hacivat karagöz neden öldürüldü

entry149 galeri2
    74.
  1. +yahu alın şunu kellesini, sokrat mıdır ne sikündür.
    deyyus sen kimsin ki allahü teala sana vazife virsün.
    7 ...
  2. 73.
  3. --spoiler--

    çevrileceğini duyduğumda tarihten kısıtlı bilgiye sahip olduğumuz ve sonu belli konuları çevirip ne ile dolduracaklar acaba diye düşündüğüm film. gerçi, bu bilgi eksikliği avantaj bile olmuş.

    haçlı seferleri olsa binlerce varyasyonla, sahneyle anlatılır da iki muhalif kankanın sonu cellat önünde biten öyküsüne neler saklanabilir ki derken; rum ahali ve tekfurların(vali) nasıl müslüman olduklarından en iyi misyonerin vergi indirimi olduğuna, ilk beş sayının etimolojik kökeni gibi eğlenceli örneklerden dini siyasi entrikaların yeni icat olmadığına kadar onlarca detayı ve ''benim soyum 6. yüzyıldan beri müslüman ulan'' diyenlere inkar ettikleri şaman atalarını hatırlatan, sekiz tane yüzyıl önceki bursanın bugünün bursasından, haliyle anadolusundan daha renkli olabildiğini gösteren ve kelle koltukta da olsa o zamanda mı yaşasaydım ulen dedirten bir film. zeyna soslu bacılar'ın belki kostüm farkıyla da olsa yaşadıklarını bilmek ve şimdiki anadoluyu düşününce nereden nereye diyor insan.

    finaldeki aynur doğan'ın zenci kürt gırtlağı, bugüne bir gardaşlık çığlığı gibi ama mekana uymadığından zorlama olmuş; görmezden geldik. efektçibaşından beygirine, tatarından karagöz'ün ineğine kadar herkesin ellerine, toynağına sağlık.

    --spoiler--
    6 ...
  4. 72.
  5. bana filmin müzikleri şimdiye kadar turk sinemasi'nda çekilen filmler arasında en iyisi..

    haluk bilginer oscarlık bir oyun sergilemiş*..beyazıt öztürk de ona iyi ayak uydurmuş..

    konusu işlenisi filmin kendisini anlatma çabası gütmeden, seyirciyi aptal yerine koymadan olayları olduğu gibi anlatıp, anlayıp anlayamamayı seyirciye bırakması çok hoşuma gitti.. mesela aysen guruda'nın sebnem donmez'ın el falına baktığı sahnede söylediklerini pek kimse anlamamıştır.. oradan geçen kısa bir dialog filmin son sahnesinde kendini gösteriyor..

    film tek eksiği konuşmaların çok yuvarlanması.. bazı yerlerde konuşma daha bitmeden müzik başlıyor ve kimin ne dediği anlaşılmıyor..

    benim kanım son yıllarda gördüğüm en iyi türk filmi.. defalarca izlenilesi..
    9 ...
  6. 71.
  7. nilüfer hatun'un çıkarcı, aç gözlü ve tam bir otorite manyağı olarak gösterildiği film. okuduğum bir çok kaynakta ise sonradan müslüman olmuş ve bursa halkının büyük sevgisini kazanmış bir kişi olduğu anlatılıyor ilginç.
    3 ...
  8. 70.
  9. Aynı bağlamda, ilk perdede Ahilik teşkilatının nasıl değerlendirildiği konusunda kafamda soru işaretleri oluştu. Ahiliğin anlaşılmadığını düşünürken sen misin bunu diyen; ikinci perdede al sana Ahilik. Ahî kelimesinin aslı Akhı veya Akı'dır. Ahi Evran kurucu kabul edilir. Ahi Evran Moğol istilası nedeniyle Anadolu'ya göçmüş, Konya, Denizli ve Sivas'ta yaşamış, sonunda Kırşehir'e yerleşmiştir.

    Ahilik işçi sınıflarını içine alan bir tarikattır. Üyeleri sanatkârlardır. Aynı zamanda asker olan Ahiler iyi ata biner, kılıç kullanır. Hepsinin bir işi ve sanatı vardır. Ahiler Osmanlının yayılması ve toplumsal yapısı içindeki en önemli kurumların başında gelir. Bir esnaf ve lonca sistemidir, meslek birliğidir. Başlangıçta debbağlar, saraç ve kunduracılar gibi deri esnafı arasında yaygınken daha sonra tüm meslek kollarını kapsayan bir sosyal kurum haline gelmiştir.

