Gün itibariyle ana haberlerde sıkça duyduğumuz haberdir. Hatta kendisi star habere konuk olacaktı ki uçağın 90 dakika rötar yapması nedeniyle yetişememiştir. Aysun Kayacı'nın, oyunun eşit olmasından rahatsız olduğu insanlardan herhangi biridir. Çobandır, Hacıtepelidir, Hacettepeli olacaktır.
klasik haberci palavrası. tamam eyvallah eleman azmetmiş başarmıştır. ama günde "on" saat ders çalıştığını söylüyor. haftasonları ve tatillerde çobanlık yaparmış. oldu mınako bi de yapmasaydı. köyde oturuyorsan iş güç elbet yapacaksın. on saat ders çalış sonra öl zaten.
basit bir habercilik olayı.
malzemeler tam haberlik.
- hakkarili
- çoban
- tek kolu yok
- tıp fakültesi
- iki foto
tek kollu olmasından doktorun olmamasını sorumlu tutan kişidir kendisi.yoksa annesi 11 çocuk doğurmuş çocuklar kendi yetişmiş vb hiç önemi yoktur.
not:devletin üniversitesinde 11 kardeşi olduğu ve babası para kazanmıyo gözüktüğü için eşşek yüküyle burs alacak insandır kendisi ayrıca.
her şeye sahip olup, babasının parası ile zar zor özel üniversiteyi kazanmış kişilerin örnek alması gereken şahıs.
benim gözümde sırf o dershane'nin verdiği ödülleri almak için sınava giren kendini beğenmiş şampiyonlardan daha değerlidir.
o arabaları, o hediyeleri aldınız da ne oldu? bakın garibim şimdi nasıl okuyacağım ankara'larda diye düşünüyor, dersaneler bu tür kişilere yardım yapsa ya, kendini beğenmiş görgüsüzlere yapacağı yerde.
çok zeki halkımın ne kadar düşünen ve umlayan birey haline geldiğini gösteren ve turnusol kağıdı görevini gören çocuk.
bu çocuk üzerinden aysun kayacı ya ayar vermeye çalışanlar gerçekten komik duruma düştüklerinin farkında değillerdir.
aysın kayacı nın demek istediği şekilde değilde polemik yapabilmek için, o kadına saldırıp prim yapabilmek için istenilen şekilde yorumlanmıştır.
ingilizce eğitim veren bir tıp fakültesinde yabancı dili olmadan nasıl ilerleyeceği, tek kolu ile tıp fakültesinin uygulamalı derslerinde nasıl başarılı olacağı şüpheli kişidir.
acaba kaç puan almıştır. diyeceksiniz taban puanın üstünde olduğu kesin. peki bedensel özürlülerin puan sisteminin farklı olduğunuzdan haberiniz var mı? yine de tebrik ederiz. zira kendi kontenjanı dahilinde çok az kişi alan yeri kazanmıştır.
yanı hacettepe tıp diyelim ki 3 bedensel engelli kişi alıyor. ve bu bölümü de sınava giren 5 engelli vatandaş tercih etti. aralarında en yüksek puanı alan 3 kişi yerleşcek yani şu anki öss sisteminde hacettepe tıpın gerçek kontenajnın 3 kişi olduğunu düşünün ve sadece engellilerin tercihe edbildiğini düşünün.
burdan da şu sonuç çıkar, hacettepe dahil olmak üzere her fakülteyi zaten 2-3 bedensel engelli vatandaşımız her sene kazanıyor. burda haber konusu olan o engelli kişinin bu sefer hakkariden çıkması ve çoban olmasıdır. yoksa her yıl engelli yüzlerce vatandaşımız kazanıyor benzeri yerleri.
yaptığı iş küçümsenemeyecek kadar büyük bir olaydır, destek çıkılması gereken insandır.
çok doğru, yediği önünde yemediği arkasında olan bir insandan çok farklı bir yaşam tarzı var bu adamın. belki bir bilgisayarı yok, belki uludağ sözlük hakkında bir fikri yok, belki tuttuğu takımın ne yaptığından bile haberi yok. bakıyorum, annelerimiz babalarımız zamanında çok kez, "ben senin yerinde olsaydıııım" ," bizim zamanımızda böyle olsaydıııı", gibi repliklerle neler yapabileceklerini ifade etmişlerdir. evet efendim belkide haklılar ama şurası bir gerçek, annemiz babamız ve o hakkarili çoban, 45 derecelik havada ekin biçmiş, ırgatlık yapmış, aç kalmış , koyun gütmüş, üşümüş... biz bunları görmedik bilmiyoruz. biz eti cicibebelerle büyüdük, en azından sobayla ısındık, o sobayı da biz yakmadık zaten, yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızdaydı. ama sorun bizde mi? hayır ne o büyük bir başarı nede bizde büyük bir problem var. o tür olanaksız zamanlarda o eziyetleri çeken anne babalarımız evlatlarının o zorlukları çekmemesi için elinden geleni yapmıştır. biz yaşamadık, bilemeyiz... ama o adam o hayattan kurtulmak için sıcacık evlerde yaşamak için, çocuğunu eti cicibebelerle beslemek için bir fırsat görmüş, bu fırsatı bizim anne babalarımız gibi başarmış. bu arkadaşa zaten gerekli yardımı an itibari ile "ümit özat" üstlenmiş. daha kimler çıkacaktır. ama unutmamak lazım, her insan yaşadığı ortamla değerlendirilmelidir. tebrik ederim hacettepe tıpı kazanan hakkarili coban arkadaşım.
