''Porno Vadisi'' veya ''diğer Hollywood'' olarak da bilinir. Çünkü, ABD’de ferre filmlerin ekseriyetle çoğunluğu burada çekilir.
Bahsettiğim bölgede faaliyet gösteren şirketlerinden biri ''Vivid Entertainment'' dir ve bu şirket dünyadaki en büyük ferre üreticisi olarak gösterilir.
Patronu Yahudi multi-milyarder Steven Hirsch'dir.
Steven Hirsch, ABD’de ''porn king'' yani ''ferre kralı'' olarak da bilinir.
Şöyle bir sözü de var beyler direkt Türkçe’ye çeviriyorum;
''ciks güçlü, etkili bir şey ve bu bizim için doğru zaman''
Aberdeen Üniversitesi’nde Amerikan Tarihi bölümünden sorumlu Yahudi Prof. Nathan Abrams, Yahudilerin modern ferre endüstrisini domine ettiklerini, bunu ‘’gentile’’ yani Yahudi olmayan ırklar için kurguladıklarını, bu endüstrinin Yahudi olmayanların ahlaklarını, pgibolojik sağlıklarını bozmak için bir araç-vasıta olduğunu söylüyor beyler.
Aynı kişiye göre, Yahudiler, ferre endüstrisini Yahudi olmayanlara karşı adeta bir silah olarak kullanıyor.
Aynen şu cümleleri kuruyor;
‘’Yahudiler Amerikan nüfusunun %2’sini oluşturmalarına rağmen, ülkedeki ferre endüstrisinin tamdıbına yakınını yönetir, domine ederler ’’
‘’ Bu endüstriyi yönetmelerindeki yegâne motivasyonları da Yahudi olmayan ırkların ahlâki altyapılarını yıkmalarıdır’’
Bu adam, durumu müthiş bir başarı örneği olarak niteliyor beyler.
Başlığı okuduğunuzda muhtemelen, zihninizde yalnızca izlediğiniz videolardan birkaç kesit canlandı. Fakat ‘’ferre endüstrisi’’ derken aynı zamanda ABD’de yıllık 100 milyar $ lık hacme sahip bir endüstriden bahsediyorum.
Arkaplanda dönen dolaplardan söz etmek istiyorum beyler.
Kendinize şu birkaç soruyu sorun;
Acaba o videolardaki insanlar, gerçekten sadece siz izleyip zevk alasınız diye mi kamera karşısına geçiyor?
Taramalı tüfek gibi gibişen o cengâverler, sizce bu işi gerçekten severek mi yapıyor? Bu insanlar acaba dışarıdan göründükleri gibi gerçekten huzurlu bir hayat mı yaşıyorlar?
Porno şirketlerinin sahipleri kimdir? Niçin bu mesleği icra ediyorlar? Bu endüstriye yatırım yaparlarken amaçları ne olabilir hiç düşündünüz mü?
Peki izlediğiniz videoların sizin üzerinizde bıraktığı etkilerin farkında mısınız?
Uzun soluklu bir başlık olacak ve kesinlikle yarım bırakmayacağım.
siyonist patronların ferre vadisiymiş. külliyen siyonistlere atılmış iftiradır. biz hiçbir zaman pornoydu, lgbt'ydi bu tür ahlaksız davranışları desteklemedik. ahlaksızlığa karşı her zaman dik durduk. duruşumuz bellidir örgüt olarak. ayrıca kurancılar hadislerin yalan olduğunu, yani peygamberin hayatını yansıtmadıklarını iddia ederler.
-Seyrettiği porno filmler ve hikâyeleriyle şehvet sarhoşuna dönüşen erkek ve kadınlar, bu kabaran duygularını tatmin için çareler düşünmekte, her fırsatı değerlendirme yoluna gitmekte ve böylece; amir-memur, bürokrat-sekreter, patron-işçi, öğretmen-öğrenci, satıcı-müşteri, komşu-misafir gibi birlikte ve özel hizmet ilişkisi içinde bulunan kimseler arasında gizli ve kirli cinsel münasebetler yaygın hale gelmektedir.
