yıllar önce burada öss sınavına girdim. merkezden 1-1,5 saat uzakta bir yerde. sınavdan sonra eve dönerken 'kesinlikle hacettepeden bir bölüm yazma, bu yollarda perişan olursun' dedim kendi kendime. birçok bölümü kazanacak puan aldığım halde burayı tercih etmedim. pişman değilim. ahaha
yüksek lisansta dersler aldığım güzide bir üniversitemizdir. En mütevazi ve bir o kadar da uluslararası alanda başarılı akademisyeni bünyesinde barındırır. Bazı alanlarda ülkenin en iyisidir. Geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan sahte mimarlık diploması olayı ve uluslararası doping testlerinde ortaya çıkan usulsüzlükler sonrasında kalbimi çok kırdığı da bir gerçektir. Böyle bir kuruma yakışmamıştır.
Umulan ve bulunanın ne yazık ki farklı olduğu üniversite. insan diğer kampüs hayatlarına özenmiyor değil. Eski hacettepe’den eser yok herkesin dediğine göre.
Yıllar sonra tekrar üniversite hayatına giriş yapmaya karar vermemle beraber başka bir ihtimali dahi düşünmeden dalış yaptığım okul, okulum. Güzel sanatlar fakültesi her açıdan ülkenin en iyi dört beş okulundan biriyken, heykel bölümü özelindeyse kanaatimce en iyisidir akademik düzeyde.
Mutsuz günüme tomrisin kaybolma haberi ile daha da mutsuz oldum. Umarım başka otobüslere binmemiştir, paylaşacağım teşekkürler iyi ki buraya da yazmışsınız.
Tomris'e köpek demeyi hakaret sayıyoruz ancak bu şekilde ifade etmek zorundayız.
Kahverengi, uzun tüylü, kulakları siyah bir kuyruklu dostumuz en son Koru metrosunda görülmüş. Şu an her yerde olabilir çünkü otobüse binmeyi, gezmeyi çok seviyor.
Ankara'da yaşayan herkese duyurumdur lütfen pencerenizden bir bakın. "Tomris" diye seslenin, o pıtır pıtır yanınıza gelir, en ufak bir zarar vermez. Korkmanıza hiç gerek yok. Ben onunla 10 yıllık köpek korkumu yendim. Ulaşabildiğimiz kadar çok kişiye ulaşıp Tomris'e kavuşmak istiyoruz. Tasması ve aşıları tam, dişi ve kısırlaştırılmış. Resim koymayı başarırsam koyacağım ancak başaramazsam diye buraya haydok*Instagram hesabını yazıyorum. Oradan da resmini görebilirsiniz.
Edit: güncellemeyi unutmuşum, mesaj atılınca hatırladım. Sağolsun 26 Ocak'ta Çayyolu'undaki Grand Kuaför bulmuş. Alıp getirdiler kampüse. Biz de endişeden kurtulduk.
hayatımın belli bir süresini feda mı ettim helal mı ettim bilmiyorum da, burada geçen zamanlarım tatlı ama puslu bir rüya gibi. sanki yağan yağmurun ardından ortalığa bir sis çökmüş de o güzel yağmur görüntülerini sisin altından seçmeye çalışıyormuşum gibi.
o sisi yaratan insanlara, belli bir binaya hala dargınım ama yağmurlu havalarda -artık nadiren de olsa- yeşil vadisine kaçıp 1-2 saat fotoğraf çekip bir kenarda sessizce oturmanın tadı başka yerde yok. belki de oradayken en çok ihtiyacım olan şey bu dinginlikti ama, geç fark ettik işte taşın sert olduğunu...
Adına şanına kandığım vasat mı vasat bir üniversitedir. Yeni rektör yönetimi okulu okuldan çok ticarethane ve hapishane kırması bir mekana dönüştürmeye çalışmaktadır.