bazen kendimi hable con ella filmindeki marco gibi hissediyorum. güzel şeyler diğer insanlarda tebessüm olarak vücut buluyorken, bende bir anı o tebessüme peydah oluyor ve ben gözyaşlarıma engel olamıyorum. aynı biçimde bu kendini diğer insanların gözyaşlarına engel olamadığı durumlarda fütursuz bir kahkaha olarak gösteriyor.
pessoa kulağıma fısıldıyor : ' olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum. '
en çok benigno karakterinin seçimi için kutlanılası almodovar filmi. bu kadar masum ama yanlış yapabilecek kadar saplantılı, spastik ama kararlı bir yüz ancak onunla olurdu..
bir yanda etik değerler ve mantık diğer yanda saf ama saplantı halini almış bir aşk var. ya da benigno için artık bir görev bilinci mi denmeli.. güzel film vesselam.
o değil de benigno'nun ve alicia'ya anlattığı sessiz sinema kesiti çok etkileyiciydi.
oldukça sessiz, oldukça naif ve rahatsızlık derecesinde aşık bir adamın, bizlere aşk için neler yapılabildiğini göstermesini izliyoruz, kızarak, şaşırarak, üzülerek, kırılarak.
yine kırmızının sertliği ve masumiyeti yansıtan halleri.
yine hayatta cok şey görmüş duruşu olan oyuncular.
yine güzel soundtrack.
ve yine sarsıcı bir son.
bu sefer kadınların değil erkeklerin basında gecen bir hikayeyi anlatıyor yönetmeniz. iki erkeğin dostluğu ve psikopatlık boyutunda bir aşk. bana audrey tautou filmlerinden (bkz: La Folie Pas Du Tout) hatırlattı. komada olan iki kadın ve onlara aşık iki erkek.
o değil de penelope cruz'u aradı gözlerimiz malesef bu film de yok kendileri.
Yalnızlıktan muzdarip "garip" hastabakıcı Benigno evinin karşısındaki bale okulunu izlerken Alicia'ya aşık olur ve gizlice takip etmeye başlar. Şans (ya da şanssızlık) eseri, aşık olduğu balerin Alicia' nın bitkisel hayata girmesiyle bakımı için özel olarak tutulur. 20 yılı annesine bakmakla geçirdikten sonra son 4 yılının her dakikasını Alicia'ya adamıştır. Alicia' nın odasından "aşırdığı" saç tokasıyla başlayan aşk öyle bir hal almıştır ki, artık boş günlerinde baleye gider, Alicia'nın çok sevdiği sinemada sessiz filmleri izler, bunların hepsini de Alilcia'ya anlatır. Bu sırada hastaneye yatan Lydia' nın erkek arkadaşı Marco ise, Lydia' nın bitkisel hayattan çıkamayacağına çoktan ikna olmuştur. Tesadüf eseri karşılaşan Benigno ve Marco arasında -sevdiklerinin durumundan olsa gerek- bir dostluk kurulur.
"Marco ve Lydia" ile "Benigno ve Alicia" çiftlerinden Marco ve Alicia'ya uzanan derin bir yalnızlık filmi Hable con ella, sakin ve incelikli. Diğerlerinin "hastalıklı" olarak nitelendirdiği bir aşkın mucize yaratması üzerine bir film belki. Sade ve duygulu, ispanyol sinemasına yaraşır nitelikte.
2002 yapımı pedro almodovar filmi. çok naif ve yine çok tatlı yaklaşıyor almodovar konuya. sanırsınız ki çok doğal bir olayı betimliyor. halbuki anlattığı çok grotesk bir hikaye. ama bunu mikro ölçekte analoji ile yoğurarak yediriyor almodovar.
favorisi pilot çekimlerin bol kullanıldığı filmde bu kez dairesel değil çizgisel bir kurguya(kısmen) yer veriyor ama karakteristik öğelerini yine es geçmeyip homofobik göndermeleri altta gizli tutuyor.
her türlü diyalekt çıkarımın ötesinde çok tatlı, sıcak ve sarmalayan bir film hable con ella. todo sobre mi madre' deki varoluşsal yıkımın ötesinde dingin bir huzursuzluk ve hakkaniyet sorunu serili kurgusunda söylenecek sözleri boğazınıza tıkıyor. açıkçası yorumlamakta zorlandığım ender filmlerden biri.
