bir de sıklıkla öss belasından bahsedip durur. öss yüzünden şöyle, öss yüzünden böyle vs.
bir ara yamulmuyorsam 4 ay yokum demişti ama sözlük aşkı "öss belası" kavramının üstünde yer aldığından kaybolmadı.
dişiçiye gidip geldiğini bile anlatır sağolsun bizleri meraklandırmak istemez. "dişçiyie gittim gelicem" "ahanda geldim ölmedim kutlama yapın" yehu yehu.
ayrıca kendisine belirtmek isterim ki, kahrolması gereken şey öss değil, türk eğitim sistemi. şu anda mevcut sistemde öss bir lüks değil, zorunluluktur.
meslek liseleri bir garabet gibi görülüyor. yüzbinlerce kapasiesi sınırlı genç, ders çalışmaktan aciz genç "gitsin bir meslek edinsin" denilmeyip, düz liseye gönderilirse ancak vasıfsız işçi olur kazanamayıp hayata atılmak zorunda kalan genç. tezgahtar olur, kasiyer olur şansı yaver giderse ticarete atılır. zaten kapasiteliysen, ders çalışıyorsan öss'de belki istediğin okula gidemezsin ama üst düzey -tıp, bilgisayar mühendisliği vs.- bir eğitim dışındaki bölümlerde başka bir okula gidersin. ankara hukuk olmaz, kırıkkale hukuk olur örneğin. 9 eylül işletme olmaz, pamukkale işletme olur. olur bir şekilde. 2 milyona yakın adamı hangi üniversiteye yerleştireceksin? yerleştirdin diyelim nerede iş bulacaksın? bugün üniversite mezunu işsiz oranı %25. koç bile bas bas bağırdı yıllarca "benim mühendise değil, teknikere ihtiyacım var" diye baktı olmuyor, kendi meslek lisesini kurdu adam.
ayrıca siyasi konularda biraz daha bilgi birikimi sahibi olması gerekmekte, sadece zaman gazetesi okuyarak siyaset yapılmıyor malesef. "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" kavramını çok sık karşılıyor yazılarında.
umarım öss'yi kazanır ve siyaset biliminin de bir nebze öğretildiği bir bölüme girer.
dost deniz kenarındaki taşlara benzer, önce tek tek toplarsın, sonra atarsın denize. hah işte sen o sahildeki koca kıçlı lanet olası zenci taşsın. pislik herif! *