hayata dair yeni bir bakış açısı kazanmamı ve yaşadığım hayatı sorgulamamı sağlayan insan. "ben ne istiyorum"u düşündürttü bana gerçek anlamda ilk kez. 1 saatte yaşam felsefemi değiştirdi, iyi ki geldi ve iyi ki böyle güzel bir sunum yaptı. kendisine bir teşekkürü borç bilirim.
Bu dünyada insanlar birilerini kıskanırlar. Sanatçılar, mankenler, oyuncular, arkadaşlar v.s. Ben de bu adamı kıskanırım işte. Gıpta etmek diyelim de daha sempatik dursun kelime. Daha 32 yaşında herkesin hayal edebileceği ama kimsenin gerçekleştirmeye poposunun yemediği bir işe giriştiği için... 2010 yılının Nisan'ında Samsun'dan yola çıkıp Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Çin, Moğolistan, Güney Kore ve nihayetinde Japonya'ya giden bir rotayı takip eden, bu yolculuğu sırasında da sayısız ilke imza atıp sayısız deneyime sahip olan birine gıpta etmeyip de ne halt edeceksin ama di mi?
11 ay süren yolculuğu sırasında 12.500 kilometre pedal çevirmiş.
Kuzey Asya'nın tamamını, Orta Asya Türk Devletlerini, ipek Yolu'nun tamamını, Türkmenistan'da bulunan dünyanın en büyük 8. çölü olan Kara-gum Çölü'nü, Dünya'nın araçla çıkılabilen en yüksek üçüncü geçidi olan 4.650 metrelik Tacikistan Pamir tırmanışını yapabilmiş biri artık o. Dünyanın en büyük 3. çölü olan Moğolistan'daki Gobi çölünü bisikletle geçmeyi başarmış ilk Türk o. Çöller ülkesi Türkmenistan'ı bir uçtan diğer uca bisikletle resmi olarak geçen ilk kişi ve bu yüzden ülkenin başbakanı tarafından da ödüllendirilmiş. "Türk" ve "Türkçe" kelimelerinin tarihte ilk defa geçtiği Moğolistan'daki Tonyukuk Anıtı'na bisikletiyle gitmiş ve Moğolistan medyasında "Atalarının çekik gözle ve at sırtında terk ettiği diyarlara badem gözlü ve demir atı ile gelen ilk Türk" olarak yer almıştır.
11 ay boyunca bisikletin arkasında dalgalanan Türkiye den yola çıkan Türk bayrağı Azerbaycan, Güney Kore ve Japonya da ki Türk şehitliklerine ulaşmış ve Japonya da ki Türk müzesine armağan edilerek sergilenmeye başlanmış.
Japonya Kushimato şehrinde bisikletin arkasında dalgalanmaya başlayan ikinci bayrak Tokyo ya varıldığında Tokyo Belediye Başkanına armağan edilmiş ve butı haber Japonya da 65 gazetede yer almıştır.
Bu bilgilerin bir çoğuna kendi adına açtığı blog sitesinden ulaşabilirsiniz. Hatta yolculuğu sırasında yaşadığı bazı anıları da burada paylaşmış.
Dün ise izmir'de bir seminerdeydi ve bu yaşamış olduğu anılarını yüz yüze paylaştı bizlerle. Gerçekten çok ilginç, çok hoş anılarla tamamlamış yolculuğunu ve şu anda da bunun kitabı üzerinde çalışıyormuş.
Yakındoğu Üniversitesi'ni bitirdikten sonra Ankara'da ortak bir restaurant açıyorlar ve çok güzel para kazanıyorlar. Ama bölgenin rantı artınca aşağı yukarı aynı yere 24 lokanta daha açılıyor. Bu gelirlerini düşürmeye başlayınca başkasına devrediyorlar.
Çocukluk hayali olan bisiklete bir gün biraz da tesadüfen sahip oluyor. Yolculuğa çıkarken de "Neden olmasın" diyor sadece... Bu kadar basit, başlayınca bitiyor da...
Başlarda hemen herkes onu caydırmaya, cesaretini kırmaya çalışıyor. 100'ün üzerinde sigorta şirketinden hiçbiri sigortalamıyor onu. Sponsor bulamıyor. Ne devletten ne de özel sektörden. Oysa ki böyle bireysel çalışmalara sponsor olabilmenin maliyeti çok düşük. Yolculuğun yarım kalma korkusu yüzünden şirketlet imajlarını zedelemekten korkmuş olsalar gerek. Yolculuğun yarısında ise Atılım Üniversitesi sponsor oluyor.
Çok hoş anıları var... Anlatmakla bitmez, çıkar çıkmaz kitabını alacağım. Siz de alın...
Ama bir kaç tanesi gerçekten çok hoş:
Gürcistan'da kamp yaparken orada bulunan kişiler yanına gelip "Yarış mı var, kaçıncı sıradasınız" diye soruyorlar.
Durumunu ve amacını anlatınca ondan bir gün önce de yine onun gibi bir bisikletlinin aynı yerde mola verdiğini öğreniyor.
