günün şiiri

entry3071 galeri300 video20 ses2
    3071.
  1. hakka kıyandır ki, asıl zalimdir,
    ''halkın en kötüsü, kötü âlimdir.''

    necip fazıl kısakürek - esselam
    0 ...
  2. 3070.
  3. Sokaklarda gezerken, hayat bir dert,
    Her köşede bir laf, bazen bir sert,
    Kimi zaman gülüş, kimi zaman hıçkırık,
    Argo kelimelerle dolu, bu bir çırpınış.

    Bazen hayatta kayboluruz, kayarız,
    Her an bir şaka, ya da bir yalanla,
    Ama dostların yanındaysa, her şey güzel,
    Argo sözcükler, gülümsemeleri besler.

    Sözler havada uçuşur, bazen sert,
    Ama dostça bir bakış, her şeye değer,
    Sokakların dili, bir başka güzellik,
    Hayatın tadı, bu argo neşeli bir melodi.

    işte böyle geçer günler, dertte ve tasada,
    Ama gülümsemek, en büyük silah,
    Argo kelimelerle dolu bu dünya,
    Hep birlikte güleriz, ne de olsa dostuz ya!
    0 ...
  4. 3069.
  5. Camide mahpus iman!
    Silâh küfrün belinde,
    Küfrün elinde, ferman.
    Cehle sorarsan, ilim;
    Zehre sorarsan, derman.

    üstad n.f.k / amân
    1 ...
  6. 3068.
  7. “Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
    Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
    Kötülükten gayri?”*
    1 ...
  8. 3067.
  9. AĞIR ROMANDAN BiR ANEKDOT-
    incelikli Hayta
    savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye,
    zaman ki sana hasta oldu
    incelikli haytasın

    nüksederken mahallenin maşallahı eyvallahı
    güzelleş be oğlum.

    şimdilik ölümüne kadar hayattasın
    şimdilik, ölümüne kadar hayattasın.
    1 ...
  10. 3066.
  11. aşk bitti

    bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
    uzun bir hastalık gibi
    aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
    gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
    çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
    bitti.

    bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
    yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
    sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır
    ihmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım
    pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim
    belki bir yağmur yağar akşama doğru
    yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım
    aşk da bitti diyordu ya bir şair
    aşk bitti işte tam da öyle.

    ahmet telli
    0 ...
  12. 3065.
  13. paslı bir hançer yarası gibi,
    belki aşk, belki korku, hep soru,
    işliyor derine derine...
    orası onun bileceği iş!...

    ya ben kimim, ya ben?
    burası sizin bileceğiniz iş!
    eğlence değil, düşünce diliyorum;
    haydi iyi düşünceler!...

    salih mirzabeyoğlu - gölgeler
    0 ...
  14. 3064.
  15. Sus, kimseler duymasın,
    Duymasın, ölürüm ha.
    Aymışam yarı gece,
    Seni bulmuşam sonra.
    Seni, kaburgamın altın parçası.
    Seni, dişlerinde elma kokusu.
    Bir daha hangi ana doğurur bizi?
    ~ahmed arif
    2 ...
  16. 3063.
  17. Bakanlar bana
    gövdemi görürler,
    Ben başka yerdeyim.
    Gömenler beni
    Gövdemi gömerler,
    Ben başka yerdeyim.
    1 ...
  18. 3062.
  19. "(...)
    su olmadınız kuruyan ırmaklara
    iskemle olmadınız öyle yorgun oturacaklara
    üye olsanız ne çıkar derneklere
    memur olsanız ne çıkar devletlere
    okur olsanız ne çıkar şiirlere
    evet, okur olsanız ne çıkar şiirlere"
    *
    0 ...
  20. 3061.
  21. geldi şiir gurmesi. bilirkişi geldi arkdşlr.
    0 ...
  22. 3060.
  23. 3059.
  24. Senin Korkuların Benim inceliğim
    *

    -

    Ayrılık ne biliyor musun?

    Ne araya yolların girmesi,

    Ne kapanan kapılar,

    Ne yıldız kayması gecede,

    Ne ceplerde tren tarifesi,

    Ne de turna katarı gökte.



    insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!



    ipi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,

    Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.

    Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,

    Duvarlara dalıp dalıp gitmesi.

    Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık.



    Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde

    Kendi sesiyle silinmek.

    Birdenbire büyümesi

    Gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun.

    insanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi

    Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde.

    Saçına rüzgar,

    Sesine ışık düşürememek kimsenin.

    Parmaklarını sözüne pınar edememek

    Uzaklarda bir adamın üşümesi

    Bir kadın dağlara daldıkça.

    Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan

    Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.

    Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması

    Ayrılık yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme

    Yalnızca gölge vermesi ağaçların

    iyiliğin küfre dönmesi ayrılık.

    Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya

    Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş

    iki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı,

    Hüznün arması, süren korkusu inceliğin.



    Ayrılık, o küçük ölüm!

    Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.



    ***

    Şimdi anlıyor musun

    Gidişinin neden ayrılık olmadığını,

    Bir yaprak düşmesi kadar ancak,

    Acısı ve ağırlığı olduğunu.

    Bir toplama işleminin

    Sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.

    Boşluğa bir boşluk katmadığını,

    Kar yağdırmadığını yaz ortasında....



    ***

    Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından

    Kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı.

    Ben bulutları gösterirken,

    “Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna”

    Yanıt aramanla halkalanmış,

    “Aşkın şarabının ağzını açtım,

    Yar yüzünden içti murt bende kaldı”

    Türküsü tenimde düğümlenirken,

    Odadan çıkışınla yolunu tutmuş,

    Dağlarda öldürülen çocukların

    Fotoğraflarını kenara itip,

    “Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?”

    Dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan.



    ****

    Ne mi yapacağım bundan sonra?



    Ayak izlerimi silmek için

    Sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce.

    Şiir okumayacağım bir süre,

    Hediyelik eşya satan dükkanların

    Önünden geçmeyeceğim.

    Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu,

    Bir gül ağacının dibine dökeceğim.

    Yeni bir yanlışlık yapmamak için

    Telefonlara çıkmayacağım

    Ardı kuş resimli aynalar

    Arayacağım mahalle pazarlarında

    Gençliğimi anımsamak için.

    Emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak,

    Sonumu görmeye çalışacağım.

    Fotoğraflarını güneşe koyacağım,

    Bir an önce solsun diye.

    içinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan

    Tüm resimleri duvarlardan indireceğim

    Mican türküsünü asacağım yerlerine.

    Falcı kadınlara inanmayacağım artık

    Trafik polislerine adres sormayacağım.

    Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle

    Gülmeyeceğim kimseye.

    Fesleğenden başka bir çiçek

    Koymayacağım penceremin önüne.

    Büyük kentlerin varoşlarında çırpınan

    Üç milyon yurtsuza evimi açacağım.

    Nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa

    Bıraktığı acının yanına resmini asacağım.

    Şaşırma! Yetimi korumak için

    Yeni aşklar bulacağım kendime.



    ***

    Ne yapacağımı sanıyorsun ki?



    Tenin tenime bu kadar sinmişken,

    Ömrüm azala azala akarken önümde,

    Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..

    Senin korkularını,

    Benim inceliğimi doldurup yüreğime,

    Bıraktığın boşluğu yonta yonta

    Binlerce heykelini yapacağım.



    ***

    ŞÜKRÜ ERBAŞ
    0 ...
  25. 3057.
  26. Nazımdan olsun.