Bunların neticesi, çalışma düzeni ve iş yapma disiplini bozulmakta, üretim yavaşlamakta, saygı ve itaat kaybolmakta, genel toplum ahlakı yozlaşmakta ve devletin ve milletin temel çekirdeği olan aile yuvası dağılıp yıkılmaktadır.
Hatta seyrettiği porno yayınlar nedeniyle şehvet budalasına dönüşen, akli ve ahlaki melekeleri körleşen kişiler; maalesef ensest (aile içi) sapkın ilişkilere kalkışmakta, yeğen, yenge, kuzen, kayın, enişte, baldız gibi yakın akraba olduğu kimselerle ve daha da beteri evlenmesi ebediyen haram ve yasak olan kızı, gelini, kardeşi, teyzesi gibi kişilerle cinsi münasebetler yaşanmaktadır.
Bu hale gelmiş insanlar, ciddi şeyler düşünmeyi, Milli çıkarlarını gözetmeyi, manevi ve uhrevi sorumluluklarının gereğini yerine getirmeyi, başkalarının haklarına ve namusuna riayet etmeyi bırakacaktır.
Bunlar Siyonist Yahudi felsefesinin gönüllü takipçileri, israil’in dünya hâkimiyetinin hazır hizmetçileri ve emperyalizmin beyinleri şehvetle körelmiş köleleri halini alacaktır.
Porno yayınlarının ve her türlü cinsi sapıklık ve ahlaksızlığın kaynağı, Yahudi ve Hıristiyanların KiTABI MUKADDES dediği, kendi elleriyle yazıp yozlaştırıp Allah kelamı diye insanlara yutturulan tahrif edilmiş TEVRAT ve iNCiL nüshalarıdır.
işte Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından bastırılıp dağıtılan (Yalçın Ofset. iST. 1993) tarihli, Tevratı Şerif (Eski Ahit Kitabından porno hikâyeler ve öğütler)
(Haşa) Kızlarının şarap içirip sarhoş ederek Hz. Lut ile cima etme hikayeleri.. (Bak: TEKViN, BAB 19, Ayet: 30-38 sh: 17)
Kız kardeşleriyle sevişme ve aşk şiirleri (Bak: neşideler neşidesi BAB:8 Ayet: 1-10 sh: 672 BAB:4 Ayet: 8-12 sh: 669)
En büyük din adamının kendi geliniyle zina etmesi (Bak: TEKViN BAB:38 Ayet: 13-19 sh: 39)
Kethuboth Talmutu (1936 The Son-cine Pres baskısı)
Küçük kız ve erkek çocuklarla zina yapmanın ve kendi karısına dübüründen yaklaşmanın usulleri (Bak: BAB: 11)
Karşılıklı rıza ile yapılmak şartıyla, kız ve erkek kardeşlerin cinsi ilişkilerinin caizliği
Dul kalan annesiyle cinsi ilişkide bulunup onu tatmin etmesinin, erkek evladına görev olarak verilmesi
Yahudi bir dul kadının, kendini tatmin için her yola başvurabileceği ve her türlü hayvanla ilişkiye girebileceği. (Bak: Yebamoth Talmut’u 56-a ve 59-b)
Gizli yapmak ve suç kanıtı bırakmamak şartıyla;
a) Her türlü günahın yapılması için Yahudilere ruhsat verildiği
b)Yahudilerin galibiyet ve hâkimiyeti uğrunda her çeşit haksızlık ve ahlaksızlığın işlenebileceği
c) Yahudi olmayan bütün herkese karşı “onlardan görünmenin, riyakârlık etmenin, onları aldatıp yalan söylemenin, aralarında fitne fesat yürütmenin ibadet hükmüne geçeceği
d)Sadece Yahudilerin insan görüleceği, başka din ve kavimlere hayvan muamelesi yapmak gerektiği (Bak: Talmut Hoşem Hamişpat 369 Şultan Aruh sh: 117)
Oysa aynı Kitabı Mukaddes Levililer Bölümü BAB: 18 sh: 117 ve 118’de bu safsata ve sapıklıkların tam aksine, aile efradıyla, yakın akrabalarıyla ve nikâhsız başka kadınlarla zina yapılamayacağı öğütlenmekte, böylece kendi içinde açıkça çelişkiye düşülmektedir. Bu durum Tevrat ve incil’de Hala aslına uygun bazı kısımlar bulunsa da, sonradan akıl ve ahlakla bağdaşmayan konuların katıldığını göstermektedir.
