aşk birini sevmek midir.
aşk sevgiden bitmek midir.
yoksa gerçekte aşk,
bir rüyanın peşinden gitmek midir.
belki de aşk dediğin,
bir vurgunda düşmektir.
bazen de aşk,
yaşamadan ölmektir.
boş ver sen aldırma.
kim ne derse desin.
sevgi için, aşk için,
sen hem sev,
hem de sevil.
aşk herşeyden güzeldir.
"bana yar olmayan devr-i devranın,
izzet-i ikramını sikeyim.
yansın bu ibneler,
su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim
ben deli miyim?
mecnun gibi bir am icin cöllere düseyim,
verirse verir, vermezse leyla'yı da sikeyim."
Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin.
Nazım hikmet.
kaç zamandır,
sormuyorum hatırımı kendimin.
bir yarımın haberi yok öbür yarımdan.
aynı bedeni paylaşıyoruz.
çok mu zor bir merhaba demek.
elime, ayağıma, beşte parmağıma.
çok uzun zaman oldu.
muhabbet etmeyeli kandimle.
anlatacak ne kadar çok şeyim varmış.
gönlüm kızacak bana söylenecek.
ılık ılık baktı sana,
güzel kadındı üstelik
getirseydin, tanıştırsaydın benimle.
işte bu deseydin.
sultanım derdim, severdim.
surat asacak gene kalbim.
konuşmuyorum seninle, çok kırdın beni çok.
çok şey istemedim ki senden.
biraz sevgi, biraz ilgi, biraz merhamet.
bayağı bir zaman önceydi.
kendimle oturup iki kadeh içtiğim.
muhabbet koyu, barışıktı ayağımla elim.
ağır abi, derin filozoftu beynim.
sarhoş oldum, şarkı söyledim.
kustum, sızdım.
sızdığım yerde uyudum.
çok uzun zaman olmuş.
benim gerçekten ben olduğum.
hatırlayamıyorum.
Demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim
göğsünde hazin ayak izleri eski Şubatların
onu yaralar kıpırdatıyor
ve o sertelmektedir yaralardan
kasıklarına boşalmaktadır nal sesleri
saçları bukleli bir çocuğu öperek uyandıran
içimize güneşler bırakan nal sesleri.
Keserle yontulmuş bir ağzı var sabahın
varınca bayrakları, marşları duyuyorum
başım çılgınca sarsılan dallarla uğraşıyor
durup dineliyorum bütün taframla
bütün taframla, bütün yumruklarım, bütün
hantal yüreklerin olduğu orda.
Kesik kolları var aşkın
döl ve inat barındıran.
Hırpanî bir okşayışla akşam
yanaşınca çocuklara
ben karakavruk yüzümün arkasında
kırbaçlayarak büyüttüğüm ağrıyı bırakıyorum
bana ne çerçilerden, çerilerden, kullardan
halksa kal'am onu kal'a kılan benim
boşanır damarlarıma yılların kahraman gürültüsü
çünkü kavganın göbeğidir benim yerim.
Ay vurunca çatlatır göğsümdeki mahşeri
çünkü kavganın göbeğidir benim yerim
canlarım, kollarında Parti pazubentleri
dik başlar, erkek haykırışlarla
göndere, en yukarlara çekiyorlar
en yukarlara çatlıycak kadar aşkî yüreklerini.
Yıllardır çocuk başları akıyor yamacımızdan
yıllardır balçıklı bir hayvan çeperlerimizde
kentlimiz cebinde cinayet fotoğraflarıyla sofraya oturuyor
köylü -biraz sessizlik- ne tuhaf bir kelime?
Asfalt yakıyor genzimi
asfalt adamlarını topluyor aramızdan
yıkılıp omuzdaşlarının seslerine
yıkılıp bir boran içinde toplayarak çiçeklerimi.
Ben merd-i meydan
yani toprağın ve kanın gürzü
güllerin bin yıllık mezarı bendedir
yukardan bakarım efendilerin pusatlarına
insanların bütün sabahlarını merak ederim
gök hırpalanmaktadır merakımdan
ıtır kokan benim yumruklarımdır
benim kavgamdır o, aşk diye tanınan.
