Gırgır, balıkçılıkta oldukça önemli bir ağ çeşididir. Gırgır ağları alttan büzülen çevirme ağlarıdır. Ülkemizde toplam olarak avlanan su ürünlerinin % 80 - % 90' ı gırgır ağları ile sağlanmaktadır.
Gırgır ağlarının derinliği ve uzunluğu gece veya gündüz, tek gemi veya çift gemi ile çekilip çekilmeyeceğine bağlı olarak farklılık gösterir. Genel olarak, gırgır ağlarında ağ boyu 150- 1000 metre, ağ derinliği 25- 150 metre arasında değişir.
Gırgır ağı; mantar yaka ve sardan, tor ağ, torba ( bocilik) , kurşun yaka ve sardan, mapalar ve istinga halatı ve peçe bölümlerinden oluşur.
Gırgır ağları 12- 100 metre uzunluğundaki teknelerde kullanılır. Gırgır teknesi teknik yapı açısından; manevra kabiliyetinin yüksek olması için boy kısa, statik denge için boy uzun tutulur. Tekneye fazla güverte yüksekliği verilmez ve mümkün olduğu kadar ağırlık merkezi aşağı çekilir. Tekne kıçı ayna kıç, karpuz oturma şeklindedir. Bir gırgır takımında 3 yardımcı tekne ( 5- 12 m boylarında) yer alır.
Gırgır ağları avladıkları balık çeşidine göre isimlendirilir.
hamsi gırgırı: ağ göz açıklığı 6.5 mm
sardalya gırgırı: ağ göz açıklığı 12 mm
palamut gırgırı: ağ göz açıklığı 32- 38 mm
orkinos gırgırı: ağ göz açıklığı 25- 28 mm
Gırgır ağının çalışma prensibi; balık sürüsünün echosounder ( balık bulucu cihaz) veya ışık ile tespit edilerek, etrafının bir halka şeklinde ağdan yapılmış bir set ile çevrilmesine, daha sonra ağın alt kenarında bulunan kurşun yakanın halatlarla büzülerek bir ağ havuzu şeklinde kapatılması esasına dayanır.
Çocukluğumun en gözde oyunu...Kutucuklarda abes talimatlar vardır.Monopoly benzeri bu oyunda -Tam da Türklere uygun olarak- amaç elindeki parayı ilk olarak bitirmektir.
Gırgır Mizah Dergisi 1972 yılında tam da bugün yani 26 Ağustos tarihinde yayımlanmaya başladı. En popüler olduğu dönem 1981 - 1983 yılları arasıdır. Düşünün ki o dönemde Türkiye'de yaşanan ihtilalden dolayı askeri rejim vardı ama bir mizah dergisinin tirajı 500 bin'i buluyordu. Bugün değil bir mizah dergisinin 500 bin satması gazeteler bile bu rakama yaklaşamıyor.
Gırgır'ı son dönemde alan yeni nesil esprileri komik bulmamışlar. Açıkçası benim de aşina olduğum, çizimlerine alıştığım sanatçıların olmadığı Gırgır'a ben de mesafeliydim. Ama Gırgır Türk mizahının gerçekten de yüz akıdır. Bugün neden o seviyeden böylesine uzak olduğumuzun nedeni ise ortada.
Bugün lise - üniversite öğrencicisi olanlar Yiğit Özgür ya da Erdil Yaşaroğlu'nun dışında kaç çizer sayabilirler. Oysa o yıllarda pek çok kişi Hasan Kaçan, Ergün Gündüz, ilban Ertem, Bülent Arabacıoğlu, Latif Demirci, Suat Gönülay kim bilirdi... Kimin nasıl bir çizgisi olduğu ayırt edilebilirdi. Galip Tekin'in uçuk, bilim kurgu, fantastik hikayelerinin müdavimleri vardı. Lise arkadaşım Zübeyde ilban Ertem'in hayranıydı. Bugün o yaşta olanların TV yıldızlarına duyduğu bir hayranlıktı ve ilban Ertem öyle yakışıklı bir adam da değildi. Ama o dönem Gırgır sadece gülmek için alınmıyordu ve çizilen eserlerin sanatsal yönü de önemliydi. Çünkü çizerler sadece sizi güldürmek için çizmiyorlar, onlar aslında bir eser veriyorlar. Gırgır bunu algılamamızı sağlardı.
Demet Akbağ'ın yıldızlaştı "Bir Demet Tiyatro" daki Lütfiye Karakteri aslında Gırgır'da çalışmış olan Atilla Atalay'ın Sıdıka karakterinden esinlenmişti. Daha sonra bu isimde dizi de çekildi zaten. Yonca Evcimik'in canlandırdığı Çılgın Bediş karakteri de yine Gırgır'daki Özden Öğrük'ün karakteriydi. Yeni nesil bilmez ama "En Kahraman Rıdvan" inanılmaz bir karakterdi ve inanılmaz da eğlenceliydi. Bülent Arabacıoğlu çizeriydi. Elleri dert görmesin. Muhlis Bey, Yavrum mithat ve yeliz Hanım sizin için günümüz nesli için bir şey ifade etmese de bizim dönemimizin sanal yıldızlarıydı. Ergün Gündüz'ün kadın çizimlerini internetten bir araştırın. Bunlar kesinlikle karikatür diye küçümsenecek çalışmalar değil bildiğiniz sanat eseriydiler. Ergün Gündüz de o dönemin kadınlar arasında popüler figürlerinden birisiydi. Gönül Adamı bir çokları için bir şey ifade etmeyebilir ama Gırgır okuyanlar için gözünde her daim bir damla gözyaşı hazır olan ve çoğunlukla elinde tamburuyla ayar veren bir karakterdi.
Ah, ah... Gırgır'ı yeniden o hazla almak, o hazla okumak ne de güzel olurdu. Bir statü sembolüydü Gırgır almak. Çünkü çizerleri sert ama insancıl, muhalif ablalar ve abilerdi. Annem bile bu yüzden aldığın zaman herkese gösterme diye uyarırdı. Bu yüzden şu anda sadece Uykusuz kaldığı için canı gönülden sarılın Uykusuz'a... Gırgır gibi sizin de anlatacağınız Uykusuz anılarınız olsun. Ne yazık ki bu kuşak bir şey okumaktan öylesine uzak ki cep telefonu ekranlarından başlarını ayıramıyorlar. Bu bağlamda çok rahatlıkla söyleyebilirim ki Gırgır benim kuşağıma okumayı da öğreten ve sevdiren bir dergidir.
gırgır deyince aklıma 80 li yıllarda yapılmış siyah beyaz bi reklam filmi vardı sanırım erdal yosun oynuyordu.ilk türk korku filmi bile diyebileceğimiz özelliklere sahip bi reklam filmidir kendisi.
gırgır süpürgesi
gırgır süpürgesi
bu replk yaklaşık 85 kere tekrarlanıyor...
Daha önce kemik'te çalışan Anıl Gürak, cüneyt inay ve deniz kestane'nin katılımıyla yeniden canlandırılmaya çalışılan dergi. Bunun gazıyla derginin fiyatı 0.75 kuruştan, 1.50 Ytl olmuştur...