II.Dünya Savaşı'nın patlak verdiği yıllarda çok değerli bir hoca bir gün alışveriş için Kapalı çarşıya gider. Onu tanıyan ve seven bir esnaf hocanın elini öpmeye çalışır ancak hoca öptürmez. Neyse sonra bu esnaf: hocam cihan harbi çıktı dua edin dünyadaki müslümanlar kurtulsun. Hoca: bana bir tane hakiki müslüman göster ben de sana onun kurtulduğunu göstereyim...
Bir kadın evinden çıktı, evinin önünde beyaz, uzun sakalları olan 3 yaşlı adam gördü. Onlara: "Sizi tanımıyorum ama aç olmalısınız. Lütfen evime buyurun ve bir şeyler yiyin" dedi. "Kocanız evde mi?" diye sordular. "Hayır, dışarıda" dedi kadın. "O zaman giremeyiz" dediler.
Akşamleyin kocası eve geldiğinde kadın olanları ona anlattı. Kocası: "Onlara eve geldiğimi söyle ve onları eve davet et" dedi. Kadın dışarı çıktı ve yaşlı adamları davet etti. "Biz bir eve hep beraber girmeyiz" dediler.
Kadın: "Neden?" dedi. Yaşlı adamlardan biri cevap verdi: "Onun adı 'Zenginlik'tir" dedi, arkadaşlarından birini göstererek. Ve bir diğerini göstererek: "Onun da adı 'Başarı'dır ve ben de 'Sevgiyim."
Ve ekledi: "Şimdi eşinle konuş ve hangimizi evinize davet edeceğinize karar verin" dedi.
Kadın eve girdi ve olanları kocasana anlattı. Kocası çok sevindi; "Ne kadar harika. Zenginliği davet edelim, gelsin ve evimize zenginlikle doldursun" dedi.
Kadın: "Neden başarıyı davet etmiyoruz?" diye konuştu.
O sırada onları dinlemekte olan kızları: "Sevgiyi davet etsek daha iyi olmaz mı?" diye sordu. "O zaman evimiz sevgiyle dolar."
Adam: "Bence kızımızın tavsiyesine uyalım. Lütfen dışarı çık ve sevgiyi davet et. Sevgi bizim misafirimiz olsun" dedi.
Kadın dışarı çıktı ve sevgiyi seçtiklerini söyledi ve sevgiyi evlerine davet etti. Sevgi kalktı ve eve doğru yürümeye başladı. Diğer iki arkadaşı da kalktı ve onu takip ettiler.
Kadın büyük bir şaşkınlıkla: "Ben sadece sevgiyi davet ettim, siz neden geliyorsunuz?" diye sordu.
Yaşlı adam cevap verdi: "Eğer siz zenginlik veya başarıyı davet etmiş olsaydınız, diğer ikimiz kalacaktık.
Ama siz beni (sevgiyi) davet ettiğiniz için, ben nereye gidersem, başarı ve zenginlik de benimle gelir. Her nerede sevgi varsa, başarı ve zenginlik de vardır."
halife ömerin yanına ikisi genç üç kişi gelir. gençlerden birisi, biz bu adamdan şikayetciyiz derler. ömer sorar! şikayetiniz nedir?
gençler; babamızı öldürdü der. Halife adama döner ve dogrumu söylüyorlar der. adam dogrudur der. ozaman niye öldürdügünü anlat bakayım.
adam anlatmaya başlar. üzerinize afiyet benim bir atım vardı. çok güzeldi. bir bakan bir daha bakardı. bugün ne olduysa oldu atımı tutamadım ve bu gençlerin bahçeye girdi. bunların babasıda atıma bir taş attı ve atım oracıkda öldü. bu benim nefsime çok agır geldi. bende bir taş atıp bunların babasını öldürdüm.
hz.ömer adama derki senin suçun idamlıkdır. idam edileceksin. adam ozaman bana üç gün mühlet verin. evlatlarıma mallarımı dagatayım. vermezsen yetim hakkı yemiş sayılırsın dedi. hz. ömer ozaman yerine birini bırak, sen gelmez isen onu idam ederiz dedi.