    Ünlü Seyyah ibni Batuta'ya göre; "Ahiler Anadolu ülkesinde Türkmen kavimlerinin oturduğu her il, ilçe, bucak ve köyde var idiler. Bunların, yabancıları ağırlamada, yedirmede, içirmede, eşkıyaları takip ve yok etmede, halka zulmedenlere karşı koymada benzerleri yoktur." Ahiler bütün insanların kardeş olduğu görüşünü savunurlar. Ahilik bir sosyal yapı olduğu gibi, Ahiler de kendilerinden olmayanların da doğru yola yöneltilmeleri yönünde çalışırlar. Ahilik dervişlikle sosyal örgütlenmenin bir birleşimidir. Üretimde standartlaşma, elde edilen ürünü pazara sürme, eşit üründe eşit fiyat ve kalite birliği sağlama konularında sıkı kuralları vardır. "Eline, beline, diline sahip ol" temel kuraldır.

    Pervane karakterinin Ahiliğe kabulünü ise anlamadım. Ahilik için gerekli hiçbir şartı taşımayan bir "fırıldak" kurum içine alınmaz. Şed kuşatma töreninin üstünkörü yapıldığını düşünüyorum. Ahiliğe giriş, kendine özgü törenler sonrası gerçekleşir. Sadece bele bir kuşak bağlanması değildir.

    Çırak hangi sanata girecekse o kolda usta olan birini "Ata Kardeşliğe", aynı işle uğraşan iki kalfayı da "Yol Kardeşliğine" seçer. Bu çok önemlidir. Çünkü acemi, çırak, ancak zaviye reisinin izninden sonra bu üç sanatkârın gözetimi altında çalışmaya başlayabilir.

    Kalfalık verilecek kişi çeşitli ritüeller sonrası peştamal kuşanıp Ahî Baba'nın karşısına gelir. Kulağına şunlar söylenir: "Harama bakma. Haram yeme. Haram içme. Doğru, sabırlı, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Büyüklerden önce söze başlama. Kimseyi kandırma. Kanaatkâr ol, dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme, eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol."

    Filmde ise Ahiler, Cami inşaatından yumurta çalan, Caminin taşlarından tuvalet yapıp para kazanan hırsızlar olarak karşımıza çıkıyorlar. Bu söylenenlerin tam tersi bir tutum ve davranış içinde bulunan filmdeki Ahilerin tümünün "pabucu dama atılırdı." Bu deyim, dilimize Ahiliğin meslekten atma cezasından dolayı girmiştir. Artık o kişi meslekten atılır ve bir daha esnaf olarak çalışamazdı. Günümüzün kötü üretim yapan tüm iş kollarına önemle duyurulur. Olay günümüzde geçse tamam, toplumumuzda bu kişilerin çok örneği var ama dönem Ahiliğin parıldadığı bir dönem olunca, balta taşa vuruluyor.

    Şeyh Küşteri filmde mimar olmuş. Ben kendilerini iyi tanırım Sultan Orhan'ın sohbet arkadaşıdır ama mimar değildir. Hele üç kağıtçı bir adam asla değildir. Yakın arkadaşımızı savunmak boynumuzun borcudur. Akşam görünce sorayım bakalım o ne diyecek bu duruma..

    Pervane karakterinin getirdiği rüşvet tanımlaması içinde bulunduğu anın gerçeğine aykırı. "Derhal pabucu dama atılaaa!" Mümkünse kendisini dama atmak lazım. Güven Kıraç bu nefret hissini, esnek oyunculuğu ile gayet iyi uyandırıyor. Son zamanlarda izlediğim en iyi kötü adam portresi!

