Konuyu daha iyi anlamak adına şöyle bir misal ile açıklık getirebiliriz; Çok maharetli sanatkâr bir zat, şehrin göbeğine sanat eserlerini sergilemek için bir sergi açıyor ve sonra tüm halka duyuru yapılıyor. Duyuruyu alanlar ve merak edenler gidip sergiye bakıyorlar ve bu güzel sanat eserleri karşısında hayrete düşüyorlar. Sonrasında bu serginin sanatkârını merak ediyorlar, “nasıl yapmış, nasıl sergilemiş, ne güzel dizayn etmiş” diyorlar. Hatta bu güzel sanat eserlerini sergileyip gösterdiği için sanatkârı görmeseler bile ismini öğrenirler, özelliklerini öğrenirler, teşekkür ederler ve onu överler. Sonuçta ortada bir sanat eseri ve temaşa için açılmış bir sergi varsa bunu yapan bir sanatkârında olması kaçınılmazdır. Aynen bu misal gibi her şeyi sanatlı yaratan Cenab-ı Hakk, Kâinat Sergisini açmış ve kullarını temaşa ve tefekküre davet ediyor. Kâinat Sergisine mana-i harfi ile yani Allah’ın adı ile bakanlar hem hayret eder hemde hayretin verdiği netice ile imanları kuvvet bulur.
Evet bu muhteşem kainat kitabının elbette okuyucularına ihtiyacı vardır. Kâinat kitabını mana-i harfiyle okuyan akıl sahipleri, imana ve tevhide koşar hak ve hakikati görür.
Rabbim yarattığı kâinata hayret ile bakmamızı ve sanatı karşısında hayretimizin artmasını nasip eylesin. Yarabbi, yarattığın kusursuz sanatın karşısında hayretlerimizi artır. (âmin)
Yaşadığımız yerküre kâinata nispeten neden çok küçüktür? Bu kadar büyük bir kâinata ne gerek vardı? Bu ve buna benzer sorular insanların zihinlerini hep meşgul etmiştir. Günümüzde de hala bu sorular sorulmakta ve kimi zaman içinden çıkılamayacak bir hal almıştır. Milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki gezegenler ve galaksiler neden var?
Evet, bir sanatkârın eserleriyle kendisini tanıttırmak istemesi gibi, Sonsuz Kudret Sahibi Allah (c.c) zatının tanınmasını ve bilinmesini istedi. isim ve sıfatlarının tecellisi olarak şu kâinatı yarattı. Hadis-i kutside yüce Allah: “Ben gizli bir hazine idim, bilinmek ve tanınmak istedim mahlûkatı yarattım.” (1) buyurmuşlardır. Öncelikle bu soruları bir temsil ile açıklayalım şöyle ki:
Bir sanatkâr yaptığı bir eserini, her şeyden önce kendisi defalarca seyreder. Sanatının güzelliğiyle iftihar duyar ve yaptığı bu eserini, sanattan anlayanlara da göstererek, onların hayret ve takdirlerini toplamak, kendisini onlara beğendirmek ve sevdirmek ister. Hatta bu istek ve arzusunu gidermek için bazen bir sergi açar, eserlerini sergiler, bakanların kendisine teşekkür etmesini ve onu övmelerini ister. Bu, her sanatkârda olan bir özelliktir.
Bu kâinata ve içinde bulunan tüm mevcudata, sanatkârın sanatını göstermek istemesi sırrı ile bakmamız gerekir. Sonsuz Kudret Sahibi Allah (c.c) kendisinde bulunan güzel sıfatlarını ve bu sıfatların yansımalarını yani; esmâ-i hüsna, güzel isimlerinin cilvelerini, gizli ve sonsuz rahmet hazinelerini, yarattığı eserlerinde hem bizzat kendisi görmek ve seyretmek, hem de başkalarına göstermek ve tanıttırmak istemiştir. Bu sebeple de bu ihtişamlı kâinat sarayını, bu geniş âlemi içindeki seyirci mahlûkatla birlikte sonsuz kudret ve hikmetiyle yaratmıştır.
Kâinat yaratılmasaydı Allah’ın sıfatlarının ve isimlerin o sonsuz kemali ve güzelliği bilinmeyecekti. Bu bilgi sadece Allaha mahsus kalacaktı. Bediüzzaman Hazretleri ifade eder ki; “Her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister.” Cenab-ı Hak isim ve sıfatlarının manevi güzelliklerini tecelli ettirmekle, kendi cemal ve kemalini yarattığı eserlerinde kendisi bizzat müşahede ettiği gibi, melekleri, insanları ve cinleri de bu şereften, bu lütuftan hissedar etmek istedi. Allah’ın bu âlemi yaratması haşa! bir ihtiyaçtan geldiği düşünülemez. Unutmamak gerekir ki; Bu muazzam büyüklükteki kâinat, Allah’ın arşının yanında çok küçük kalır. Her şey O’na muhtaç, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir.
