CNN türk te bir Ukraynalı ailenin küçük kızı Alisa kameraya ben savaş istemiyorum. Dedi ve benim gözler başladı dolmaya. Durduramadım resmen kendimi. Sen daha Küçüksün nereden biliyorsun miniğim savaşı. Ne pis bir şey be şu savaş. işte...
hüzün mü kızgınlık mı bilmiyorum gerçi. Belki hüzün yüzünden hissedilen bir kızgınlık. Belki kızgınlığın üzerini örten bir hüzün. Veya tam tersi. Tam tersi sanırım.
Başlıklar açıyorlar sözlükte şimdi. Sabah 6'da uyandıran dede, bayram sabahı ağlayan anneanne, bayram sabahı anne ile babanın kavga etmesi, bayram namazından dert yananlar...daha nice başlık nice entry.
Ne kadar büyük bir nimetin içinde olduklarının farkında değiller. Bunlar yüzünden dert yanarlarken kimse hatırlamıyor böyle dertleri olmayanları, kendilerine "dert" arayanları. düşünmeden yazıyorlar işte. Veya yazmak için yazıyorlar.
Kendileri için çok da önem arz etmiyor nasılsa.
Samimi olduğun bir insanla yavaş yavaş kopmaya başladığını hissetmek.
Çocukken biz kuzenlerle hep bir arada olurduk yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Ne zamanki büyüdük ve herkes kendine bir yol çizdi ve yaşam tarzını yönlendirmeye başladı o zaman yavaş yavaş kopukluklar oluşmaya başladı sanki. Evet farklılıklar tabii ki olabilir ama insan en yakınlarıyla arasına bu şekil set çekmeyi nasıl isteyebiliyor onu pek anlayamıyorum. Duygulandım..
sevip de değer verdiğin kişinin bir anda bambaşka tavırlar sergileyerek seni yerle yeksan ettiği o andır. ağlayamazsın ya da gülemezsin, sadece nefes alış verişlerini hissedersin. Kalbin tüm hücrelerinde atar.
Bir zamanlar belki de en çok güldüğünüz ve mutlu olduğunuz anı yıllar ya da aylar, günler fark etmeksizin birden buruk ve acı bir tebessümle hatırlamanız.