    Filmin içindeki Antik Yunan tiyatro gösterisi ve grubu hoş bir buluş. Ancak Woody Allen ustanın bizde Sevimli Fahişe adı ile gösterilen filminde, Yunan Korosunun New York fonunda çok daha güzel kullanılmış halini izlediğimden bana cazip gelmedi. Oyuncular ise yüzlerindeki makyaja rağmen iyi eğlenmişler. Karagöz'ün öküzü ile olan ilişkisini sahnede, oyunculardan izlediğimde ben de hayli eğlendim. Halkın kadim tiyatroya olumsuz tepkisi senaryo gereği ama bir gerçeğin altını çizmek lazım. Geleneksel tiyatromuzun yapı taşları olan Meddah, Karagöz ve Ortaoyunu, Batı Tiyatrosu karşısında sürekli önde. Her zaman ve her yerde. Bu fırsat yıllardır kullanılamayıp heba ediliyor.

    Hata olarak düşünmüyorum, mutlaka bir sebebi vardır. Ayrıntı diyemeyeceğim kadar önemli bulduğum Karagöz ve Hacıvat'ın kostüm renkleri neden farklıydı. Bilindik olan Karagöz kırmızı, Hacıvat ise yeşil ağırlıklı kostümler giyerler. Göstergebilim açısından da bunun kendine göre nedenleri vardır. Burada ise tersi bir durumla karşılaştım. Hadi Hacıvat'ın başlığı Orta Asya keçe külahlarını, ulak başlığını andırıyordu da Karagöz'ün ki neydi?. Çeşitli dönemlerin harmanlanması şeklinde bir moda defilesine benzeyen kostümler her eleştiriyi göğüsler nitelikte. Ama göz önündeki Hacıvat ve Karagöz?.. Umarım kostüm konusunda Naz Erayda bir açıklama yapar.

    Filmin ses kalitesi konusunda teknik eksikliği var. Ses kalitesi düşük. Söylenenler zaman zaman tam bir uğultu halinde kulağımıza ulaşıyor. Alttan alta fondan bir gülme efekti geliyor ama perdede gülmeyi gerektiren bir durum yok.

    Türk sinemasının temel sorunu dublaj, pek çok oyuncunun kendi sesini kullanmasını engellemiştir. Burada doğal seslerin ne kadar yerinde olduğunu gördük. Bazılarını anlasaydık daha da güzel olacaktı. Keşke Serdar Gökhan daha önceleri de kendi sesi ile konuşsa idi. Ne kadar güzel, ne kadar doğal olmuş.

    Film içinde yatay Erzurum Cağ Kebaptan, dikey iskender Kebaba dönüş esprisine güldüm. Sağ ol Hacıvat, çok yaşa. "Benim Kadım işini bilir." Sanki 12 Eylül sonrası gençliği, Özal kuşağı olarak bazılarımıza bir şeyler hatırlattı. Hacıvat'ın torbasından düşen, Karagöz'ün bakıp bakıp ta anlamadığı sucuk bağırsağı gibi duran deri malzemenin lastik olanı, günümüz gençleri arasında hayli yaygın tüketiliyor. Hacıvat gençliği ne olacak, aşkı da böyle tüketiyor ancak sponsorlar arasında Okey'i göremedim. Şeyh Küşteri'nin arkaik bir Cem Yılmaz, Meddahın ağa babası gibi kuklalarla gösteri yaptığı bölüm, içinde bulunduğu durumla dalgasını geçmesi ince bir buluştu. Çünkü film sonunda perdede Karagöz ve Hacıvat'ı canlandıracak olan da oydu. Seyirciye ön hazırlık yapıldı. Sondaki sürpriz en ünlü Türk tablosu Kaplumbağa Terbiyecisi'nin Şeyh Küşteri sıfatında canlanışı idi. Bir an korktum, Pera Müzesi'nde soygun mu oldu diye düşündüm.

    O dönemde kadınların toplum içindeki yerleri konusunda kafamda soru işaretleri oluştu. Bu konuda kişisel araştırma yapacağım ama haddimi bilirim, konunun uzmanlarını, tarihçileri dinlemeyi uygun görüyorum. Genel geçer tarihi bilgimle kadınların bende bıraktığı izlenim şu yönde. Emevi Araplarının 710-716'daki Batı Türk Ülkesini işgali, yağması sonucu dirlik düzenlik bozuldu. Mal sahipleri canlarını ve mallarını korumak için işsiz kalan işçileri bir araya toplayıp bir örgüt kurdular. Gaziyan adı verilen bu örgütün amacı koruyuculuktu. Aynı şekilde Bacıyan adı verilen ve kadınlardan oluşan bir toplulukta lojistik hizmetleri görürdü. Filmdeki Bacıların bu kurumla ilgili olduklarını varsayıyorum ki bugün bile dualarda Gaziyan ve Bacıyan diye beraber anılırlar.