    Gelsene dedi bana
    Kalsana dedi bana
    Gülsene dedi bana
    Ölsene dedi bana

    Geldim
    Kaldım
    Güldüm
    Öldüm.
    1 ...
  27. 3055.
  28. Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
    Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
    Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
    Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

    Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
    Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
    in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
    Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

    içimde damla damla bir korku birikiyor;
    Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
    Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
    Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

    Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
    Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
    Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
    Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

    Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
    Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
    Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
    Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

    Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
    iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
    Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
    Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

    Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
    Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
    Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
    Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

    Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
    Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
    Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
    Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

    ( kALDIRIMLAR 1 - NECiP FAZIL KISAKÜREK )
    1 ...
  29. 3054.
  30. ben öleceğim ve sen üzüleceksin
    ama ben ölmüyorum henüz
    ne yazık senin adına
    bir bir vuracağım ahmaklıklarını kafana
    sahte dost - seni hilekâr!

    salih mirzabeyoğlu - münşeat sf:157
    1 ...
  31. 3053.
  32. eşikten geçtin mi bozulur büyü
    ölünce bir daha ölmeyeceksin
    cân gözünden kalkan siyah örtüyü
    dünya diye atıp gizleneceksin.

    soran servet yığsa cevap metelik
    genç yaşlı kadın erkek fakir melik
    birkaç mevsim sonra bir torba kemik
    kimi kurşun yüküyle kimi kuş tüyü.

    salih mirzabeyoğlu
    0 ...
  33. 3052.
  34. örtülen kapı sımsıkı pencere,
    yükselen sularda durulmaz çare,
    neyi kurtarıyorsun vakit varken,
    yetiş kalkan bu gemi en son çare.

    salih mirzabeyoğlu - kayan yıldız sırrı sf:93
    0 ...
  35. 3051.
  36. Set çek seline
    yavaş yavaş ilerle
    damla damla birik.

    Ak geç ıslattığın kayalardan:
    duraksama – uçurur güneş seni.
    Atla takıldığın çavlanlardan:
    duraksama – savurur rüzgar seni.

    Aldırma kumlara, çakıllara:
    çöker onlar dibe nasılsa –
    ilerle yavaş yavaş
    birik damla damla
    set çek seline.

    Oruç Aruoba
    0 ...
  37. 3050.
  38. dağ başında bir avcı kulübesi
    yerler diz boyu kar
    ocakta ateş
    dışarda rüzgar
    hadi gel
    önce sevişmeliyiz uzun uzun
    yerdeki ayı postunun üzerine uzanmalıyız
    bütün vücudunu santimetre karelere ayırıp
    birer birer öpmeliyim
    ve sonra sımsıkı sarılmalıyım sana
    böylece ölmeliyiz
    aradan yıllar geçip
    bizi buldukları zaman
    etlerimiz çürümüş olsa da
    kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden
    hadi gel
    nefes almak hüner değil
    seninle ölmek istiyorum...

    ümit yaşar oğuzcan
    1 ...
  39. 3049.
  40. ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın;
    gündüz geceye muhtaç, bana da sen lâzımsın!..

    nfk
    0 ...
  41. 3048.
  42. vanı cehenneme rahat uyuyanın,
    kapısını örtenin perdesini çekenin,
    yüreği yalnız kendiyle dolu olanın,
    duvarları ancak çarpınca görenin,
    canı cehenneme başkasının yangınıyla
    evini ısıtıp yemeğini pişirenin...

    şükrü erbaş

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2347023/+
    0 ...
  43. 3047.
  44. Yagmurcu abi sen bunu seversin,
    Dün, geceleyin, 16 kişiye filan atmışım,

    Yazamam şimdi dinleyin lütfen.

    Fon müzigi de yapmişlar he, şekil olsun.
    https://youtube.com/short...kjPYw?si=DS1GdZ3IYRxpBGRl
    1 ...
  45. 3046.
  46. varsın dünya yıkılsın kutlu gayeden dönmem,
    beden beden vurulur, ama yine de ölmem!

    ali h...
    0 ...
  47. 3045.
  48. Ve anladık ki eskiden harfler daha kıymetliydi...
    Bir Mektup yazardın,
    Aylar süren ayrılıkların sessizliği kapanırdı...
    Bir Mektup için aylarca yol gözlenirdi...
    Yenisi gelene dek yeniden yeniden okunurdu...
    Şimdi Telefon var...
    Mesaj var ama,
    Bir NASILSIN'a muhtaç binlerce insan var...

    Evet.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük