Eğitimden, ilimden, bilimden, sanattan, hoşgörüden uzak olmalarından mütevellit, kendi çıkarları uğruna, tüm doğruları, değerleri görmezden gelme gibi korkunçlu bir deformasyona sahip kitle özelliğidir.
Astığı astık, kestiği kestiktir.
Doğruları tek doğrudur ve tartışılamaz.
Güneşi balçıkla sıvamaya çalışan lakin gerçeklerin mutlaka ama mutlaka su yüzüne çıkacağını unutmuş olan kitledir aynı zamanda.
Güç/iktidar, zamanla sahiplerini otoriter/diktatör/firavun haline getirir. Demokratik sistemlerde bunun önüne geçebilmek için seçimle hükümet kurma, kuvvetler ayrılığı (özellikle yargı bağımsızlığı), temel hak ve özgürlüklerin tanınması ve koruma mekanizmalarının geliştirilmesi gibi yol ve yöntemler bulunmaktadır. Tabi burada başarı sağlanabilmesi için demokrasinin toplum tarafından - en azından büyük çoğunluğu tarafından- içselleştirilmiş olması gerekir.
Dünya siyasi sosyal yapısında bir zorbalık diktatörlük kıyım şiddet varsa günün zalimine baktığınız zaman dünün mazlumunu görürsünüz.
Örn: Ruanda.
Dünün mazlumu olan hutular silah alamayacak kadar fakir oldukları için Çin'den 500 bin satır aldılar.
Bu satırlarla hem tutsi hem ılımlı hutuları satırlarla deyimin tam anlamıyla doğrayarak öldürdüler.
1 milyona yakın insan iç savaşta öldü ki bu tam bir soykırım olarak insanlık tarihine işlendi..
Stalin veya Mao örneği ya da hitler.
Milyonlarca insan öldü sürgün edildi.
Bu şiddetin alt yapısında haksızlık ezilmişlik adaletsizlik vardı.
Mazlumlar, kendini yaratan şeytanı (burada ki şeytan kutsal metinlerde ki şeytan olarak anlaşılmasın) onları bile geçti.
Şu an içinde bulunduğumuz toplumda dinle ve ahlakla hiçbir alakası olmadığı halde iktidarı destekleyen pek çok insan, atatürk döneminde yaşasaydı, cumhuriyete veya devrime dair hiçbir fikri olmadığı halde, sırf en güçlü adam olduğu için en ateşli kemalist olurdu eminim. ellerine bir şey geçmesine de gerek yok üstelik. Ben en çok da bu kitleyi anlamıyorum.
Güç ve iktidar böyle aptal mıknatısı bir kavram işte.