    ilk gördüğümde Amazon benzetmesi yaptığım, "Gözümün Görseli" dediğim ve gereksiz olduğuna dair karara vardığım Ayşe Hatun'un, filmin sonunda biçimsel yapıdan daha üst seviyede olduğunu algıladım birden. Gerçek Karagöz oydu. Karagöz'ün isyanı, eleştirisi bilinçsiz bir düzeyde iken Ayşe Hatun bilinçli tavrı ile Karagöz'den daha Karagöz'dü. Ve benim kahramanımdı. Adaletsizliğe, soyguna, talana baş kaldırıp bu uğurda baba, ata her şeye karşı durmayı göze alabilmek için Karagöz olmak gerekiyordu. Ayşe Hatun karakter yapısı ile güzelliğinden de baskındı. Görsellik burada ikinci planda kaldı. Oyuncu Şebnem kızmakta haklı imiş "Ben buraya yönetmenin eşi olduğum için gelmedim." Doğru söze ne denir.

    Filmde havada kalan bir taşın sırrı var. Kaf-i Nur'dan söz etmiyorum. Taş değil efendim bildiğimiz beton. Mimar değilim ancak Osmanlı yapı sisteminde beton kullanıldığını da ilk defa öğrendim. Horasan harcını, Bağdadi sıvayı bir iki ufak tefek ayrıntıyı bilirim ama bunlar beni mimar yapmaz. Nerede görülmüş beton kullanımı. iyi ki Laz müteahhitler o zamanlardan çalışmaya başlamamışlar. Yoksa güzelim yöresel mimarimiz, taş işçiliğimiz ne hale gelirdi. Kellelerin gideceğini bile bile hani neredeyse beton tutmasın diye dua ettim. Allah korusun tüm değerlerimiz taşın sırrıyla birlikte yok olurdu. Sahi şimdi taşın sırrını bili...

    Merak ettim bu filmin danışmanı kimdir, bizim ülkemizde insanlar neden işin ehlini arayıp bulmazlar?

    Karagöz oynayan biri olarak bir Karagöz filmi çeker misin deseler, uzunca bir süre düşünürdüm. Sanırım cevabım. Ben biraz daha düşüneyim.

    Efendiiim, neyse gelelim son sözlere; Bu sadece bir film, Karagöz ve Hacıvat hiç değil. Ezop bir masal anlatmış. Bize seyretmek düştü. Size de gidip izlemek düşer. Bana sorarsanız; "En iyi proje içinde olduğum projedir." Filmi sorarsanız eğer, "Ben varsam var dünya, ben yoksam yansın yıkılsın dünya!" Yıktın perdeyi eyledin viran! Varayım ustası kaldıysa haber vereyim hemaaan!

    Her ne kadar sürc-i lisan ettikse affola!


    iSTANBUL KÂTiBiM

    KARAGÖZ EVi

    http://www.karagozevi.com

    Hasan Hüseyin KARABAĞ
    7 ...
  10. 69.
  11. karagöz ustası hasan hüseyin karabağ, karagozevi com sitesinde, film üzerine güzel bir yazı yazmış; eleştirmek denen olgunun övmek ya da yerin dibine batırmaktan farklı bir şey olduğunu anlamak için buyrun okuyun:

    Hacıvat'la Karagöz Şimdi Öldürüldü

    Of Hay Hak!

    Of ki ne of! Ben bir Hayâlî'yim. Anlaşılmayabilir; Karagöz oynuyorum. Kıyafeti ile değil, gerçek anlamda perde arkasından gölge oyunu şeklinde. Ramazandan Ramazana hatırlanan, yalnızca bir ayla sınırlanan bir anlayış yüzünden Ramazan gelince pek çalışmıyorum. Bu anlayış beni rahatsız ettiği gibi ortalıkta çok fazla Karagözcü! olduğunu gözlemliyorum. Sonra tüm bir yıl Ramazan Karagözcülerinin sıkıntısını çekmek bize düşüyor. Yapılan temel hataların faturası bize çıkıyor. Duydum ki Karagöz'ün filmi de çekilmiş. Daha önce bir reklâm filminde oynadığım iFR, yapımcıymış. Harika arkadaşım oyuncu seçiminden sorumluymuş. Gazeteci cinliğiyle sürekli arayıp, malum "Hamam" filminin protestocu oda başkanı gibi bir "maden bulur muyuz" fikrinin dayanılmaz cazibesi ile filmle ilgili düşüncem soruluyor. Hayır, henüz izlemedim cevabı yelkenleri suya indiriyor. Genelde duyduğum olumsuz sözlerin etkisinde kalmayıp ağız tadı ile seyredeyim diye bekliyordum ki artık dayanamadım. Gittim ve seyrettim.