Alanlara çok bilenmiş yüreğim alanlara
vurulsun kösleri şu gâvur sevdamızın
vursun isyanın bacısı olan kanım karanlığa
Zülküf de vursun.
Yüzüne ay kırıkları çarpıp uyansın sevdiğim.
yaptıklarımın hesabını,
verecek olsaydım birer birer.
yaparmıydım bu yaptıklarımı.
bilsem ki her yerde karşıma çıkacak.
unutmak istediğim eski hatıralar.
yaşarmıydım o anıları yeniden.
pahalıya aldığım kıymetliler.
ucuza sattığım değersizler.
gerçekten çok mu kıymetliler,
yoksa o kadar mı değersizler.
tartacak bir terazim olsaydı eğer,
gene bu kadar çok mu alırdım.
bu kadar kolay mı satardım.
dönüp baktığım zaman arkama,
ne kadar çok kovalayan.
bir şekilde verilecekse,
veremem bu hesabı kendime bile.
fayda etmez son pişmanlık.
faydası yok geçti artık.
tükenerek bitti zaman.
dünya kocaman bir kazan.
yanıyor altında cehennem alevleri.
Şiirlerim
“Irmak olup akın ey şiirlerim!
Akın, suyunuz çoğala çoğala!
Acı içinde kanayan kalplerin,
Yalpalayan susamış gönüllerin,
Pınarı olun, su verin onlara!
Işıktan gagası suyunuza dalsın
Kartal, pisliklerden uzakta dursun
Dalgaların tuhaf çağıltısında,
Kuş seslerine, şarkılarına
Meleklerin ilahisi karışsın!”
Victor Hugo
Fransızca’dan çeviren: Tozan ALKAN
(1942)
kalbin dilin bir değilse,
ettiğin her kelimede,
sevmeyi bilmiyorsan,
gönül gözün görmez ise.
sabah akşam dua ile,
hakka amin desen bile,
şeytan sana ortak artık,
yaşadığın bu kubbede.
kar yağınca,
her yeri beyaz bir örtü kaplar.
masumlaşır birden dünya.
tövbe etmiş hırsız kadar.
o beyaz örtü neler neler saklar.
cadı kazanı bu dünya.
her zaman için için kaynar.
malı görene kadarmış,
her hırsızın tövbesi.
karlar erir,
masumiyet kalkar.
nasıl bir adalet bu tanrım.
ben suçlu değilim.
bütün suçlu,
büyük büyük babam.
hepsi hepsi bir elma,
bunlara sebeb olan.
cennetten geldiysek buraya,
bu dünya cehennem o zaman.
söyle bize ne olur,
kefaretimiz kaç zaman.
yaşlı kadının ağzından.
ağır ağır çıkıyor kelimeler.
yavaş yavaş söylüyor.
her kelimesi öyle gizli.
her kelimesi öylesine gizemli.
tıpkı bir hayalet gibi.
sanki aynanın içinden konuşuyor.
komşular öyle birşey duydum ki.
ay ne duydun ne duydun.
atıldı hemen yeni gelin melahat.
gözlerinde öyle böyle bir merak.
çatlatma insanı hatice abla.
çabuk söyle ne olur.
senin yaptığın çok ayıp.
vallahi yemin verdim diyemem.
söyleyemem kızım çok günah olur.
bir söylersem mahalleye kapak olur.
senin yan komşu,
insan içine çıkamaz.
millete rezil olur.
lafın arasında araya girdi,
bakkalın kılıksız karısı,
kadının delisi, insanın irisi,
salkımsaçak hayriye.
aman ister söyle ister söyleme.
umurum da mı sanki.
bana ne elalemden çok da fifi.
kadınların ağzından iyi laf alan.
kerpeten nalan.
sağ komşu mu sol mu diye girer lafa.
sen hele bir diyiver bana.
hava serin, mevzu derin olay mühim.
konu uzar laf lafı açar.
dökülür baklalar ortaya
saçılır kilimler sofaya.
derken anlamadan akşam olur.
kalkar giderler evlerine yatmaya.
ertesi gün bir başka türlü bakmaya başlar
herkes melahat'ın yan komşusu fatma'ya.
körse eğer gözün,
aydınlığı gündüzün,
karanlığı gecenin,
senin için fark eder mi.
kambur ise sırtın,
kuş tüyünden olsa yatağın,
sana rahat gelir mi.
tıkır tıkır çarpsa kalbin,
sevgi nedir bilmemişsin.
hiçbir gönüle girmemişsin.
sana canlı denir mi.
sana insan denir mi.
