Onur!
Onurlu olmak, en büyük şeref!
Adam kalanlar, şerefle müşerref!
Şerefi görünce söz iflas eder.
Fiil olunca, sözler biter!
Onurun; rengi, milleti olmaz.
Kadını, erkeği, zengini, fakiri kalmaz.
Türk’e, Kürt’e, Laz’a, Çerkes’e…
Onur, şeref lazım herkese!
O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç
dünya için.
Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli.
Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş,
Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum.
Uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti.
Ben kıyıda ıssız bir ev,
ince boğazda gıcırdayan tahta iskele,
iskelede bir lastik,
Az ileride turuncu bir şamandıra,
içimde kuzeyden bir hatıra aksiyle kıyıya vurdum.
Bir siyah beyaz kare içinde,
hepsi hepsi bir hatıra işte,
Bıraktın,
Unuttum,
Unutuldum.
Seni kırdığım yerden beni de kırdılar,
Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni.
"Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana,
Bir bu yana..."
Ahmed Arif
"ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?"
sen geçerdin sokaklar sara saçardı.
ben bayılırdım. kokuna üstelik. baştan aşağı çiçek kokardın desem, ne klişe. ama öyle işte.
ama içimde bir umut işte; belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma.
sokaklar sara saçardı , ben kaçardım. ne kadar korkuyorum hasta olmaktan.
ardından özellikle. hani bakacak kimsem yok diye değil.
sensiz zaten tüm bağışıklık sistemin çökük.
yanımda sarmısak, -sarımsak mıydı yoksa, dönüp bakamayacağım kadar karışık imla- bayılırsam koklatsınlar diye ardından.
Biz insanız çok şükür
çok şükür biliriz,
ilacımıza
umudu katmasını
yaşamak gerek diyerek
ayak direyip
dayatmasını
Hastalar,
kardeşlerim
iyileşeceksiniz
Ağrılar, sızılar dinecek,
Yumuşak, ılık bir yaz akşamı inecek,
ağır yeşil dalların ardından rahatlık.
haberin var mı taş duvar?
demir kapı, kör pencere,
yastığım, ranzam, zincirim,
uğruna ölümlere gidip geldiğim
zulamdaki mahzun resim.
görüşmecim yeşil soğan göndermiş,
karanfil kokuyor cıgaram,
dağlarına bahar gelmiş memleketimin...
Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim....
Ne hissettiysem onu söyledim, onu yaşadım.
Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım.
Asla keşkelerim olmadı.
Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım.
Karşıma bazen gerçek yüzler, bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım.
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, ya da asla birini severken karşılığını beklemedim.
Dostluğuma değer biçmedim, sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim.
Sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim.
Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım.
Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim.
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yine de affettim.
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.Belki de içten içe sinsice güldüler.
Ama asıl unuttukları şuydu. Ben aldanmadım.
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar.
Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için...
Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için...
Oysa ben hiç insan kaybetmedim.
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar.
Sen gidiyorsun ya işine yetişmek için, saçlarını, gözlerini, ellerini,
neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya, her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak,
Termometrede yükselen çizgi çizgi,
kim bilir nerelerde soğuyorsun.
Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen,
insan insan bakan gözbebeklerin,
Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta,
Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder.
Ne gelirse onlardan gelir bana,
Çalışma gücü, yaşam direnci,
Mutluluk gibi kazanılması zor,
Mutluluk gibi yitirilmesi kolay.
Bir açarsın ki mutluyum,
Bir kaparsın her şey elimden gitmiş..
kalbimin üstünde bir sızı hissettim bu sabah,
açık kalan penceredendir diyemedim,
aniden uyanıp, "ne de güzel bir gün" göremedim.
dün gece rüyamda gördüm seni.
gözlerim kara kara bakıyor yere,
pınarlarım kurudur, lakin ağlıyor her zerrem,
öyle bir derde düşmüşüm ki yok çarem,
dün gece rüyamda gördüm seni.
aşkın yarası dedikleri, anladım ki sonsuz, ebedi,
bu satırların şahidi de martın 4ü olsun,
işte bugün bunca dökük olmamın tek sebebi,
dün gece yine rüyamda gördüm ben seni.
"ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...
sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
sular mi yandı? neden tunca benziyor mermer?
bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
kızıl havaları seyret ki akşam olmakta..."
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
Seni düşündüm yine, utandım.
Ayıp sayılırdı çünkü seni sevmek.
Seviliyor olmasaydın eğer,
Seni istediğim gibi düşünmekte özgür olurdum.
Hiç de çekinmezdim düşünmekten seni.
Seni düşünmek istedim,
Bu sefer tüm korkulara, utançlara meydan okuyacaktım.
Yine yapamadım.
Aldım ellerini öptüm.
Islak nefesinle bana sokuldun,
Sessiz kelimeler döküldü dudaklarından.
Nefes nefes Seviyordun beni
Hiçbir şeyi bu kadar gerçek yaşamamıştım.
Ruhumu sana teslim ederken
Gökyüzüne kaçışını seyrettiģimiz balonların hafifliģince yükseliyorduk sanki.
Tonlarca ağırlığıma ne olmuştu?
Nasıl başarmıştı bunu sevgin?
Nasıl öğrenmiştin böyle sevmeyi?
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Bıraksam korkudan gözleri sislenir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Hayır sanmayın ki beni unuttular
Hâlâ arasıra mektupları gelir
Gerçek değildiler birer umuttular
Eski bir şarkı belki bir şiir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Yalnızlıklarımda elimden tuttular
Uzak fısıltıları içimi ürpertir
Sanki gökyüzünde bir buluttular
Nereye kayboldular şimdi kimbilir
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
...
Diyorum ki hepimizin bir gizli adı olsa gerek
belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek
hepimiz, her birimiz gizli bir isimle adaşız
yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
hayatımıza kendi adımızla başlardık
bilmediğimiz bu isim, hesaptaki bu açık
belki dilimi çözer, aşkımı başlatırım
aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
adımı aşkın üstüne kendim yazarım.