Yapılan araştırmalar ve cinsel saldırı ve suçlarla ilgili karakol ve mahkeme kayıtları göstermektedir ki; şehveti tahrik eden porno yayınları, onları seyredenleri, gayrimeşru cinsel tatmin yöntemlerine teşvik etmektedir.
“Her kim yabancı bir kadına bakıp iştahı kabarırsa gidip helal eşiyle tatmin olsun” (imam Ahmet, Müslim ve Tirmizi. ihyai Ulumiddin. C 3. Nikâh adabı bölümü)
hadisi şerifi de kadınları şehvetle takibin insanları fikren tahrike ve sonunda fiilen tatbike sürükleyeceğini haber vermektedir.
“Ey Âdemoğulları! Şeytan Anne ve babanızın (Hz. Adem’le Havva’nın) edep yerlerini kendilerine göstermek (ve şehvetlerini tahrik etmek) için; elbiselerini sıyırtıp soyarak, onları cennetten çıkardığı gibi, (dikkat edin) sizi de bir fitneye düşürmesin (ve cinsi sapıklığa sürüklemesin)” (Araf Suresi Ayet: 27)
“Şeytan kendilerinden örtünüp gizlenmesi (gereken) çirkin-edep yerlerini açığa çıkarmak (böylece cinsi tahrikle şehvet tuzağına kaptırmak) için onlara vesvese verdi” (Araf Suresi Ayet: 20)
gibi ayeti kerimelere göre: şeytanın en büyük tuzaklarının başında; şehveti ve cinsi münasebeti tahrik ederek insanları haram ilişkilere ve ahlaksız işlere yöneltmesi gelmektedir. Günümüzde şeytanların ve Siyonist Yahudi şarlatanların bu görevini PORNO SiTELERi yürütmektedir.
-burda sözlükte olsun, dışarda toplumda olsun, yapılan her türlü rezilliği ahlaksızlığa karşı göz yumuyorsunuz. ses çıkartmıyorsunuz. (bkz: bilerek kabullenen nedir)
-hazreti peygamberin (s.a.s.) bizim için her yönüyle üstün bir ahlak ve örnek teşkil eden hayatını gözümüzün önüne seren dinimizin hadis kaynaklarını beğenmiyorsunuz.
-aile hayatında yaşananları en ince detayına varana dek kapsayan hadisler, evet hz peygamberin hayatıdır. biz bundan utanmadık. utanmıyoruz. kuran ve sünnetin öngördüğü dini hayatı yaşamaktan ve anlatmaktan utanmıyoruz. evet.
-siyonizmin, illegal, legal, gizli, açık, desteklediği, porno, homoseksüellik, transeksüellik, lezbiyenlik, livata, bunlar dan bunları yapanlardan bunları savunanlardan utanıyoruz.
-neden siyonist patronların, birleşik devletlerde bulunan ferre vadilerinden bahsetmiyorsunuz ? yoksa ahlaksızlık hoşunuza mı gidiyor ?
kuran ve peygamber siyonizmin keyfine göre hareket etmez. siyonizm müslümanları bu kavramların özüne döndürür. ayrıca edep iyi ahlak anlamına gelir. hadislerdeki edep ile kurandaki edepin karşılaştırmasını pek çok kurancı kaynaktan okuyabilirsiniz. edebiyatta dine saldıranlara cevap vermeyi gerekli kılmaz. iyi günler.
islam dininin iki temel kaynağından biri niteliğindeki sünnet malzemesini meydana getiren ve en sahih hadislerden oluşan Kütüb-i Sitte, yazıldığından günümüze kadar her asırda hadis alimleri tarafından büyük bir ilgiyle karşılanarak hadis ilmindeki eşsiz yerini almıştır. Bunların şöhreti öncelikle müelliflerinin sahih hadislerden meydana gelen eserler meydana getirmeyi gaye edinmelerinden kaynaklanmaktadır.
Diğer taraftan Kütüb-i Sitte’nin her birinin özelliği bir araya getirilince malzeme ve usûl bakımından bütün bir hadis külliyatının özellikleri tam olarak tecelli etmektedir. Kitaplar muhteva ve usûl bakımından birbirini tamamlamakta, böylece Hz. Peygamber’in sünneti hakkında bilgi edinmek isteyenlerin bu arzularına büyük ölçüde cevap verebilmektedir. Hz. Peygamber’in hayatı, sözleri ve uygulamalarıyla ilgili bilgilerin kaynağını da çoğunlukla bu eserler oluşturmaktadır.
Kütüb-i Sitte müelliflerinin gösterdiği ilmî ciddiyet ve itina, bu eserlerin ilim çevrelerinden büyük itibar görmesini sağlamıştır. Bu kitapların her biri üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Sadece Buharî üzerine yapılan çalışmaların sayısı iki yüzü geçmektedir.
Kendilerinden önce derlenmiş olan hadis metinlerinden de yararlanılarak meydana getirilen bu altı kıymetli eser, hadis ilminin altın çağının ürünlerini oluşturmasının yanı sıra, kendisinden sonraki hadis çalışmalarına da ışık tutarak onlara orijinal birer kaynak olmuştur. Bu haliyle hadis ilmindeki en yüksek mertebeye ulaşan bu altı kitap, sahip olduğu çeşitli özellikleriyle tüm islam alimlerinin takdirini kazanmıştır.
Böylesine değerli eserleri telif etmek suretiyle hadis ilmine emsalsiz katkıda bulunan Kütüb-i Sitte müellifleri, zaman zaman islam alimleri tarafından büyük bir saygıyla anılmışlar ve bu benzersiz eserleriyle ilmî hüviyetlerini herkese kabul ettirmişlerdir.
şimdi de 6 hadis kitabının temel özelliklerine bir bakalım arkadaşlar :
Kütüb-i Sitte’nin Bazı Özellikleri
--içerdikleri hadisler çoğunlukla sahih (güvenilir) olarak değerlendirilmiştir. Müellifler eserlerine çoğunlukla sahih hadisleri almayı hedeflemekle beraber hiç biri sahih hadislerin tamamını topladığını iddia etmemiştir. Kütüb-i Sitte’nin dışında da sahih hadisler olduğu kesin bir gerçektir.
--Sırf sahih hadisleri ihtiva eden bir kitap yazma işini ilk defa ele alıp gerçekleştiren Buharî olmuş, diğerleri de onun açtığı yolda yürümüşlerdir.
--ihtiva ettikleri hadisler ve kaynakları bakımından genel bir değerlendirmeye tabi tutulduklarında Buharî ve Müslim’in eserlerinin birinci tabakada, Ebû Davud, Tirmizî ve Nesai’nin eserlerinin ise ikinci tabakada olacağı ifade edilmiştir. Ancak Buharî ve Müslim’in bu üstünlüğü umumi manada olup her bir hadisin ayrı ayrı incelemeye tabi tutulması halinde her hadis için farklı durumların ortaya çıkması mümkündür. Buharî’nin Sahih’inin üstünlüğü veya ibn Mace’nin Sünen’inin en alt derecede olması her bir hadis için geçerli değildir.
--Konular esas alınarak tertip edilmiş bulunan Kütüb-i Sitte’de her bir konuya ait olan hadisler bir arada verilmiştir. Bunun yanında müellifler tertiplerinde kendilerine mahsus usûller benimsemişlerdir.
--Kütüb-i Sitte’de bir hadis bazen bir kitabın içinde, bazen altı kitabın birkaçında veya hepsinde bir veya birkaç defa tekrar edilebilmektedir.