her halde komadaki bir kadınla ayrılık sahnesi planlayabilecek başka bir nevrotik bıdık yoktur. woody allen' ı tenzih eder ferzan özpetek' e sevgilerimi yollarım. vesselam...
belki 10 defa izlemişimdir. alicia ve marco filmin 'doğru' kişileri ve sonunda onlar kazanıyor(alici nın marco ya son sahnedeki tebessümü halen hatırımda) lydia ve benigno ise 'yanlış' kişiler şöyleki birisi aşık olduğu kişiye tecavüz ediyor diğeri ise aldatıyor. ve filmin sonunda kötüler kaybediyor, iyier kazanıyor bir anlamda. bence oyunculuklarıyla, müziğiyle,çekimleriyle güzel; yukarda bahsettiğim ayrıntıdan dolayı senaryosuyla zayıf bir film. zira iyilerin kazandığı kötülerin kaybettiği filmleri ilkokulda beğeniyordum en son.
(bkz: pedro almodovar)ın bittikten sonra bir kaç dakika boyunca öylece donup bırakan, arka fonda çalan müzik eşliğinde gözünüzden akan bir kaç damla yaşı, kolunuzun tersiyle silmenize sebep olan bir aşk draması. o bilinen klasikleşmiş temalarla dolu aşk filmlerini
tamamen unutun. klasik bir aşk filmidir bu, diyerekten izlememezlik etmeyin. izledikten sonra değerli vaktinizin boşa gitmediğini görecek ve hatta bir kaç gün üzerinizde dolaşıp duran etkisiyle yaşayacaksınız.
bu film, aşk kavramının yeni bir boyut kazandığı, duyguları yeni baştan sorgulayan, 'platonik aşk' olarak sürekli düşündüğümüz ilişikliğe farklı bir yerden bakan bir başyapıttır. filmde anlatış sakinliği, yalınlık ve almodovar filmlerinin vazgeçilmez tesadüf öğeleri de ayrıca filmin seyir zevkini kat be kat artırmaktadır.
filmin müzikleri ise başlı başına ayrı bir güzelliktir.
özellikle ortasındaki sessiz sinema zaferiyle büyüleyen pedro almodovar güzelliği. kesinlikle o sahnenin filmin güzelliğne güzellik kattığını düşünüyorum şahsen. söylemeyelim ki herkes izlemek zorunda kalsın. büyü bozulmasın. konuş onunla da iki adamın dostluğu söz konusu filmin iskeleti diyebileceğimiz. gene iki hasta kadına bakan iki adamın farklı yaklaşım tarzları ilgi çekici. filmin düğümlendiği yer işin bu kısmı kuşkusuz. konuş onunla, o duymuyor gibi yapsa da duyuyor seni. bundan kuşkun olmasın. o, hasta yatağında kulak kabartıyor sana. sen bunu bilemesende. film yaklaşım tarzlarını, sevginin üstünlüğünü leziz ifade ediyor bu hattıyla.bir de ne şekilde olursa olsun diğer tarafta kendisini geri çeken bir erkek var. bu dikkat çekici bir nokta. gene hamile kalan alicia'nın hayatının tekrardan doğmasında intihar eden marco'nun sevgisinin iletişimin payının büyüklüğünü görüyoruz. işte burda cinsellik, sapkınlık vs gibi etiksel bakış açılarını yerle bir edip, marco'nun alicia için hayatını adamış olduğu gerçeğini gözümüze sokuyor almodovar. bu da filmi oldukça başarılı kılıyor. marco rolünde javier camara çok iyi bir oyunculuk çıkarıyor.
sonuç, konuş onunla. o, seni duyuyor buna inan sen! sadece, inan!
10 üzerinden 8.5!
harika bir pedro almodovar filmi. konuş onunla. benigno adlı hasta bakıcının marco'ya öğüdü.
