Hırs; mal, mülk, evlat ve makam gibi şeyleri şiddetle istemek; onlara aşırı tutkun olmaktır.
Hırs; sonu gelmeyen arzu ve doyumsuzluktur.
Evet, hırs, şükürsüzlük olduğu gibi, hem mahrumiyet sebebidir. Şükrün ölçüsü kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün ölçüsü ise hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram-helâl demeyip rast geleni yemektir.
bir donem donen ruletleri izledim uzunca bir sure her donusunde icimde volkanlar patlardi kalp atislarimi ensemde hissederdim kaybettiklerimi zevk alarak kaybettim.
sehirler degistirdim isler degistirdim. bir adam yataginda huzurla uyuyordu istedigi mevkide istedigi isi bulmustu yarin ilk is gunu olacakti. onu devre disi birakip yerine o ise ben gittim. cunku ben hakettim. neden etmeyeyim isimde ondan iyiydim. daha cok zevk alarak bunu bilerek calistim.
kadinlar ve o kadin kucuk histeri krizleri tirnaklarini derime gecirisi. vucudumda aradigi izler. hircin dudaginin kenarindaki vahsi tehlikeli gulumseme. tekrar gidisi aklinin bende oldugunu bilmem onu yataga kac kez gomulurken hissetim bunlara katlanabilir misiniz ben geri gelisini tum hirsimla bekleyerek katlandim. acilarimdan zevk almayi ogrenerek.
Evet hırs, zîhayat âleminde en geniş bir daireden tut, tâ en cüz'î bir ferde kadar sû'-i tesirini gösterir. Tevekkülvari taleb-i rızk ise, bilakis medar-ı rahattır ve her yerde hüsn-ü tesirini gösterir.
işte bir nevi zîhayat ve rızka muhtaç olan meyvedar ağaçlar ve nebatlar, tevekkülvari, kanaatkârane yerlerinde durup hırs göstermediklerinden, rızıkları onlara koşup geliyor. Hayvanlardan pek fazla evlâd besliyorlar. Hayvanat ise, hırs ile rızıkları peşinde koştukları için, pek çok zahmet ve noksaniyet ile rızıklarını elde edebiliyorlar. Hem hayvanat dairesi içinde zaaf ve acz lisan-ı haliyle tevekkül eden yavruların meşru' ve mükemmel ve latîf rızıkları hazine-i rahmetten verilmesi; ve hırs ile rızıklarına saldıran canavarların gayr-ı meşru ve pek çok zahmet ile kazandıkları nâhoş rızıkları gösteriyor ki: Hırs, sebeb-i mahrumiyettir; tevekkül ve kanaat ise, vesile-i rahmettir.
ehl-i kanaat ile ehl-i hırs, iki şahsa benzer ki; büyük bir zâtın divanhanesine giriyorlar. birisi kalbinden der: "beni yalnız kabul etsin, dışarıdaki soğuktan kurtulsam bana kâfidir. en aşağıdaki iskemleyi de bana verseler, lütuftur." ikinci adam güya bir hakkı varmış gibi ve herkes ona hürmet etmeye mecbur imiş gibi mağrurane der ki: "bana en yukarı iskemleyi vermeli." o hırs ile girer, gözünü yukarı mevkilere diker, onlara gitmek ister. fakat divanhane sahibi onu geri döndürüp aşağı oturtur. ona teşekkür lâzımken, teşekküre bedel kalbinden kızıyor. teşekkür değil, bilakis hane sahibini tenkid ediyor. hane sahibi de ondan istiskal ediyor. birinci adam mütevaziane giriyor; en aşağıdaki iskemleye oturmak istiyor. onun o kanaati, divanhane sahibinin hoşuna gidiyor. "daha yukarı iskemleye buyurun" der. o da gittikçe teşekküratını ziyadeleştirir, memnuniyeti tezayüd eder.
çevremdeki insanlarda görünce onlardan daha çok soğumamı ve uzaklaşmamı sağlayan şey.ne korkutucu bir şey. yazılışı bile itici. Allah başa vermesin.ewed
Direnmek, sürünmek değildir. Güçlenmek için durmak, teslim olmak hiç değil. Epictetus, elindeki cevizlerin birazını bırak der, eli çömlekte sıkışan çocuğa. "hırs sebeb-i hasarettir.
Pehlivanın kulağına," bu defa yeneceksin, "der. Kumarbazın kulağına," bu kez kazanacaksın." sandığın kulağına seçimleri fısıldar. Tacirin kulağına altın tozunu üfler. Hırs mı? Batmayan gemidir; batıran kaptanını. Hırs mı? Kıskandırır; boğa kulağı kesen matadorları.
hırs çok kötü bir şey. hepinizde hırs var. mutlu olmaya çalışın, yaptığınız iş iyi olduğu için okusunlar. genel yayın yönetmeni olayım diye gazeteci olunmaz. bunu unutma. Diyor ilber Ortaylı.
insanlar hırslı değildir aslında, bir bebek ddoğduğunda hırs nedir bilmez dünya öğretir ona hırsı, adaletsizlikler, hor görülmek, önemsenmemek, bunlardır insanları hırsa sürükleyen.Bakın bana her gün hırstan kendimi yiyip bitiriyorum şimdilerde böylemiydim eskiden hayır.