Bu andan itibaren amacı o kişiye yetişmek oluyor.
Günlerce peşinden gitse de yetişemiyor bir türlü. Hep bir gün sonrasına denk geliyor.
Ortalama 80 km yol giderken bu yetişme azmi yüzünden 100 kilometrenin üzerinde yol yapmaya başlıyor.
Neden sonra bir gün yol üzerinde takip ettiği bisikletin yan yatmış olduğunu görüyor.
Yüzünü görmediği ama manevi olarak hissettiği bu kişi için başına bir şey gelmiş olma ihtimaline karşılık endişeleniyor.
Sürücüyü 100 metre kadar ileride bir ağacın tepesinde görüyor... Kayısı topluyor adam...
Onu görünce aşağı iniyor... Birbirini hiç görmemiş bu iki kişinin evlerinden bunca uzakta yaptıkları ilk iş birbirlerine doğru koşarak sarılmak oluyor. Adamla tanışıyorlar, Kanadalı... Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bir çok Avrupa ülkesinden geçmiş.
Dayanamıyor soruyor: "Acelen neydi bunca zamandır, sana yetişmek için canım çıktı." diye...
Adamın acelesi var çünkü Bulgaristan'da iken bir sevgili yapmış kendine. Ve onunla söz vermişler birbirlerine filanca tarihte Moğolistan'daki Tonyukuk Tapınağı'nda buluşalım diye...
Bundan sonra beraber yaptıkları yolculuk sırasında adamı teselli etmeye çalışıyor. Gelmez, gelemez... O gelse biz gelemeyiz diye...
Belirlenen tarihte tapınağa varıyorlar ve kız orada. "Ben" diyor Gürkan Genç "Ulus'ta kız arkadaşımla randevulaşsam yarım saat geç kalırım. Ama adam binlerce kilometre ötesi için söz veriyor ve gerçekleşiyor.
Bir diğer anısı da Türkmenistan'da kamp yaptığı sırada bölgedeki halkın bir düğününe denk geliyor. Bir kına gecesi. insanlar müzikle birlikte oynuyorlar falan. Sonra çalan parçalardan birinin ibrahim Tatlıses'e ait olduğunu fark ediyor. Oynamaya devam.
Bir ara topluluğun içinden bir Türkmen kızına gözü ilişiyor. Kızın güzelliğinden öylesine etkileniyor ki bir çeşit aşık oluyor. Orada duran orta yaşlı bir adamın yanına gelip "Kızdan çok etkilendiğini ve onunla tanıştırıp tanıştıramayacağını" soruyor. Adam yanından kalkıyor ve bir süre sonra oradakiler etrafını sarıyor. "Babayı yedim" diye düşünüyor çünkü sorduğu kız adamın kızı çıkmış.
Ama adamın söyledikleri daha farklı: "Bizim buralarda çıkma, tanışma falan olmaz. Madem kızı beğendin artık alıp götürmek zorundasın" diyor. Belli ki geçim sıkıntısı içinde olan bu insanlar için bizim bisikletli üst sınıf bir insan gibi görünüyor ve henüz tanıştıkları bu insana kızlarını vermekte bir sakınca görmüyorlar. Belki kızlarının hayatının kurtulacağını düşündüler. Durumu anlatmaya, bisikletli olduğunu, Japonya'ya gittiğini anlatmaya çalışsa da kızın babası kızı alması için ona da bisiklet almaya kadar teklif ediyor. En sonunda yolculuk dönüşünde kızı almaya söz veriyor ve ayrılıyor orada. Kızın hala onu bekliyor olabileceğini söylemiş.
hakkında bu kadar az entry girildiğini görünce üzülmeme sebep olan kişi. o demir atlı adam, bisiklet gibi zor bir sporu gerek dağda bayırda, gerek çöllerde yapmış, yöre halkının evinde kalmış, gittiği her yerde anılar biriktirmiş süper bir adam. özendiğim insan kesinlikle.
Gürkan Genç, (15 Ocak 1979, Ankara) Türk bisikletçi, daha önce 12.500 kilometre olan Türkiye-Japonya turunu tamamlamış ve 9 Eylül 2012 tarihinde yola çıktığı 7 senelik dünya turuna devam etmektedir.
yine takip ettiğim gezgin türklerden. bu arkadaş etkileyici bir performansa sahip bisikletçi aynı zamanda. yazın sıcağı ve kışın soğunda izlediği rota inanılmaz. nasıl becerebiliyor hayret verici.
gezgin kitapları okumayı severim en son seyahatnameyi okumuştum ama gürkan genç bir türk olarak hayallerimi gerçekleştiren bir abimizdir kendileri. merak edenler için: http://www.gurkangenc.com/tr
Bisikletle Asya ve Afrika kıtasını turlamıştır. Bugünlerde Arjantin'dedir. Amerika kıtasını turlayacaktır. Allah yolunu açık etsin.
Bir diğer bisikletli gezgin elif üzer