tek başıma oturuyorum - doğru
ama ben burada sedasız otururken
eserim- balım yarıyordur birilerine
o tanır kendini tanıyan yürekleri
çoğalıyoruz daha derine - duyuyorum !
herşey uykuda şimdi - deniz bile
sakın zındanda denizin işi ne deme!
dinle dinle nasıl inliyor
kederliyim seninle esmer sefire
ve kendime bile kızıyorum senin uğruna
savaşçının işinde eşi ne
yufkalaşmak yakışmıyor bana.
döneceğim elbette döneceğim
ama tabutta ama dorukta
görevimin gereği bu benim
zındanda da olsam hep erim
hep böyle sürmeli duruşum
-duan
böyle olmalı senin!
nedir allahım, nedir, bu diyarın şu hali
bezginlikten ruhunu kaybetmiş bir ahâli;
ve bir mecnun idare, tam da hastahanelik...
öyle davranışlar ki, destanlık, efsanelik...
ne bilgi, ne düşünce, ne gelenek, ne nizam;
anladıkları tek şey zam ve zam üstüne zam.
binada mukavemet hesabı var, bilmezler;
önün uçurum dersin, eğil bak; eğilmezler.
resmî geliri dörtse, gideri kırk, aile...
ahlâkî-iktisadî, bu ne biçim hâile?
(...)
necip fazıl kısakürek - öfke ve hiciv
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hain, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terk etmedi sevdan beni…
...kayıtsız bakışlar
-dökülen kanı kardeşimin
...ahmak tebessüm
işi var fahişe yüzlü devlerin
-birleşmiş milletler toplantıları
silahsızlanma konferansları
ve anlatmak barış masalları-
cücelerse kuyrukçusu devlerin.
sandılar yalnızlığımız
suskunluğumuz olacak
suskunluğumuzun bahanesi olacak
yalnızlık.
sandılar sesi soluğu çıkmaz
kolu kanadı kırık insanımın.
bilemediler dağın, taşın
açan tomurcuk, uçan kuşun
ak öfke kesileceğini...
bilemediler her inançlı
bir kıvılcım taşır
böyle günlere...
bilemediler yalnız "mutlak hakim"e
bağlılığımızı
-yalnız ona kul ona eğileceğimizi-
bilemediler oy
kadın, ihtiyar
genç, çocuk
her can bir siper olup
burç burç
direneceğimizi!..
Adı gibi Gül bahçesi.
Gönlümün tek eğlencesi.
Aşkın, sevgin en kıymetlisi.
Bu sevdanın tek çaresi;
Merhametli bir sevgi tanesi.
O çocuk ruhunla bana,
Tam da kalbimin ortasına,
Vereceğin yeşil bir çocuk bilyesi.
O çocuk ki sen,
Bilye de gözlerinin ta kendisi.
Cedidacer
Eşime yazmıştım. Yazdım, yazıyorum, yine yazarım! Ben bunu hep yaparım :-).
--spoiler--
Ben sensiz olanlara seni aratıyorum,
Ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum,
Seni saklayacağım, seni yazıp-andıkça
Kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum.
--spoiler--
herşey suda başladı suya düştü ayrılık,
kaya da tutan yosun sözlükteki isimler,
nefes nefese sular petek içinde varlık,
sürüp giden hâtıra zarfa konmuş resimler.
Yagmurcu abi bizi salih mirzabeyoğlu fanı yapıcak. Ürüyamda salih bey i görsem şaşırmiyaçaım.
Efem, şiir bitmez, o halde dante'ye gidelim.
--spoiler--
insan nasıl ayrılır toprağından? Niye? Nereye?
Yoksa şu eski şarkının söylediği gibi mi gerçekten?
Ve unutma sakın, artık vakti gelince ayrılığın
Rüzgarla uzaklara sürüklenir bakışların
önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda
sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar
sonra yüzün onun ardından gözlerin dudakların
sonra her şey çıkıp geldi
bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde
sen çıkardın utancını duvara astın
ben masanın üstüne koydum kuralları
her şey işte böyle oldu önce
Sana kırgın değilim biriciğim.
Yalın ayak çimlere basan çocuklar gibi girdin kalbime!
Gönlüm bir şiir dizesi gibi konuşmayı öğrendi .
Ve, yağmur altında dans eder gibi heyecanlandı kalbim...
avcı bilir avını her kuşa saldırmaz
kurnaz çoban sürüden kurda kuzu kaptırmaz
insanoğlu tuhaftır her söze pek aldırmaz
ibne dersin kızar da sikersin de aldırmaz.
zamanlar karıştı
doğumum ne zamandı, ne zaman öldüm
ödülüm neden cezam
bir taş gibi susuyorum
ey gecikmiş aşk, sen de bir yalnızlıksın bu yılkılık yalnızlıkta
aşkım da değişebilir gerçeklerim de
pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
yangelmişim dizboyu sulara
hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
hiçbirinizle döğüşemem
siz ne derseniz deyiniz
benim bir gizli bildiğim var
sizin alınız al inandım
sizin morunuz mor inandım
ben tam dünyaya göre
ben tam kendime göre.