adam o kalabalıkda "amr" adında bir sahabe vardı ona döndü ve ben bunu yerime bırakıyorum dedi. amr kabul etti.
aradan üç gün geçti adam hala dönmemiştir. iki delikanlı biz kısas isteriz deyip tuturmuşturlar. yani anlayacagınız amr suçsuz yere idam edilecektir. sürenin dolmasına az bir zaman kala adam kalabılıgın arasından çıkıp gelir. hz.ömer adma neden bu kadar geç kaldıgını sorar. adam hakaten geçerli bir mazeret sunar. hz.ömer madem bukadar geçerli bir mazeretin vardıda neden geldin der. adam tarihe kaydolacak o sözü söyler ahde vefa kalmadı demesinler diye. sonra hz. ömer amr adlı sahabeye döner ve derki "amr sen bu adamı tanıyormusun?" amr "tanımıyorum" der. peki ozaman neden kabul etin, idam edilecektin boştan yere der. amrın cevabı tarihe ikinci bir kayıt olark geçer güvenilir insan kalmadı demesinler diye. sonra o iki delikanlı şikayetlerinden vaz geçtiklerini söylerler.hz ömer nasıl olur demin biz kısas isteriz diyordunuz şimdi neden vaz geçtiniz derler. o gün gerçekten tarih yazılıyordu. gençler derler ki merhametli insan kalmadı demesinler diyerek.
bende bu hikayeyi yazdım ki güzel bir hikaye yazan kalmadı demesinler diyerek
Avcının yakaladığı küçük kuş birden konuşmaya başladı:
- Ben minicik bir kuşum dedi, etim, dişinin kovuğunu bile doldurmaz. Eğer serbest bırakırsan işine yarayacak üç öğüt veririm. Dinle, birinci öğüdüm şu: "Olmayacak bir söz duyarsan, asla inanma!"
Avcı şaşırmıştı. ikinci öğüdü isteyince küçük kuş:
- Beni bırak, ikinci öğüdümü şu damın üstünde vereceğim dedi.
Avcı kuşu bıraktı. Bir lahzada dama konan kuş:
- Dinle dedi, "geçip gitmiş şeyler için asla üzülme". Olan olmuş, biten bitmiştir çünkü. Bak, benim karnımda on dirhem ağırlığında bir inci vardı. Çok kıymetli bir inciydi bu. Ne yazık ki elinden kaçırdın...
Avcı daha çok şaşırmış, kuşu serbest bıraktığına pişman olmuştu. Ah vah etmeye, saçını başını yolmaya başladı.
Kuş:
- Ne oldu? diye sordu. Niçin dövünüp duruyorsun? Ben sana olmayacak söze asla inanma dememiş miydim? Sen karnımda inci olduğunu duyunca bu öğüdü hemen unuttun. Kendisi üç dirhem gelmeyen kuşun karnında on dirhemlik inci olur mu hiç? Üstelik ikinci öğüdümü de unutmuşa benziyorsun. Hani elden kaçırdığın şeyler için asla üzülmeyecektin!
Avcı utanmış başını yere eğmişti.
- Üçüncü öğüdünü ver bari diye inledi.
Küçük kuş damdan kalkıp yüksekçe bir ağacın dalına kondu ve oradan gökyüzünün boşluğuna doğru süzülürken şöyle bağırdı:
- Behey sersem avcı, sen verdiğim ilk iki öğüdü tuttunmu ki üçüncüsünü istiyorsun?.
bir üniversite öğrencisini kaldığı yurttan geç saatlerde biri arar.çocuk ne olduğunu anlayamadan telefonu açar.arayan annesidir.sesini özledim der.çocuk annesine olmadık hakaretler sayar bu saatte bunun için mi aradığını bunu sabah da yapabileceğini söyler.
annesi,20 sene önce seni doğurduğumda sen de beni rahatsız etmiştin ama ben sana hiçbir kötü söz söylememiştim ''doğum günün kutlu olsun''..
der ve telefonu kapatır