efendim ufağıkene biz veled-i hayvan taifesine anlatılan bir hikayedir bu, hacca giden karınca. size anlatılır mıydı bilmem. o sizin babaannenizin, başörtülü, elinden tığ-dantel ikilisini düşürmeyen, kahverengi patikli, gözlüklü vesaire olup olmamasına bağlıdır. yoksa katır tırnaklı, civciv sarısına boyanmış saçlı, kürklü ve konken partilerinin gediklisi bir babaanneniz varsa, hiç okuman bu entry'i e mi uludağ sözlük'ün elit kesimi?
hikayemizi anlatalım ve karıncanın içyüzünü gözler önüne serelim istiyorum. haydin, davranın yiğitler! ya allah!
efendim bir gün karıncanın teki kan ter içinde hacca gidiyormuş. yoldan geçen biri, karıncanın bu zavallı, perişan, kara kuru, meymenetsiz halini görünce acımış, sormuş:
- nere gidersin ey karınca kardeş?
karınca, dudakları susuzluktan birbirine yapışmış halde, dudağının sağ alt köşesinde kalan kurumuş tükürüğü ufalayaraktan cevap vermiş:
- hacca giderim, ya porsuk! biiznillah!
--- görüldüğü üzere hikayemizin ilerleyen bölümlerinde anladığımız üzere, yoldan geçen biri, bir porsukmuş. devam edelim ---
yoldan geçen bir porsuk, elini karnına koyup, daşşaklarını sallayaraktan karıncaya lafı sokmuş, çölün azgın pardon kızgın kumlarında:
- bu halde nereye gidiyon ey karınca kardeş? söylemeyim söylemeyim diyom ama, bu halde mümkünatı yok varamazsın kutsal topraklara...
karınca azığından bir parça kuru ekmek koparıp yerken, şu cümleleri sarfetmiş:
- hiç olmazsa bu yolda ölürüm ya?
hikaye bitti.
şimdi karıncamızı inceleme altına alalım. şimdiii, hacca gitmeye karar verdin, güzel. allah kabul etsin, sözümüz yok, gözümüz yok. fakat aziz ve muhterem karınca kardeşim, sen bir günden bir güne namaza, camiye, mescide uğradın mı, i? camide arada bi rastlıyom sana, millet secdeye eğilmişken, kulağına, ağzına girmeye çalışıp, muzip ve muzır şakalar yapıyorsun, cemaat-i müslimin'in namazını bozuyorsun. hani? bu nasıl müslümanlık?
bitmedi, dur hele. misal ben yolda yürürkene, ayağıma cüzdan takılsa, hani olmaz ya, farzımuhal oldu diyelim, ben o cüzdanı alsam, açsam, içindeki dölarları markları cebime atsam ve o ortamdan s.ktir olup gitsem, ne dersin? haram yedin dürzü dersin değil mi? ama ben seni hep yolda gördüğün yemekleri eşelerken, dişlerken görüyorum? hani nerede müslümanlığın? nerede alın terin? hırsız!
başka başkaaa. bitmedi gitmee, kabe yerinde duruyor, sonra da gidersin. lafımı bitireyim saygısız! geçen gün tesadüfen neyşınıl ceografik'te rastgeldim bir belgesele. kraliçe diye bir karı varmış. mahallenin uğrak yeri, anlarsın yaaa? heheh köftehor seni gidi. belgeselde takriben 250 arkadaşınla üstüne çullanmış, orgy mi deniyor grup mu deniyor ben pek bilmediğim için bir şey diyemiyorum, ondan yapıyordunuz. kamera sana zoomladı pek bir kerkiniyordun? he? zinacı karınca?
hemi oğlum, hac dediğin ibadet, maddi durumu müsait olan için zorunluluktur. açlıktan ağzının içi damlataş mağarası'na dönmüş, sen hala hac yollarında bin perişan? hemi zekatını verdin mi sen bakayım? o azığından çıkardığın kuru ekmeğin kırkta birini yolda karşılaştığın gaddar porsuğa verdin mi? vermedin. anca duygu sömürüsü. "hiç olmazsa bu yolda ölürüm ya?" b.k ölürsün yalancı. zaten o lafın sonundaki "ya?" sözcüğü asabımı oynatıyor. bu kadar aleni sömürülmez ki canım dinî ve millî hassasiyetlerim. kim bilir ne çıkarın vardı da düştün yollara habis ruhlu şeytanî müessese? ankara'da su bitti lafını duyunca, kesin o çöllerde bir vaha var diye duydun birinden, ya da seni kandırdılar, "ulan madem kandırdı beni bu dürzüler, hacca gidiyormuş ayağına yatayım." dedin değ mi?
sahtekar! iki yüzlü! işte bütün foyan meydana çıktı! babaanneler, anneanneler! inanmayın bu dürzüye. acıyıp evinizde yuva vermeyin. ver edin şeltox'u, raid'i. mecbur muyum ben senin gibi bir günahkarı evimde beslemeye? değilim ama babaannem işte, beddua ediyor karınca ezince. "taş olursun taş" dedi, taş gibi herif oldum. sözlükteki bayanlara da selam etmem, onlar zaten kendileri selam veriyor. değ mi gızlar?
dönüş yolunda hayatını kaybedecek lakin dininin yüklediği büyük sorumluluğu yerine getirdiği için gözü açık gitmeyecek karıncadır. huzur içinde uyusun.
amacı uğruna mücade edenlerin sembolü bir karıncadır. ona saygı duymayan bizden değildir.
türlü cümle ile uzatmaya gerek yok. hikaye kısadır.
Karınca bir gün “ben hacca gidiyorum” demiş yakınlarına, herkes “ne dersin sen karınca kardeş, sen kim, onca yolu almak kim, insanlar develerle bile aylarca yol iz sürüyor sen bu halinle nasıl gidersin onca yolu? Gel vazgeç bu sevdadan”. Karınca düşünmüş “Haklısın” demiş “doğru dersin, ama varamasam bile yolunda ölürüm hiç olmazsa…”