    Gelelim film için aldığım notlara; filmin açılış sahnesinde Topkapı Sarayı'ndaki Mehmet Karakalem albümünde yer alan cin tasvirleri benzeri bir cin karşımıza çıktı. Daha çok Budist etkileri taşıyan Mehmet Karakalem resimlerinin Şaman ayini ile ilinti kurularak filmin açılışına taşınması, merak unsuru uyandırması açısından hoş bir buluştu. Karagöz'ün çadır kapısının örtüsü arkasından ve Hacıvat'ın kızlarla eğlenirken perde arkasından gelen gölgeli görüntüleri, filmin başında gölge oyununa hatırlatma yaptılar.

    Filmde ilk dikkat çeken unsurlardan biri müziğin kullanımı idi. Annesi Kam olan Karagöz'ün, geldiği coğrafya ile bağlantı kurması açısından Tuva bölgesi müziği temel alınmış. Karagöz'ün öküz böğürtüsünü andıran bir sesle dövünmesi, Tuva bölgesi müzisyenlerine özgü çift ses ile şarkı söyleme geleneğinin bir uzantısıdır. Bu bölge halkının müziklerinde doğal sesler büyük önem taşır. Müzik içinde atların nal seslerini, nefeslerini, ritimlerini duyarsınız. Burada başarı ile kullanıldığını düşünüyorum. ilerleyen bölümlerde ise müzikteki farklılığın, çok sesliliğin ayırdına varıyoruz. Meyhane sahnesindeki hayli arabesk kalan enstrüman kullanımının ve ses birlikteliğinin rahatsızlığını, Ayşe Hatun ve Karagöz karşılıklı düetleri ile kulaktan siliyorlar.

    Ancak Kam Ana ve oğlu arasında kullanılan dilde bir birlik sezemedim. Ana dili kullanması gereken bir oğul-Karagöz, annesinden farklı bir dil kullandı. Ana oğul arasındaki bu ikilem, film içinde de çoklem! Karşımıza çıktı. Dil kullanımı beni biraz rahatsız etti ama devir çok dilli, çok dinli bir devirdi. Argonun hesabı bana sorulmasın sakın bu işin doğasında argo zaten var. Ben de o devrin değil, günümüzün insanıyım Bu dil özellikleri çok tartışılacak. Bunu geçip devam edeyim.

    Filmde Karagöz'ün sözleri yanlış anlama nedeni olarak, kulağının bir Tatar oku ile sağır olması gösterilir. Hâlbuki bilindik Karagöz sözleri yanlış anlamaz, anlamazlıktan gelir. Karşısındaki ile tatlı tatlı dalga geçer. O tam bir 'erkanı çarıklı harp'tir.

    Filmde, inançla ilgili birkaç unsurun, konunun uzmanları tarafından çok tartışılacağını düşünüyorum. Özellikle islam'a giriş sahnesindeki imamın "kelime-i şahadet" getirttiği bölümlerin. Nerede ise tam bir Ortodoks ayinine benzemiş. islam'da ruhban sınıfı yoktur. Ona bir başkası şahadet getirtmez. Kişi kendi inancı ile dine girer, zorlama olmaz. Filmdeki Ayşe Hatun karakterinin sözü ile; "Kılıcın açamadığı hiçbir kapı yoktur. Ancak kalp, bunun dışındadır."

    ikincisi ise; Pervane karakterinin ikinci perdede Tatar beyi Eratna'ya sorduğu, "islam'a girmişsin. Sünni mi, Alevi mi?" sorusu. islam'a girişte böyle bir ayrım yoktur. O dönem Anadolu'da Şii inancı siyasi bir nitelik taşıdığından hoş karşılanmıyor, baskı görüyordu. Alevilik ise bir inanç sistemi olup daha farklı bir yapı taşımaktadır. Dönemin en önemli kolu Bektaşiliktir. Bektaşilik, fethedilen yerlerdeki kişileri ılıman yapısı ile islam'a ısındırmak için bir araç olarak kullanılmıştır.

    devamı var...
    6 ...
  12. 68.
  13. film çok güzel olmuş, bir seyirci olarak emeği geçen herkesin emeğine sağlık diyebilirim yalnızca.

    yalnız film de geçen öldürülme sebebi ile, benim bildiğim çok farklı. annem anlatırdı çocukluğumuzda bizlere karagöz ile hacivat ın hikayesini. annemin hikayesinde, bu iki laf cambazı ulu caminin yapımında çalışan işçilerdenmiş. o kadar çok konuşuyorlarmış ki, ulu cami nin inşaatı bunların gevezelikleri ve diğer işçileri de işlerinden alıkoymalarından dolayı planlanan zamanda bitmemiş. padişah da kim olduklarına bakmadan kellelerini uçurtmuş.

    belki senaristlere çok basit gelmiştir bu sebep ve o yüzden daha entrikalı bir sebebe bağlamışlardır, belki de biz yanlış biliyoruz, tamamen annemin uydurmasıdır!
    2 ...
  14. 67.
  15. tarihle ilgili bolca hakaret* içeren filmdir. ne hacivat ne karagöz ne de orhan gazi filmde anlatıldığı gibi kişiler değildir. o kadar küfür kullanan ya da abazan kişilik değillerdir. müzikleri güzeldir ayrıca orhaneli'mde çekilmiştir.
    3 ...
  16. 66.
  17. kendilerini seyreden insanların dolduruşları sonucu osmanlı sultanı'nı hicvetme gafletinde bulundukları ve bu nedenle öldürüldükleri rivayet olunur.
    2 ...
  18. 65.
  19. her duyduğumda ne bileyim olum diye tepki verdiğim filmin adı.
    filme övecek değilim ama mükemmel bir film. *
    birde bu filmi izledikten sonra saçma sapan bir show yapan beyaz ın sadece oyunculukla ilgilenmesini istemekteyim.
    3 ...
  20. 64.
  21. yeterince tanıtılamamış yada benim yeterince tanıyamadığım ve bu nedenle vizyondayken izleme fırsatını bulamadığım filmdir.internet nimetimiz sayesinde indirdikten sonra tekrar tekrar izlediğim ve çok etkilendiğim bir filmdir.ayrıca oyunculuklar,kostümler,diyaloglar yerli yerindedir.
    4 ...
  22. 63.
  23. Gerçekte elimiz de somut bir bilgi bulunmayan cevabın sorusudur.
    0 ...
  24. 62.
  25. --spoiler--

    "misafirliğe geldik, üstüne bir de çırpalım deel mi?" repliğini her duyuşumda koptuğum film.

    --spoiler--
    3 ...
  26. 61.
  27. aşıkpaşazade tarihinde bahsedilen-tarihi anlamda diğer kaynaklarda pek o kadar zikredilmeyen- "bacıyan-ı rum"un ciddi anlamda abartıldığına inandığım filmdir.
    1 ...
  28. 60.
  29. tarihe saygısızca bok atarak film yapmaya çalışmanın hazin sonucu.

    yok yani; şöyle kaliteli bi saygısızlık ve entelektüel anarşistlik de göremedik sanatsal tarzınızda, tavrınızda.

    yazık oldu süleyman efendiye !
    1 ...
  30. 59.
  31. filmin adı gözünüze çarptığında "gidilesi film" olarak, fragmanını gördüğünüzde "utanılası film" olarak nitelendirdiğiniz tipik Türk yapımı.. oyuncular harap olmuş denilir..
    2 ...
  32. 58.
  33. o devir görülmese de çok inandırıcı olduğundan, bir devre ışık tuttuğu her halinden belli olan film.
    3 ...
  34. 57.
  35. her ne kadar haluk bilginer icin, oyunculuk bazinda "surukleyen kisi" dense de, beyazit ozturkün de ayni derecede oyunculuk kabiliyeti gosterdigi, her sekilde uzerinde buyuk emeklerin harcandigi belli olan, her seyiyle dort dortluk; bursa´nin orhaneli ilcesinde kurulan platoda cekilmis, ozellikle her ne kadar karagoz ile hacivat i anlatsa da, ayni zamanda bir donem (bkz: osmanli imparatorlugu) filmi olarak da kabul edilebilecek, ayni sekilde de, o donemi basariyla kompoze edebilmis bir filmdir. senaryosu da, levent kazak´a aittir.
    4 ...
  36. 56.
  37. içinde kullanılan türkçeye ve müziklerine bayıldığım film. ayrıca iskender dönerin ana fikrinin hacivat'tan çıktığını öğrendiğimiz film.
    4 ...
  38. 55.
  39. en sonden başlamak gerekir bazen Dört Kitabın manası adlı şarkı mükemmel. Ezop Neredesin Firuze filminden sonra yine müziklerine de elverdiğince özenmiş.

    --spoiler--

    1- Dönemin dili kullanılmış. Sırf bu eleştrileri bildiğimden DVD'de Türkçe altyazıyı da kullandım. Üzerine uğraşılmış belli. Önemli bir detay.

    2- Sonu zaten halk tarafından genel olarak bilinen bir hikaye bu. Seyircide bir merak unsuru oluşturmak zor. Bu açıdan anı değerlendiren, kurgusu iyi yapılmış, Oyunculukla desteklenmiş bir senaryoya ihtiyaç gerekirdi ki bu da yerini bulmuş.

    3- oyunculukların isimlerini saymaya gerek yok. Çoğu üstad zaten. Yeni sınav verenler de iyi not almışlar.

    4- Yapılabilecek en doğru eleştri sanırım filmin gerçek tarihten ne kadar paralel olduğu üzerine olabilir. Bu konuda açıkçacı pek bir fikrim yok. Sadece ezop bu konuda kendini özgür hissetmiş gibi bir izlenmim var film boyunca.

    5- Son olarak merak ettiğim şey: Ayşe hatun, karagöz'ün evlenme teklifini ne kadar samimi kabul etti? Diğer amca ile evlenmemek için buna razı mı olmuştu? Karagöz ile daha önceki sahnelerde pek bir elektrik alma olayı olmamıştı. Zaten senin adın kara, Kendin aksın diyerek karagözün teklifini kabul ediyor Ayşe hatun. Hani iyi bir adamsın. Senden zarar gelmez. Hani evlilik olayından da yırtmış oluruz diğer yandan gibi.

    6- Hacivat ve karagöz'ün öldürüldükten sonra halktan birileri çıkıp "bu kadar laf edersen böyle olur işte" gibilerinden bir normal karşılama cümlesi sarfediyor. Halktan olan kişilerin yanında halk olmaz gibilerinden bir çıkarım için bu sahne eklenmiş gibi.

    --spoiler--
    5 ...
  40. 54.
  41. beyazıt öztürk'ün oyunculuğunu kanırladığı, haluk bilgineri'in devleştiği süper ötesi ezop * filmi. yönetmen ezop'un eşi olması sebebiyle filmde oynaması çok eleştrilen şebnem dönmez, karakterin hakkını fazlasıyla vermiş, kapağın âlâsını yapmıştır. film için ayrı bir köy kurulmuş, uzunca bir süre tüm oyuncular ve set ekibi, şehre uzak olması sebebiyle burada konaklamıştır.
    3 ...
  42. 53.
  43. inanılmaz derecede alt katmanlardan oluşan, tüm ayrıntılar ilmek ilmek işlenmesine rağmen tarihi herkül - zeyna projeksiyonuyla gören oryantalist bir çalışmadır. yazık olmuştur o kadar emeğe,, sete, platoya, araştırmaya, danışmana filan.
    2 ...
  44. 52.
  45. --spoiler--

    k:ödümü sıççırdunuz!!! ne toplanduuzz buraya!!! siktürün gidün minetünüzeee!!!

    --spoiler--

    daha ne diyim bomba bir film.
    6 ...
  46. 51.
  47. beyaz ve haluk bilginerin beraber oynadığı, hala akıllarda olan, izlenilesi türk filmi.
    4 ...
  48. 50.
  49. hacivat ve karagöz hakkında gerçekten bilgi sahibi olan insanların hiç sevmediği film.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük