iyi eğitim almış, çalışan, geceleri arkadaşlarıyla gezen, seyahate çıkan, özgür kızlar var hani...
işte o kızlar, ilk görüşte áşık olmasalar bile, çok hoşlandıkları, sevebileceklerini tahmin ettikleri bir erkekle tanıştıkları gün beraber olmakta bir mahsur
görmüyorlar bazen.
Olabilir.
Bu bir tek onları ilgilendirir.
Fakat...
Burası Türkiye.
Erkeklerin çoğu, ne kadar okumuş, yazmış, aşmış olsa da, hadi "ilk erkek" olmak istiyor demeyelim ama kadını hiç olmazsa "zor kadın", "kolay kadın" diye ikiye ayırıyor.
işte sorun burada başlıyor.
Zira kadınlar da bu ayrımı kabullenmiş durumdalar ve "kolay kadın" olarak değerlendirilmekten ödleri patlıyor.
Ama özgürler ya bir yandan da... ilk tanıştıkları gün beraber olmuş bulunuyorlar bir kere.
E, ne olacak şimdi?
Erkeğe aslında kolay kadın olmadıklarını ispat etme telaşı başlıyor.
Lakin erkek duyduğuna değil, gördüğüne inanıyor.
Bu arada ilişki devam ediyor. Ama kızların istediği biçimde değil.
Kızlar "Seninle mutlu yarınlara koşalım" derken, erkekler "Gel sadece birbirimizin cinsel partneri olalım" diyorlar.
Aslında erkeğin her durumda esas istediği bu galiba ama kızlar bunu "ilk görüşte yatak" olayına bağlıyorlar. Ne kadar özgür olurlarsa olsunlar, genlerinde bulunan işkillilik halinden...
Kızlar!
Şu hayatta önce kim olmak istediğinize bir karar verin.
Kendiniz mi olacaksınız, yoksa karşınızdaki erkeğe göre şekil mi alacaksınız?
Hepsi birden olmaz. Hem liberal hem muhafazakár, hem ilerici hem gelenekçi ucube siyasi partilere dönersiniz vallahi.
Sizi sevişmenin kaçıncı buluşmada gerçekleştiğiyle tartan erkekten uzak duracaksınız. Öyle bir terazide tartılmak istemiyorsunuz zira.
Ha, "Hadi hemen yatalım" derken aslında sizi sınıyor olan erkeklere çok değer veriyor, onları sevebileceğinize inanıyorsanız tutun kızlar kendinizi! Bekleyin birkaç mum ışıklı yemek olayı gerçekleşsin bari!