BeğenAntolojimYorumlar
Ağlamadan
dillerim dolaşmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuşmak istiyorum.
Şehre neden
esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
kar vakti tarlaları kımıldatan soluğum
niyedir sarmalasın vites dişlilerini
defneler, nakışlar yok
alnımda neden.
Ağlamadan
etimin iğneli beşiklerde bıraktığı izlere aldırmadan
o mavi korularda ve dibektaşlarında
bırakıp sözlerimin kalıntılarını
açıkça konuşmak istiyorum.
Besbelli ki leşler koruyor şehrin bedenlerini
göğsünün kafesinde yalnızca pasak
biliyorsun
korkutulmuş bir kızın
yüreğinden fışkıran beyaz güvercinleri
sabahın köründe kalkan tirenlerdeki nefret
hergün aynı kalafat yerine çekilmenin nefreti
bunları
bütün bunları biliyorsun
dağlardan dönüyorsun o sağır yamaçlardan
çevik bacaklarını getiriyorsun, ne çiçek ne de ninni
boz şayaktan poturun dağlarda ne güzeldi
şehre varınca artık meşinler giymelisin
daha esmer
daha kankusturucu
sen o baygın sevgilerin adamı değilsin.
sana yaşamak düşer çarkların gövdesinde
bin demir kapıyla hesaplaşmaktan omzun çürümelidir
bin çeşit güneşle ovulmalıdır gaddar ellerin
yürü yangınların üstüne, kendi alevini de getir
çarpıntısız dakikası olur mu devrimcinin
ki
ölüm
her yerde uyanıktır
alestadır korkunun yardakçıları
tez kızaran güllerden kendini sakın
sevgiler ürkütsün seni, aşk ayrı-
Aşktır diye geri geldin o çekiç seslerine
bıraktın vazgeçilmez ırmakları
gönlüne kar yağdırıyorsa çocuk sesleri yetsin
dikkat et hiçbir şey ıslatmasın namluları.
yaza girmeden yazda ve ilkbaharda
suyun yattığı yatakta
kuşun çaldığı ıslıkta
elin sevgilim
elin
caddede sokakta ve hatta sonbaharda
mayısta ekimde hele ilkbaharda
pazar günü salı günü ve cuma
dağlarda kıyılarda
nerde olursa orda sevgilim
savaşta ve barışta
savaşta ve barışta
denizde ve karada
her zaman yazılır aşk şiiri
çünkü aşk yazılgandır
ve her zaman ortada
pazar perşembe cuma
ama elini tutunca
neden korkarım
bir su alır bedenimi götürür
mayısta ekimde hele sonbaharda
ey dünya kuşkusu gözleri maden sana
görkemli bir kente bakar gibi bakarım
bağışla
bu alemde,
üç boyut var derler.
birisi en, birisi boy,
diğeride yükseklik.
yanlışmış sevgilim.
yanlışmış.
yalan söylemişler.
gerçekte üç boyut,
sana yakın,
senden uzak,
sensizlikmiş.
ilkini sevmeye mecburdum
Çok iyiliği oldu bana
Ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim
Sevdiğim ikinci kadınsın sen
ilkinin yerini alman mümkün değil
O öğretti bana sevmeyi
O öğretmese sevemezdim seni bile
inan o tuttuğu için ellerimden
Yürümeyi öğrendim, koşabildim sana
Onun gözlerine benzediği için gözlerin
Alamadım gözlerimi senden
Sana aşığım, seni seviyorum
Sevdiğim ikinci kadınsın sen
Hayatım boyunca omzumda taşıyorum onu
Ve sen her sabahımdasın
Kıskanma
Alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir
Kalbim şimdi senin
Onun kadar sev beni yeter
O doğurdu,
sen öldürme.