--spoiler--
efendim cafe muller ile açılıyor perde. kahramanlarımızı görüveriyoruz. marco ve benigno. marco ağlarken benigno onu gözlemliyor. yolları kesişiyor ve kesişmeye de devam ediyor. yavaş yavaş tanıtıyor kahramanları almodovar. sıra lydia'ya geliyor. kendinden emin güçlü bir kadın. sonra bütün zarifliği ile balerini görüyoruz. iki kadın ikisi de bitkisel hayatta. iki erkek bakıyor onlara. ikisi de aşık. benigno hastabakıcı olarak konuşur bütün gün duyacağını umarak marco ise susmayı tercih eder gerçekçi yaklaşır. benigno der ki "konuş onunla o seni duyar"
neyse zaman geçer biz kahramanlarımızı iyice tanıdıkça sevgilerinin büyüklüğünü görürüz oysa karşılıksızdır ama yine de bağlanmışlardır. işte bu sırada almodovar ustalığını konuşturur. saplantı, sapkınlık diyebileceğimiz türden bi' ilişkiyi benigno'nun sevgisini öyle bi' anlatır ki sapıklık demezsiniz siz ona. tıpkı todo sobre mi madre'deki gibi. olağan şeyler değildir anlattıkları ama etkilenirsiniz. uç konulardır. normal hayatta çoğu kişilerce hiç hoş karşılanmayacak şeylerdir anlattıkları.
iki kadından birisi ölür birisi hamile kalır. marco gider benigno tecavüzden hapse girer. ama marco ve benigno dost olmuştur onaylanmayacak bir şey yapmasına rağmen tüm hızıyla geri döner marco. şaşkınlıkla ve hayal kırıklığıyla. benigno'nun evine yerleşir. onun dünyasına girer. penceresinden bakar onun gözüyle görmeye çalışır. ve alicia'yı görür. iyileşmiş olmasına rağmen söylenmemesi gerekir benigno'ya. ki o sırada pekte yaşama amacı kalmaz hasta bakıcının. tükenmiştir çünkü. intihar eder aşkının büyüklüğünü anlarız biz. ağlarız hafiften.
--spoiler--
ve film başladığı gibi biter. marco ağlar, bu sefer alicia gözlemler
aylardir tek bir film bile izleyememis beni yerime mihlamis, sarsmis derin derin dusundurmus bi filmdir kendisi..
muzikleri tekrar tekrar dinlenilecek ve her defasinda sizi filmin icine alacak kadar guzeldir.
(bkz: alberto iglesias)
her şeyin yerli yerinde olduğu ve içinden bir şey çıkarılsa tüm ahengin kaybolacağı görüntüsü veren leziz bir almodovar filmi.
almodovar sinemasını tanımayanlar, son derece rahatsız edici bir ilişkinin anlatıldığından dem vurmakta.
ancak benim izlediğim almodovar filmlerinin içinde yine en az marjinal olanıydı bu.
zaten bence o da önemli değil, zira konudan çok anlatış biçimine bakarım ben.
*****
son dönemde oldukça popüler olan alakasız görünüp tesadüfen kesişen hayatlar temalı filmler içinde benim ayrı bir yere koymaktayım hable con ella'yı.
çünkü hiçbir zorlama ay da ekstra çaba hissetmiyorsunuz kesişme hikayesinde.
ipek bir kumaşın tende bir ferahlık bırakarak engelsiz biçimde akıp gitmesi gibi hikaye sürüp gidiyor.
*****
son olarak anlatış tarzıyla sanki fatih akın'ı ve yaşamın kıyısında filmini etkilemiş gibi geldi bana.
(bkz: modern romeo ve juliet)
almodovar'ın her zamanki gibi araya güzel ve anlamlı imgeler koyduğu özgün konusuyla ilgi çeken bir film. gerçekten de modern bir romeo ve juliet ortaya koymuş.
büyük bir beklentiyle izlemem sonucu, biraz hayal kırıklığına uğratmış filmdir. hastabakıcı rolündeki kişinin * eylemlerini etik bulmadığımdan, onu sempatik gösterme çabasını da hoş karşılamadım ki öykünün temelleri de buna dayanıyor. iyi bir ispanyol filmi izlenmek isteniyorsa en la ciudad sin limites tercih edilmelidir kanımca.