benim için çok değerli bir kavram. olması gerekenden fazla belki.
sanat güzeli arar. ve tarihten bu yana sanat hep var olmuştur. düşünsene, ilk kıyafeti bile giyerken görüntü önemliydi. daha iyi durması için kapattılar. sonrasında binlerce yıllık çizimler ve müzik aletleri görüyoruz. dünya tarihinde devletler kurulur, devletler yıkılır. dinler doğar, birçoğu ölür, bazıları yaşar. ama biliriz ki edebiyat, örneğin, hepsinin üstünde başından beri vardır. bunu da insan güzele meyillidir, sözüyle özetleyebiliriz. tarihimiz boyunca güzeli aramışız.
gelelim insan güzelliğine. işte bu olması gerekenden fazla bende.
güzel bir yüz beni kendine çeker. fazla fazla çeker. çirkin bir yüzse fazlaca iter. bir kitap okuyor olsam ve karakter çirkin tasvir edilmişse o karakterden de romandan da soğurum. moralim bozulur, aynı çekicilikte gelmez o hikaye bana. ama çok güzel bir çocuk tarih edilmişse mesela, o kitap benim hayatımın kitabı olabilir. güzeli düşünmek, hakkında kafa yormak, sıradan hikayesi bile olsa onu okumak beni mutlu ediyor. ilişkilerimde de hep yanımdakiler birbirinden güzel olagelmiştir. ortalamanın üstünde olacak bir kere. eğer çok güzel değilse de bir şekilde bunu telafi etmeli ve çok zeki, başarılı, içten vs. farklı bir özelliğe sahip olmalı.
Karakteri önemsizleştiren zehirli bir etki. izleyene ilham, yokluğunu çekene acı, avcısına amaç, aşığına neden, öfkeye güçsüzlük, yağmacıya hedef, sahibine başta kolaylık sonda lanet veren şey...
insanları güzel yapan şey burunlarının büyüklüğü, tenlerinin rengi, dudaklarının veya gözlerinin şekli değildir.
sevgidir o güzel olan. çok sevilen; ama aynı zamanda çirkin olan birini tanıyor musun? bu sorunun cevabını bile düşünmene gerek yok, çünkü öyle biri yok...
çirkin ise; çirkindir. isterse herkes güzel desin yine de kaçmak gerekir.
Kişinin nasıl baktığı ve asıl gördüğüdür.kalple bakınca anlaşılır.bir de beyine yerleştirilmiş klasik güzellik kavramı vardır;şimdiki donemde renkli gözlü minik burunlu,elmacık kemikleri çıkmış büyük dudaklı kadın,kaslı adonisli yüz hatları keskin ve kemikli erkek guzel/yakısıklı bulunurken eskiden,çok eskiden balık etli kadınlar güzel sayılırdı.ya da kilolu erkekler zengin olduğu için tercih edilirdi.fakat şimdi manken olabilmek için insanlar neredeyse bir şey yemiyor ve 34 beden olmak için uğraşıyor.gunumuzun güzellik anlayışı da bundan ibaret işte.
Güzellik uzun saçlar incecik bacaklar, yanık bir ten ya da kusursuz dişler demek değil. Güzellik ağlamış ama şimdi gülen bir yüz. Güzellik; küçükken düştüğünüzde dizinizde kalan yara izi, aşk uyumanıza izin vermediğinde gözlerinizin etrafında oluşan halkalar.
Güzellik sabah alarm çaldığında yüzünüzün girdiği şekil, duşa girdiğinizde akan makyajınız, bir şaka yapıldığında anlayan tek kişi olarak attığınız kahkaha. Güzellik onunla göz göze gelmek ve anlamayı bırakmak, tüm paranoyalarınız yüzünden ağlamak, güzellik zamanın bıraktığı iz demek.
Güzellik içimizde hissettiklerimiz, dışımıza vurduklarımız aynı zamanda. Güzellik hayatın bizde bıraktığı izler. Tüm o tekmeler, okşamalar, anıların bizde bıraktıkları. Güzellik kendinizin yaşamaya izin vermesi demek.*
güzellik, kendine olan inancındır..kaşın gözünle değil yüreğinle ve insanlığınla varolabilmektir hayatta..rabbinin sana yüklediği emaneti hakkıyla taşımandır..gerisi fasarya..
sarı saç mavi göz değil, beyaz ten kızıl saç değil, esmer ve kalkık kalça değil, 1.80 boy geniş omuz değil, baklavalı kaslı değil. o zaman güzellik görünür bir şey değil. sanırım kişisel algılarımız sonucu karşımızdakinin beğendiğimiz özelliklerinin bütünü güzelliği oluşturuyor. huyu-suyu-oturması-kalkması-konuşması-susması gibi.