--Altı müellif de III. asırda yaşamıştır. Nesai (v. 303/ 915) hariç bütün müellifler kısa veya uzun süre Buharî’nin talebesi olmuştur. Yani hepsi çağdaş ve bir çoğu arasında hocalık-talebelik ilişkisi vardır.
--Kütüb-i Sitte müelliflerinin hemen hepsinin kendilerinden hadis aldıkları ravilerin hal tercümelerine dair eserleri vardır. Ravilerini bizzat kendileri tetkik ve tenkit etmişlerdir.
--Kütüb-i Sitte müellifleri, zamanlarındaki cömert ve lütufkar halifelerden herhangi bir teşvik ve yardım almamış ve böyle bir şeyi beklememişlerdir.
--Kütüb-i Sitte’nin her birinin özelliği bir araya getirilince malzeme ve usûl bakımından bütün bir hadis külliyatı meydana gelmektedir. Altı kitap birbirini şöylece tamamlamaktadır: Fıkhî malumat isteyen Sahih-i Buharî’ye; az talikat isteyen Sahih-i Müslim’e; hadis rivayeti konusunda fazla bilgi isteyen Tirmizî’nin Câmi‘ine; sadece fıkhî hadisler isteyen Ebû Davud’un Sünen’ine; fıkhî bakımdan konuların mükemmel sıralanışını görmek isteyen ibn Mace’nin Sünen’ine müracaat etmek suretiyle isteğine cevap bulabilecektir. Nesai’de ise bu özelliklerin çoğu birden bulunmaktadır.
--Kütüb-i Sitte müelliflerinden hiç biri fıkhî bir mezhebi taklit etmiş değildir.
Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd b. Abdullah ibn Mace el-Kazvinî, h. 209 senesinde Kazvin’de doğmuştur.
Dönemin diğer alimleri gibi o da zamanın ilim merkezleri olan iran, Mezopotamya, Arabistan, Suriye ve Mısır’a yolculuklar yapmıştır. H. 273 (886) senesinde vefat etmiştir.
Tefsir, hadis ve tarih alanlarında çeşitli eserleri bulunan ibn Mace’nin en meşhur eseri, Kütüb-i Sitte’nin altıncı kitabı sayılan Sünen’dir.
4000 kadar hadis içeren Sünen, tertîbi, tekrardan uzak ve kısa oluşu bakımından oldukça değerlidir. Bunun yanında, bazı zayıf hadisler de içermesi sebebiyle imam Malik’in Muvatta’ını ya da Darimî’nin Sünen’ini altıncı kitap kabul edenler vardır. Çoğunluk ise ibn Mace’nin Sünen’ini altıncı kitap kabul eder.
Ebû Abdurrahman Ahmet b. Şuayb en-Nesai (Neseî olarak da bilinir), h. 214 (829) senesinde Nesâ’da doğmuştur.
ilk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra Belh, Irak, Şam ve Mısır’daki hocalardan hadis tahsil etmiştir. H. 303 (915) senesinde vefat etmiştir.
Zamanının en meşhur hadis alimlerinden olan Nesai daha ziyade fıkhî hadislerden derlediği Kitâbü’s-Süneni’l-Kebîr adlı eserini, içinden yalnızca sahih olanları almak suretiyle özetlemiş ve bu esere el-Müctebâ adını vermiştir. 5700 kadar hadis ihtiva eden Sünen türündeki bu eser (el-Müctebâ) ittifakla Kütüb-i Sitte’den kabul edilmiştir.
Sünen-i Neseî olarak da bilinen el-Müctebâ’nın, sünenler içinde en az zayıf hadis içeren kitap olduğu ifade edilir. Nesai, ravileri kritik etmekte pek titiz olarak bilinmektedir. Hadisleri kitabına alırken de bu titizliği göstermiştir. Hiç kısaltmadan hadisleri tekrar ederek aralarındaki küçük kelime farklarını göstermesi de onun özellikleri arasındadır.
Ebû Davud Muhammed b. Süleyman b. ishak b. el-Ezdî es-Sicistanî, h. 202 senesinde Sicistan’da doğmuştur.
ilk tahsilinden sonra Nişabur, Kufe, Horasan, Arabistan, Mezopotamya, iran, Suriye ve Mısır’a ilim yolculukları yapmıştır. H. 275 (888) senesinde Basra’da vefat etmiştir.
Ebû Davud bir çok eser vermiştir. Bunların en meşhuru fıkıh konularına ait hadislerden oluşan Sünen’idir. Onun eseri hadis edebiyatı içinde oldukça önemli bir yere sahip olan Sünen türünün ilki kabul edilmektedir. 500.000 hadis içinden yirmi yılda seçilmiş 4800 hadisten meydana gelmiştir.
Ebû Davud “Akıllı kimse için bu hadislerin dört tanesi bile yeter.” demiş ve bunları şöyle sıralamıştır: “Ameller niyetlere göre değerlendirilir”, “Gereksizi (mâlâyânî) terk etmesi kişinin îman olgunluğundandır”, “Kendi nefsi için istediğini Müslüman kardeşi için istemeyen olgun mümin olamaz.”, “Helal de bellidir, haram da.”
Ebû Davud her konuda en kuvvetli olan hadisleri zikretmiştir. Hadislerin muhtelif rivayetlerini de vermiştir. Hadis alimlerinin ittifakla terk ettiği hadisleri eserine almamakla beraber; fıkıh alimlerinin delil olarak kullandığı bazı zayıf hadisleri alırken kusurlarını göstermiş, sahih olarak bildiği hadisler için ise herhangi bir açıklama yapmamıştır.
Sünen, zaman içinde bütün mezhep mensuplarınca okutulmuştur.
Hz aişe annemizin hazreti muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile 9 yaşında cima eylediğini yazan ve sahih hadisler kabul edilen salihi buhari adında kitapda toplanmıştır.
Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sevre, h. 209 (827) senesinde Tirmiz’de doğmuştur.
Tirmizî Arabistan, Mezopotamya, iran ve Horasan gibi çeşitli ilim merkezlerine hadis öğrenmek için seyahatler yapmış; Buharî, Müslim, Ebû Davud gibi üstadlarla da görüşmüştür. H. 279 (892) senesinde Tirmiz’de vefat etmiştir.
Fevkalade hafıza gücüyle tanınan ve hadis ilminin çeşitli bölümlerine dair eserleri bulunan Tirmizî’nin Sünen-i Tirmizî diye meşhur olmuş el-Câmiu’s-Sahîh’i ittifakla Kütüb-i Sitte’den sayılmıştır.
Tirmizî eserini fıkıh konularına göre tertip etmiştir. Kitapta 4000 kadar hadis bulunmaktadır. Tirmizî ravileri iyice tetkik etmiş, her hadisin sıhhat (güvenilirlik) derecesini tayin etmeye çalışmış ve fıkıh alimlerinin hadislerden nasıl hüküm çıkardıklarına dikkat çekmiştir. Hemen her hadisten sonra hadisle ilgili değerlendirmesine yer vermiştir.
Tirmizî eseri hakkında “Bu eser kimin evinde bulunursa, orada konuşan bir peygamber var sayılır” demiştir.
2- iMAM MÜSLiM :
Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî, h. 200’lü yıllarda Nişabur’da doğmuştur. Meşhur bir Arap kabilesi olan Kuşeyr’e mensuptur.
Müslim’in çocukluk yılları hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. O da Buharî gibi ömrünü hadise adamıştır. Devrin ilim merkezleri olan Hicaz, Mısır, iran, Suriye, Mezopotamya ve Türkistan’a seyahatler yaparak ilim tahsil etmiştir.
Müslim ömrünün sonlarına doğru Buharî ile de tanışmış ve onun ilmini takdir etmiştir. H. 261 (874) senesinde vefât etmiştir.
imam Müslim hadis alanında bir çok eser vermiştir, bunların en meşhuru da şüphesiz Kütüb-i Sitte’nin ikinci kitabı olan el-Câmiu’s-Sahîh’idir. Eser, 300.000 hadis içinden seçilmiş ve konularına göre tertip edilmiş 4000 kadar hadisten oluşmaktadır. Müslim, eserine, yalnızca alimlerin güvenilirliği konusunda görüş birliğine vardığı hadisleri aldığını ifade etmiştir.
Müslim aynı hadisin değişik rivayetlerini aynı yere toplamakta büyük bir dikkat ve başarı göstermiştir. Müslim’in Sahih’i tertip bakımından Buharî’nin Sahih’inden üstün kabul edilmiştir. Hadisleri eserlerine almakta takip ettiği bazı kaideleri anlattığı bir de giriş bölümü yazmıştır.
ŞiMDi GELELiM HADiS iMAMLARIMIZI TANIMAYA ARKADAŞLAR
1-iMAM BUHARi : Muhammed b. ismail b. ibrahim el-Buharî, h. 194 (810) yılında Buhara’da doğmuştur. On yaşlarında iken hadise karşı derin bir ilgi duymuş ve hadis ezberlemeye başlamıştır.
Memleketindeki hocalarından ders aldıktan sonra, o günün belli başlı ilim merkezleri olan Şam, Basra, Hicaz, Kufe, Bağdat ve Mısır’da tahsiline devam etmiştir.
Ders aldığı hoca sayısının bini bulduğu ifade edilir. Ezberlediği hadis sayısı ise kendi ifadesiyle, yüz bini sahih, toplam üç yüz bindir.
Kırk yıl kadar süren ilim yolculuğu sonunda Buhara yakınlarındaki Hartenk’e yerleşmiş ve h. 256 (870) yılında 62 yaşında iken vefat etmiştir.
Döneminin en büyük alimlerinden olan Buharî’nin hadis bilgisi defalarca yoklanmıştır. Bir keresinde 100 kadar hadisin sened ve metinleri karıştırıldıktan sonra Buharî’ye okunmuş ve bu hadisler hakkında ne diyeceği sorulmuştur. Buharî hepsini ezberden düzeltmiş ve soranların hayranlıklarını kazanmıştır. Bir çok kereler muhtelif kişilerce ve defalarca tekrar edilen bu imtihanlar ona alimler arasında haklı bir ün ve mevki kazandırmıştır.
Buharî telif hayatına daha öğrencilik yıllarında başlamıştır. Onun küçük, orta ve büyük Tarih, Edebü’l-Müfred, ed-Duafâ adlı kitapları yanında Kütüb-i Sitte’nin birinci kitabı kabul edilen el-Câmiu’s-Sahîh’i (Sahih-i Buharî) çok özel bir yere sahiptir.
Buharî eserini, hocası ishak b. Rahuye’nin (v. 238/ 852) “Biri çıkıp sahih hadisleri toplayan bir kitap telif etse…” işareti üzerine, büyük bir gayret ve titizlikle, ömrünün yaklaşık dörtte birini vererek meydana getirmiştir. Onun gösterdiği dikkat ve titizliğin güzel bir neticesi olarak eseri Kur’ân’dan sonra en sağlam kitap olarak islam alimlerinin beğenisine mazhar olmuştur.
Hadis edebiyatı tarihi içinde bir dönüm noktası kabul edilen Sahih-i Buharî sadece sahih yani güvenilir hadisleri toplamak maksat ve gayretinin sonucudur.
Buharî eserine 7275 hadis almıştır ve bunları konularına göre tanzim ve tertip etmiştir. Aynı hadisin çeşitli rivayetlerini bir yerde toplamak yerine, ilgili olduğu yerlerde tekrar etmek suretiyle bir hadisten birden fazla hüküm ve pratik sonuçlar çıkarılabileceğini göstermiştir.
Gerçekten bir çok yönden üstünlüklere sahip olan bu eser islam ilim çevrelerinin ve Müslüman halkın dikkatini çekmiştir. Hakkında yapılan çalışmalar iki yüzü geçmiştir.