suni solunumu ilk yardımı tek koluyla nasıl yapacağını düşündüğüm çobandır kendisi.perküsyonu(sağ elin parmaklarıyla sol orta parmağa vurup çıkan sese göre teşhis koymak karın muayenesinde çok yapılır)nasıl yapacağını merak ettiğim çobandır kendisi ayrıca.normal şartlarda tıp fakültesine alınmaması lazımdır ama burası türkiye medyanın bu gazıyla cerrah olarak bile görebiliriz 8-10 sene sonra.
çok başarılı olduğuna inanmadığım şahıs.türkiyede şöyle bir durum vardırki malesef bu böle;ortaöğretim başarı puanları doğu tarafında okuyanlara hele hele hakkari gibi kuş uçmaz kervan geçmez bi yerde okuyanlara hep 5.0(85)dir.bu her ne kadar haksızlık olarak görülsede bu olay imkan zenginliğine karşı onlara ödenen devlet tarafından bir bedel olarak görülebilir;buna kızılır mı?hayır zaten bu insanlar imkansızlıklar nedeniyle bu sefalletten kurtulmak için okuyor hocada yardımcı oluyor tabi.hal böyle olunca normal seviyede başarılı bir elemanın össde yapacağı puan deli gibi yükselmiş oluyor anlıycağınız,hacettepe tıp 360 la alıyorsa elemanın puanının 275 civarı olduğu aşikardır.
tek kollu olması ise onu öğrenim hayatı boyunca perşan edicektir.üniversiteyi bırakacağı yada hiç başlamayacağı kesin gözüküyor.
tek koluyla tıp fakültesi'ne benim bildiğim kadarıyla girememesi gereken çobandır. tıp fakülteleri'nin kaydı için üniversite hastanelerinden ayrıntılı sağlık raporu istenir ve bunun içinde ortopedi muayenesi de vardır. tek kolu olmayan adama bu raporu vermezler.
şimdi nereden başlasak?
evvela bu gencin haber olması yurdumuz için bir övünç değil, utançtır. hakkarili olmak, engelli olmak, çoban olmak demek, bir şeyler olmaya engel demektir çünkü bu ülkede. bunlara rağmen bir şeyleri başarmak ise çok büyük övünç ve takdir vesilesi olmakta. bu özelliklere sahip olup da toplumun altlarına süprülmek ise sıradan ve normaldir bu ülkede. bu insanlara yaşam, iş, iyi bir hayat hakkının sağlanmaması en başta düşünülmesi gereken aslında.
ikincisi, bu gencin başardığı şey hacettepe tıpa girmek, ki buna birazdan değineceğim, ama bunu öss'yi kazanarak yaptı sonuçta. yani sonuç iyi gibi gözükse de öss denen neyi ölçtüğü, neyi değerlendirdiği belli olmayan saçma sapan bir sınavın varlığı ve bu saçmalığın başarılması da kanıksanmış bir şey bu ülkede. ne öss'nin varlığı tartışılır, ne bu sınavın üniversitedeki yansımaları, ne de bu sınavı geçmekle neyin başarıldığı?
üçüncüsü, hacettepe tıp meselesi. ben hacettepe tıpta okuyan kıdemlenmiş bir öğrenci olarak artık hacettepe tıp denen şeyin gerçekte ne olduğunu gayet iyi bilmekteyim. hacettepe tıp, ehveni şerdir, bir arkadaşın deyimi ile. öyle ki, aynen öss mantığında olduğu gibi, öğrencilerinin ve fakültenin başarısını tus sonuçları ile yorumlayan ve dahası tus sorularını hazırlamakla övünen öğretim üyelerine sahiptir. eğitiminin kalitesini, öğrenciye yaklaşımını, öğretim üyelerinin ne derece akademik olduğunu görmem 4 sene alsa da şimdi diyebilir ki hacettepe tıp, belki türkiye'deki diğer tıp fakültelerine göre iyi olsa da, ki bu bile sadece bir önyargı ve slogan, isminin büyüklüğü yanında küçük bir tıp fakültesi. bok yok yani hacettepe tıpta ama isminin yarattığı parlak bir sabun kabuğu etkisi gözleri kamaştırmakta.
dördüncüsü, bir entryde demişler ki haddini bilsin, kültürü yok, doğuda okusun, fakülteyi bitiremez. bu ne demektir ki? biz okuyanlar asilsade çocuğu muyuz, çok mu süperiz, neyiz? biz de sıradan adamlarız işte. öss derecesine göre, okuduğu yer bu nedenle hacettepe tıp, adam tahlil etmeye kalkarsak yandık gitti demektir. hacettepe tıpta nasıl ders çalışılır bir fikriniz var mı? ders kitabı ile değil, fotokopici notuyla, bilmeyen öğrensin. hacettepe tıptaki öğrencilerin ortalama entellektüel düzeyi toplumun düzeyi ile aynıdır, bunu da öğrensin. hacettepe tıpta kültürlü sayılacak adamların, nasıl garip bulunduğu hakkında fikriniz de yoktur, vs. hacettepe tıp, enderun falan değil anlayacağınız. kimsenin haddini bilmesine gerek yok. hem doğuda tıp okuyan adam, adam değil mi? nedir bu?
beşincisi, bu genç tıp okuyabilir mi okuyamaz mı? perküsyon yapar mı, cerrah olur mu? doktor olmak için üstün yetenekli olmaya gerek yok. iki kolunuz olmasına da gerek yok. uzmanlığında radyolog olur, psikiyatrist olur, ki örneği vardır, gayet de güzel olur.
altıncısı, bu genç şimdi her yandan burs alacaktır muhtemelen. alsın, büyük ihtimalle ihtiyacı vardır ve almalıdır. ama bu bursu ne için alacaktır? ihtiyacı olduğu için mi, reklam olduğu için mi, propaganda malzemesi olsun diye mi? umarım bu konu istismar edilmez.
şimdi saydım döktüm. demek istediğim şu: bu genç, medeni bir ülkede yaşıyor olsa idi hakkari denen, geri kalmaya mahkum bir yerde kısılıp kalmazdı. dershane denen ne öğrettiği belirsiz yerlerin sınav baskısı altında kalmaz, dahası öss'yi kazanmak zorunda olmazdı. engelli oluşu da göz önüne alınarak durumuna göre çalışması için bir işe daha okulda iken yönlendirilir, mucize gözü ile bakılan işlerin kahramanı olmak zorunda kalmazdı. dahası, medeni bir ülkede, bu genç, haber olacak denli ilginç bir vatandaş olmazdı! kendisine dayatılan şartlar içinde yolunu bulmak için çırpınmazdı. okulu bitirdikten sonra da çilesi bitmeyecek hem. tus'u kazanmak zorunda ve orada da dershane baskısı var ki bu çok ayrı bir rezaletin bahsi. mecburi hizmeti var vs. anlayacağınız çilesi bitmedi henüz.
bu ülkenin şartlarına göre başarılı olmak demek, gerçek dünyada bir şey başarmış olmak değil maalesef. bu genç işte bu ülkenin şartlarına göre başarılı olmak zorunda kalmıştır, kendini kurtarmak için başka yolu olmayan pek çoğumuz gibi. asıl sorun, içinden geçmemiz gereken bu rezil çarkken biz ancak bu genci haber yapıp çiğdem çitletiyoruz karşısında. işte böyle.
helal olsundur ama bir de şunu düşünmeli kör de olsa iyi çalışırsa tıpı kazanır. Herkesin yapabileceği meslek değil puanının yettiği meslektir girebildiği. Türkiyede bu işler böyle yürümektedir.
annem tarafından emekli bir öğretmene okutulan haberin baş kişisi olan çoban. zira söz konusu emekli hanım kopya çekmiştir kopya diye geçiştirivermiştir hakkarili vatandaşı. kopya çekmiştir teyzem kopya çekmiştir. çobanlık da yapmıyordur o zaten hayvanları değil kendini güdüyordur yaylalarda sereserpe uzanıyordur hayatın kendisine hazırladığı müthiş hediye paketlerini açmaya hazır, tek koluyla bekliyordur. öyledir teyzem, öyledir.
kardeşini okutan ancak artık okutmakta zorluk çektiğini söyleyen, maddi destek bulacağına dair umudunu ifade etmesiyle de, amdan götten şeyleri kafaya takan bendenize "napıyorum lan ben?" dedirtmiş insandır.