günün şiiri

entry3079 galeri300 video20 ses2
    3079.
  1. "Kader mi aşkı kovalar, yoksa aşk mı kaderi?
    Kimseler çözemedi bu bilmeceyi…
    Hoşça kal, değerin çok yüksek,
    Tutamam seni…
    Sen ancak görenleri seversin, bense körüm…
    Sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle…
    Ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle.
    Öğret bana nasıl unutulur düşünmek?
    Oysa benim ruhumda savaş var.
    Durmadan ölüyor içimdeki insanlar.
    Boğ kendini yüreğim; dilimi tutmam gerek…"
    1 ...
  2. 3078.
  3. biliyorum, konuşacak birşeyimiz yok
    ama yine de gözlerini al gel
    elindeki yarayı, suskunluğunu, acemiliğini
    beni biri severse inanmam
    seni biri severse utanırsın
    bilmediğin bir hastalığa acımak gibi bile olsa gel
    biliyorum konuşucak bir şeyimiz yok
    ama ızdırabım sende, mutlaka al da gel...

    cezmi ersöz
    1 ...
  4. 3077.
  5. 3076.
  6. minareler mızrak
    saldır asker allahuekber!

    ö.ö
    0 ...
  7. 3075.
  8. (...)
    iki tip tanıyorum, bu devrin utanmazı;
    Biri dinde hokkabaz, biri küfür cambazı

    n.f.k
    0 ...
  9. 3074.
  10. (...)
    Sevdalın şu dağı del dese, koşar, delersin!
    iş Allaha geldi mi, gücün yok, sendelersin!

    n.f.k
    0 ...
  11. 3073.
  12. çölde susuz nasıl yürürse suya
    öylesine bir akıştır bizimki
    kararlı
    inançlı
    inatçı
    ister bozkır olsun ister çöl
    ister yemyeşil vadi
    senin vatanın benim vatanım özüm
    sen oradan kıracaksın zinciri
    ben buradan
    bir gün mutlaka kavuşacak
    ellerimiz
    her şey
    aydınlığa çıkmak için
    her şey
    "mutlak bir" için...
    (...)
    salih mirzabeyoğlu - aydınlık savaşçıları
    0 ...
  13. 3072.
  14. görüyorsun ya - kendine bile mihraksız
    askıdasın sen
    s.m
    0 ...
  15. 3071.
  16. sevmek tükenmektir sevdiğinde
    sevdiğinde var olmak
    sevilen olmak isteriz
    ya Hayy!

    s.m / münşeat
    0 ...
  17. 3070.
  18. hakka kıyandır ki, asıl zalimdir,
    ''halkın en kötüsü, kötü âlimdir.''

    necip fazıl kısakürek - esselam
    0 ...
  19. 3069.
  20. Sokaklarda gezerken, hayat bir dert,
    Her köşede bir laf, bazen bir sert,
    Kimi zaman gülüş, kimi zaman hıçkırık,
    Argo kelimelerle dolu, bu bir çırpınış.

    Bazen hayatta kayboluruz, kayarız,
    Her an bir şaka, ya da bir yalanla,
    Ama dostların yanındaysa, her şey güzel,
    Argo sözcükler, gülümsemeleri besler.

    Sözler havada uçuşur, bazen sert,
    Ama dostça bir bakış, her şeye değer,
    Sokakların dili, bir başka güzellik,
    Hayatın tadı, bu argo neşeli bir melodi.

    işte böyle geçer günler, dertte ve tasada,
    Ama gülümsemek, en büyük silah,
    Argo kelimelerle dolu bu dünya,
    Hep birlikte güleriz, ne de olsa dostuz ya!
    0 ...
  21. 3068.
  22. Camide mahpus iman!
    Silâh küfrün belinde,
    Küfrün elinde, ferman.
    Cehle sorarsan, ilim;
    Zehre sorarsan, derman.

    üstad n.f.k / amân
    1 ...
  23. 3067.
  24. “Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
    Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
    Kötülükten gayri?”*
    1 ...
  25. 3066.
  26. AĞIR ROMANDAN BiR ANEKDOT-
    incelikli Hayta
    savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye,
    zaman ki sana hasta oldu
    incelikli haytasın

    nüksederken mahallenin maşallahı eyvallahı
    güzelleş be oğlum.

    şimdilik ölümüne kadar hayattasın
    şimdilik, ölümüne kadar hayattasın.
    1 ...
  27. 3065.
  28. aşk bitti

    bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
    uzun bir hastalık gibi
    aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
    gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
    çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
    bitti.

    bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
    yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
    sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır
    ihmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım
    pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim
    belki bir yağmur yağar akşama doğru
    yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım
    aşk da bitti diyordu ya bir şair
    aşk bitti işte tam da öyle.

    ahmet telli
    0 ...
  29. 3064.
  30. paslı bir hançer yarası gibi,
    belki aşk, belki korku, hep soru,
    işliyor derine derine...
    orası onun bileceği iş!...

    ya ben kimim, ya ben?
    burası sizin bileceğiniz iş!
    eğlence değil, düşünce diliyorum;
    haydi iyi düşünceler!...

    salih mirzabeyoğlu - gölgeler
    0 ...
  31. 3063.
  32. Sus, kimseler duymasın,
    Duymasın, ölürüm ha.
    Aymışam yarı gece,
    Seni bulmuşam sonra.
    Seni, kaburgamın altın parçası.
    Seni, dişlerinde elma kokusu.
    Bir daha hangi ana doğurur bizi?
    ~ahmed arif
    2 ...
  33. 3062.
  34. Bakanlar bana
    gövdemi görürler,
    Ben başka yerdeyim.
    Gömenler beni
    Gövdemi gömerler,
    Ben başka yerdeyim.
    1 ...
  35. 3061.
  36. "(...)
    su olmadınız kuruyan ırmaklara
    iskemle olmadınız öyle yorgun oturacaklara
    üye olsanız ne çıkar derneklere
    memur olsanız ne çıkar devletlere
    okur olsanız ne çıkar şiirlere
    evet, okur olsanız ne çıkar şiirlere"
    *
    0 ...
  37. 3060.
  38. geldi şiir gurmesi. bilirkişi geldi arkdşlr.
    0 ...
  39. 3059.
  40. 3058.
  41. Senin Korkuların Benim inceliğim
    *

    -

    Ayrılık ne biliyor musun?

    Ne araya yolların girmesi,

    Ne kapanan kapılar,

    Ne yıldız kayması gecede,

    Ne ceplerde tren tarifesi,

    Ne de turna katarı gökte.



    insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!



    ipi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,

    Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.

    Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,

    Duvarlara dalıp dalıp gitmesi.

    Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık.



    Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde

    Kendi sesiyle silinmek.

    Birdenbire büyümesi

    Gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun.

    insanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi

    Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde.

    Saçına rüzgar,

    Sesine ışık düşürememek kimsenin.

    Parmaklarını sözüne pınar edememek

    Uzaklarda bir adamın üşümesi

    Bir kadın dağlara daldıkça.

    Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan

    Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.

    Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması

    Ayrılık yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme

    Yalnızca gölge vermesi ağaçların

    iyiliğin küfre dönmesi ayrılık.

    Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya

    Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş

    iki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı,

    Hüznün arması, süren korkusu inceliğin.



    Ayrılık, o küçük ölüm!

    Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.



    ***

    Şimdi anlıyor musun

    Gidişinin neden ayrılık olmadığını,

    Bir yaprak düşmesi kadar ancak,

    Acısı ve ağırlığı olduğunu.

    Bir toplama işleminin

    Sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.

    Boşluğa bir boşluk katmadığını,

    Kar yağdırmadığını yaz ortasında....



    ***

    Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından

    Kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı.

    Ben bulutları gösterirken,

    “Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna”

    Yanıt aramanla halkalanmış,

    “Aşkın şarabının ağzını açtım,

    Yar yüzünden içti murt bende kaldı”

    Türküsü tenimde düğümlenirken,

    Odadan çıkışınla yolunu tutmuş,

    Dağlarda öldürülen çocukların

    Fotoğraflarını kenara itip,

    “Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?”

    Dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan.



    ****

    Ne mi yapacağım bundan sonra?



    Ayak izlerimi silmek için

    Sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce.

    Şiir okumayacağım bir süre,

    Hediyelik eşya satan dükkanların

    Önünden geçmeyeceğim.

    Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu,

    Bir gül ağacının dibine dökeceğim.

    Yeni bir yanlışlık yapmamak için

    Telefonlara çıkmayacağım

    Ardı kuş resimli aynalar

    Arayacağım mahalle pazarlarında

    Gençliğimi anımsamak için.

    Emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak,

    Sonumu görmeye çalışacağım.

    Fotoğraflarını güneşe koyacağım,

    Bir an önce solsun diye.

    içinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan

    Tüm resimleri duvarlardan indireceğim

    Mican türküsünü asacağım yerlerine.

    Falcı kadınlara inanmayacağım artık

    Trafik polislerine adres sormayacağım.

    Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle

    Gülmeyeceğim kimseye.

    Fesleğenden başka bir çiçek

    Koymayacağım penceremin önüne.

    Büyük kentlerin varoşlarında çırpınan

    Üç milyon yurtsuza evimi açacağım.

    Nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa

    Bıraktığı acının yanına resmini asacağım.

    Şaşırma! Yetimi korumak için

    Yeni aşklar bulacağım kendime.



    ***

    Ne yapacağımı sanıyorsun ki?



    Tenin tenime bu kadar sinmişken,

    Ömrüm azala azala akarken önümde,

    Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..

    Senin korkularını,

    Benim inceliğimi doldurup yüreğime,

    Bıraktığın boşluğu yonta yonta

    Binlerce heykelini yapacağım.



    ***

    ŞÜKRÜ ERBAŞ
    0 ...
  42. 3056.
  43. Nazımdan olsun.

    Gelsene dedi bana
    Kalsana dedi bana
    Gülsene dedi bana
    Ölsene dedi bana

    Geldim
    Kaldım
    Güldüm
    Öldüm.
    1 ...
  44. 3054.
  45. Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
    Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
    Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
    Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

    Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
    Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
    in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
    Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

    içimde damla damla bir korku birikiyor;
    Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
    Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
    Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

    Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
    Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
    Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
    Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

    Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
    Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
    Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
    Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

    Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
    iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
    Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
    Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

    Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
    Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
    Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
    Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

    Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
    Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
    Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
    Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

    ( kALDIRIMLAR 1 - NECiP FAZIL KISAKÜREK )
    1 ...
  46. 3053.
  47. ben öleceğim ve sen üzüleceksin
    ama ben ölmüyorum henüz
    ne yazık senin adına
    bir bir vuracağım ahmaklıklarını kafana
    sahte dost - seni hilekâr!

    salih mirzabeyoğlu - münşeat sf:157
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük