Söylenecek tek kelime var, o da helal olsun demektir. Büyük şehirlerde çok çok iyi imkanlarla eğitim namına her türlü desteği alıp başaramamak ve çaresizliklere rağmen istemek ve hayal etmek... Hangisi başarıya götürür bir düşünmek lazım. insanların bazıları unutuyor,kişiyi adam eden ve biçimlendiren ne kadar aksi iddia edilebilsede eğitimdir. Bu gencin kolu olmadığı için eleştiriyorlar, nasıl doktor olacak diyorlar ama şunu da sormak lazım, iki kolu ve ayağı tam olduğu halde işini tam yapan insanların oranı hadi daha spesifik olsun adam gibi etik biçimde doktorların oranı yüzde kaçtır acep? Unutmamak gerekir hayatta en önemli sermaye beyindir!!!
çoban sıfatının neden bu denli ön plana itildiğini anlayamadığım yurdum gencidir kendisi. sonuçta kırsal kesimde yaşayan biri illa ki çevresine uyum sağlayacaktır. şahsen benim babam da pazarcı. kardeşim de babama yardım eder; pazara çıkar. o böyle bi fakülteye girse pazarcı doktor olacak mı olurdu? herkes annesine, babasına, kültürüne bir şekilde uyum sağlıyor, sağlamak zorunda. üstelik bu gencimizin temeli de sağlam. önce bir anadolu öğretmen lisesinde daha sonra da süper lisede okumuş. sanırım ailesi de çocuklarının eğitimini destekleyen bir aile ki gencin kardeşi de hacettepe üniversitesi sosyal hizmetler bölümünde okumaktadır. yani önünde zaten örnek alacağı bir aile bireyi vardır. ayrıca öyle abartılmış ki neymiş efendim çobanlıktan arta kalan zamanlarda ders çalışır(mış). madem öyle neden dersaneye gitmiş? basbayağı düzenli bir şekilde hazırlanmış ve kazanmış yurdum genci.
tıp fakültesini bitirmek için tamamlanması gereken 6. sınıfta öğrenciler bir hastanede intern olarak görev yaptıklarından akademik kariyer yapma niyeti bile olsa bu sınıfın içindeki pratik uygulama ağırlıklıların çoğunlukta oldu stajlarını geçmeden bu niyetinin yanına yaklaşamayacak çocuktur. ben de deniyorum ama maalesef(gerçekten maalesef) bu bardağın dolu tarafı yok gibi pek.
bu insanın fiziki yeterliliği dolayısıyla zaten belli şeyleri gerçekleştiremeyeceği ortada. fakat bu kişinin tek kolu olmadan da yapabileceği tıpla ilgili şeyler ortada.
hiç bir şey yapamasa bile tıp eğitimi almak en temel hakkıdır. sonuçta eğitim alıyor. bu konuda uzman olup makaleler, kitaplar yazmayacağı ne malum?
elbetteki yapamayacağı şeylerin o da farkındadır. ama bardağın dolu tarafından bakmayı öğrenelim lütfen.
bazı sözlük yazarlarının "iki kola gerek yok lan kol kullanılmayacak bir uzmanlık seçer olur biter" yorumunu yaptığı çobanmış bu. bunu diyenlerden biri de tıp öğrencisi üstelik. şimdi arkadaşım tıpta uzmanlık denen şeyi öyle istemekle vermiyorlar. şu senin öss diye diye gözünde büyüttüğün şeyin bin kat hayvanisi olan tus a girip söke söke alıyorsun alabilirsen. alamazsan pratisyen kalıyorsun. pratisyen kalırsan da steteskop kullanman,dikiş atman gerekecek. başka başka şeyler de var tabi ama sadece bu ikisi bile gösteriyor tek kolla doktorluk yapılamayacağını. ki psikiyatri, radyoloji vb. el kullanımına gerek bırakmayan bir uzmanlık kazandı diyelim. bu onun önce 6 yıllık bir tıp fakültesinin mezunu olduğu; yani önce sadece doktor olduğu gerçeğini değiştirmez. uzman doktorlar da pratisyen hekimlerin sahip olduğu temel becerilere sahip kabul edilir. tüm bunları gözardı etsek bu arkadaşın intern doktor eğitiminde iki koluna ihtiyaç duyduğu onlarca şey çıkıyor önümüze ki intern dönemini geçmeden tıp fakültesini bitirmek de imkansızdır. şimdi kafamızı iki elimizin arasına alıp öyle bi daha düşünelim!!
kardeşini okutan ancak artık okutmakta zorluk çektiğini söyleyen, maddi destek bulacağına dair umudunu ifade etmesiyle de, amdan götten şeyleri kafaya takan bendenize "napıyorum lan ben?" dedirtmiş insandır.
annem tarafından emekli bir öğretmene okutulan haberin baş kişisi olan çoban. zira söz konusu emekli hanım kopya çekmiştir kopya diye geçiştirivermiştir hakkarili vatandaşı. kopya çekmiştir teyzem kopya çekmiştir. çobanlık da yapmıyordur o zaten hayvanları değil kendini güdüyordur yaylalarda sereserpe uzanıyordur hayatın kendisine hazırladığı müthiş hediye paketlerini açmaya hazır, tek koluyla bekliyordur. öyledir teyzem, öyledir.
helal olsundur ama bir de şunu düşünmeli kör de olsa iyi çalışırsa tıpı kazanır. Herkesin yapabileceği meslek değil puanının yettiği meslektir girebildiği. Türkiyede bu işler böyle yürümektedir.
şimdi nereden başlasak?
evvela bu gencin haber olması yurdumuz için bir övünç değil, utançtır. hakkarili olmak, engelli olmak, çoban olmak demek, bir şeyler olmaya engel demektir çünkü bu ülkede. bunlara rağmen bir şeyleri başarmak ise çok büyük övünç ve takdir vesilesi olmakta. bu özelliklere sahip olup da toplumun altlarına süprülmek ise sıradan ve normaldir bu ülkede. bu insanlara yaşam, iş, iyi bir hayat hakkının sağlanmaması en başta düşünülmesi gereken aslında.
ikincisi, bu gencin başardığı şey hacettepe tıpa girmek, ki buna birazdan değineceğim, ama bunu öss'yi kazanarak yaptı sonuçta. yani sonuç iyi gibi gözükse de öss denen neyi ölçtüğü, neyi değerlendirdiği belli olmayan saçma sapan bir sınavın varlığı ve bu saçmalığın başarılması da kanıksanmış bir şey bu ülkede. ne öss'nin varlığı tartışılır, ne bu sınavın üniversitedeki yansımaları, ne de bu sınavı geçmekle neyin başarıldığı?
üçüncüsü, hacettepe tıp meselesi. ben hacettepe tıpta okuyan kıdemlenmiş bir öğrenci olarak artık hacettepe tıp denen şeyin gerçekte ne olduğunu gayet iyi bilmekteyim. hacettepe tıp, ehveni şerdir, bir arkadaşın deyimi ile. öyle ki, aynen öss mantığında olduğu gibi, öğrencilerinin ve fakültenin başarısını tus sonuçları ile yorumlayan ve dahası tus sorularını hazırlamakla övünen öğretim üyelerine sahiptir. eğitiminin kalitesini, öğrenciye yaklaşımını, öğretim üyelerinin ne derece akademik olduğunu görmem 4 sene alsa da şimdi diyebilir ki hacettepe tıp, belki türkiye'deki diğer tıp fakültelerine göre iyi olsa da, ki bu bile sadece bir önyargı ve slogan, isminin büyüklüğü yanında küçük bir tıp fakültesi. bok yok yani hacettepe tıpta ama isminin yarattığı parlak bir sabun kabuğu etkisi gözleri kamaştırmakta.
dördüncüsü, bir entryde demişler ki haddini bilsin, kültürü yok, doğuda okusun, fakülteyi bitiremez. bu ne demektir ki? biz okuyanlar asilsade çocuğu muyuz, çok mu süperiz, neyiz? biz de sıradan adamlarız işte. öss derecesine göre, okuduğu yer bu nedenle hacettepe tıp, adam tahlil etmeye kalkarsak yandık gitti demektir. hacettepe tıpta nasıl ders çalışılır bir fikriniz var mı? ders kitabı ile değil, fotokopici notuyla, bilmeyen öğrensin. hacettepe tıptaki öğrencilerin ortalama entellektüel düzeyi toplumun düzeyi ile aynıdır, bunu da öğrensin. hacettepe tıpta kültürlü sayılacak adamların, nasıl garip bulunduğu hakkında fikriniz de yoktur, vs. hacettepe tıp, enderun falan değil anlayacağınız. kimsenin haddini bilmesine gerek yok. hem doğuda tıp okuyan adam, adam değil mi? nedir bu?
beşincisi, bu genç tıp okuyabilir mi okuyamaz mı? perküsyon yapar mı, cerrah olur mu? doktor olmak için üstün yetenekli olmaya gerek yok. iki kolunuz olmasına da gerek yok. uzmanlığında radyolog olur, psikiyatrist olur, ki örneği vardır, gayet de güzel olur.
altıncısı, bu genç şimdi her yandan burs alacaktır muhtemelen. alsın, büyük ihtimalle ihtiyacı vardır ve almalıdır. ama bu bursu ne için alacaktır? ihtiyacı olduğu için mi, reklam olduğu için mi, propaganda malzemesi olsun diye mi? umarım bu konu istismar edilmez.
şimdi saydım döktüm. demek istediğim şu: bu genç, medeni bir ülkede yaşıyor olsa idi hakkari denen, geri kalmaya mahkum bir yerde kısılıp kalmazdı. dershane denen ne öğrettiği belirsiz yerlerin sınav baskısı altında kalmaz, dahası öss'yi kazanmak zorunda olmazdı. engelli oluşu da göz önüne alınarak durumuna göre çalışması için bir işe daha okulda iken yönlendirilir, mucize gözü ile bakılan işlerin kahramanı olmak zorunda kalmazdı. dahası, medeni bir ülkede, bu genç, haber olacak denli ilginç bir vatandaş olmazdı! kendisine dayatılan şartlar içinde yolunu bulmak için çırpınmazdı. okulu bitirdikten sonra da çilesi bitmeyecek hem. tus'u kazanmak zorunda ve orada da dershane baskısı var ki bu çok ayrı bir rezaletin bahsi. mecburi hizmeti var vs. anlayacağınız çilesi bitmedi henüz.
bu ülkenin şartlarına göre başarılı olmak demek, gerçek dünyada bir şey başarmış olmak değil maalesef. bu genç işte bu ülkenin şartlarına göre başarılı olmak zorunda kalmıştır, kendini kurtarmak için başka yolu olmayan pek çoğumuz gibi. asıl sorun, içinden geçmemiz gereken bu rezil çarkken biz ancak bu genci haber yapıp çiğdem çitletiyoruz karşısında. işte böyle.
tek koluyla tıp fakültesi'ne benim bildiğim kadarıyla girememesi gereken çobandır. tıp fakülteleri'nin kaydı için üniversite hastanelerinden ayrıntılı sağlık raporu istenir ve bunun içinde ortopedi muayenesi de vardır. tek kolu olmayan adama bu raporu vermezler.
çok başarılı olduğuna inanmadığım şahıs.türkiyede şöyle bir durum vardırki malesef bu böle;ortaöğretim başarı puanları doğu tarafında okuyanlara hele hele hakkari gibi kuş uçmaz kervan geçmez bi yerde okuyanlara hep 5.0(85)dir.bu her ne kadar haksızlık olarak görülsede bu olay imkan zenginliğine karşı onlara ödenen devlet tarafından bir bedel olarak görülebilir;buna kızılır mı?hayır zaten bu insanlar imkansızlıklar nedeniyle bu sefalletten kurtulmak için okuyor hocada yardımcı oluyor tabi.hal böyle olunca normal seviyede başarılı bir elemanın össde yapacağı puan deli gibi yükselmiş oluyor anlıycağınız,hacettepe tıp 360 la alıyorsa elemanın puanının 275 civarı olduğu aşikardır.
tek kollu olması ise onu öğrenim hayatı boyunca perşan edicektir.üniversiteyi bırakacağı yada hiç başlamayacağı kesin gözüküyor.
suni solunumu ilk yardımı tek koluyla nasıl yapacağını düşündüğüm çobandır kendisi.perküsyonu(sağ elin parmaklarıyla sol orta parmağa vurup çıkan sese göre teşhis koymak karın muayenesinde çok yapılır)nasıl yapacağını merak ettiğim çobandır kendisi ayrıca.normal şartlarda tıp fakültesine alınmaması lazımdır ama burası türkiye medyanın bu gazıyla cerrah olarak bile görebiliriz 8-10 sene sonra.
yaptığı iş küçümsenemeyecek kadar büyük bir olaydır, destek çıkılması gereken insandır.
çok doğru, yediği önünde yemediği arkasında olan bir insandan çok farklı bir yaşam tarzı var bu adamın. belki bir bilgisayarı yok, belki uludağ sözlük hakkında bir fikri yok, belki tuttuğu takımın ne yaptığından bile haberi yok. bakıyorum, annelerimiz babalarımız zamanında çok kez, "ben senin yerinde olsaydıııım" ," bizim zamanımızda böyle olsaydıııı", gibi repliklerle neler yapabileceklerini ifade etmişlerdir. evet efendim belkide haklılar ama şurası bir gerçek, annemiz babamız ve o hakkarili çoban, 45 derecelik havada ekin biçmiş, ırgatlık yapmış, aç kalmış , koyun gütmüş, üşümüş... biz bunları görmedik bilmiyoruz. biz eti cicibebelerle büyüdük, en azından sobayla ısındık, o sobayı da biz yakmadık zaten, yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızdaydı. ama sorun bizde mi? hayır ne o büyük bir başarı nede bizde büyük bir problem var. o tür olanaksız zamanlarda o eziyetleri çeken anne babalarımız evlatlarının o zorlukları çekmemesi için elinden geleni yapmıştır. biz yaşamadık, bilemeyiz... ama o adam o hayattan kurtulmak için sıcacık evlerde yaşamak için, çocuğunu eti cicibebelerle beslemek için bir fırsat görmüş, bu fırsatı bizim anne babalarımız gibi başarmış. bu arkadaşa zaten gerekli yardımı an itibari ile "ümit özat" üstlenmiş. daha kimler çıkacaktır. ama unutmamak lazım, her insan yaşadığı ortamla değerlendirilmelidir. tebrik ederim hacettepe tıpı kazanan hakkarili coban arkadaşım.
acaba kaç puan almıştır. diyeceksiniz taban puanın üstünde olduğu kesin. peki bedensel özürlülerin puan sisteminin farklı olduğunuzdan haberiniz var mı? yine de tebrik ederiz. zira kendi kontenjanı dahilinde çok az kişi alan yeri kazanmıştır.
yanı hacettepe tıp diyelim ki 3 bedensel engelli kişi alıyor. ve bu bölümü de sınava giren 5 engelli vatandaş tercih etti. aralarında en yüksek puanı alan 3 kişi yerleşcek yani şu anki öss sisteminde hacettepe tıpın gerçek kontenajnın 3 kişi olduğunu düşünün ve sadece engellilerin tercihe edbildiğini düşünün.
burdan da şu sonuç çıkar, hacettepe dahil olmak üzere her fakülteyi zaten 2-3 bedensel engelli vatandaşımız her sene kazanıyor. burda haber konusu olan o engelli kişinin bu sefer hakkariden çıkması ve çoban olmasıdır. yoksa her yıl engelli yüzlerce vatandaşımız kazanıyor benzeri yerleri.
ingilizce eğitim veren bir tıp fakültesinde yabancı dili olmadan nasıl ilerleyeceği, tek kolu ile tıp fakültesinin uygulamalı derslerinde nasıl başarılı olacağı şüpheli kişidir.
çok zeki halkımın ne kadar düşünen ve umlayan birey haline geldiğini gösteren ve turnusol kağıdı görevini gören çocuk.
bu çocuk üzerinden aysun kayacı ya ayar vermeye çalışanlar gerçekten komik duruma düştüklerinin farkında değillerdir.
aysın kayacı nın demek istediği şekilde değilde polemik yapabilmek için, o kadına saldırıp prim yapabilmek için istenilen şekilde yorumlanmıştır.