Ne garip, dünyanın en gelişmiş bilgisayarı sadece bir et parçası yani, beyin; çalıştır dünyayı yönet ya da tencerede kaynat çorbasını yap. ve biz hala kanıt arıyoruz. Ha bu Arada Hz. ALLAH dileseydi hepimize birden vahiy de bulunurdu, fakat o zaman ebu cehil ile Hz. ebubekir in arasında bir fark kalmaz idi.
- apandisit :evvel zamanda insanoğlunun beslenme şekli ağırlıklı olarak otobur olduğundan dolayı vücuttaki selülozun sindirilmesinden sorumlu idi. insanoğlu zaman geçtikçe yaprak ot yemeği azalttığı için apandisit küçülmüştür.
- 20 yaş dişi ergenlik ile alakası yoktur. çenemizin zaman içinde küçülmesi ile alakalıdır. günümüzde insanların %35'inde 20 yaş dişleri diye tabir edilen dişler hiç oluşmamaktadır.
tanım : dini vazifelerini yerine getirirken islamı seçen insanlara soru sorma hitap şekli.
soru
4- hiçbir canlı türüne girmeyen dinozorları tanrın neden yaratmıştır?
bunlar açık bir ara sınıf örneği iken halen evrimi inkar mı edeceksin?
cevap
4 evrende ki hiç bir şeyin sebepsiz yaratılışı söz konusu değildir. nitekim günümüzde onların fosillerinden yararlanırız(benzin, yakıt)
kaynak: üsten aşırdım.
aga bu nedir?
koskoca dinazorların yaratılma sebebi meğersem fosil olması içinmiş. yani yakıt olsunlar diye yaratılmış.
allah yakıt olsun diye dinazor yaratıyor. çok mantıklı bir açıklama oldu bu.
inanmadığı şey için kafa yoran filozof beyanı. bir takım sorular sorup inançlı kesimin bunu açıklamasını bekliyor. inanç kanıtlanabilse inancın bir anlamı kalmaz. sanırsın 10 inançlıyı ateist yapana 5 kavanoz bal ödülü var. ona uğraşıyo hırbo.
apandis ateş çıkmadan önce vardı bugün anlamını yitirdi deyip evrimi kanıtlamaya çalışıyor dingil. soyut olarak anlam kayıpları evrimin varlığına işaret etmez senin dingilliğine işaret eder.
şimdi sen 9. entry e de alllah kendi mühürlüyor benim suçum yok allah işte burda adaletsizlik yapıyor falan diye zırvalarsın onuda sen yazmadan cevaplayayım. ya da boşver.
sırf entry girilsin diye başlık aÇan şahsiyet! Şuan iÇinden '' allahım bunları yazdığım iÇin beni affet'' dediğini duyar gibiyim. daha Çok tövbe dersin. (bkz: cehennemliksin)
''Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ve gözlerinin üzerinde de gerçekleri görmeye engel bir perde vardır; böylelikle gerçeği görmezler, en büyük azap onlara hazırlanmıştır.'' (Bakara Suresi)
ateş çıkmadan önce kullanılıyorsa bugün anlamını yitirdiyse yani köreldiyse bu açık evrimin varlığına işarettir.
tipik bir ''her şeyin sebebi vardır, allah bilir onu'' kafasıyla verilen cevaplar var bir de. ben 20'lik diş niye çıkar diye sormuşum adam ergenliğin işareti diyor tamam işte tanrın niye o dişi çıkartıyor?
zevkle
1 kuyruk sokuğu kemiği oturduğunda kalktığında ( baş parmağın kavraması gibi ) vücudunun yamulmasını önler
2 apandist ateş çıkmadan önceki zamanlarda çiğ etin daha çabuk sindirilmesi için bir enzim salgılardı.
3 20 lik diş ergenliğin son nushası olup ergenliğin işaretidir. birde 100 lük diş vardır ki bu da dünyevi yaşamı temsil eder.
4 evrende ki hiç bir şeyin sebepsiz yaratılışı söz konusu değildir. nitekim günümüzde onların fosillerinden yararlanırız(benzin, yakıt)
5 şu an için nerede ne tür canlıların yaşadığı bilinmemektedir. kuran ı kerimde 18000 alemden söz edilir. insanların ise bildiği sadece 5 alem vardır( cinler, melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler)
umarım dediklerimi iyice bir irdelersin.