en sevdiğim şeydi yağmurlarda ıslanmak. kollarımı açıp bağırarak koşmak. etrafımdakileri o an için unutmak. el alem ne der diyenlere elini de alemini de ... diyebilmek için isterdim bunu hep. tenime düşen her damla biraz daha koptuğumu hissettirirdi bana dünyadan.
o an sanki dünyaya, umrumda değilsin diyebildiğimi hissederdim. saçlarımdan alnıma süzülen her damlada hayattan kopuşu yaşardım yaşadığım dünyanın aksine...
hayatımızı hep başkalarına göre yaşıyoruz. sürekli maskelerle dolaşıyoruz. gülümsemelerimiz sahte, canımlarımız sahte, sevgilerimiz sahte. herşey biraz önemsenmek için aslında. sadece biraz önemsenmek için tüm bu yalanlar. ve bu bitmeyen tiyatro...
güz yağmurlarında ıslanmak isterdim küçükken. gripten yataklara düşene kadar. burnumu hissetmeyene kadar. annemden azar yerdim bunu her yaptığımda.
"senin oğlan deli"
diyorlarmış anneme. ben de onlara derdim hep. "deli'nin kime ne zararı var onlara ne?"
bazen dünyanın en zekisinin aklına gelmeyen delisinin aklına gelebilir. delilere özenmiştim aslında ben. umurlarında değildi dünya ve önemsenmek. ne olursa olsun mutluydular.
aslında bir zamanlar ben de öyleydim. çocukken. saatlerce bir kağıt parçasıyla oynayabilirdim. mutlu olurdum. güz yağmurlarında ıslanırken aklımdan tek geçen neydi biliyor musunuz?
"hadi al beni bu dünyadan" derdim içimden. bu dünya bana göre değil.