günün tek şiirlik özeti

entry399 galeri1
    199.
  1. Sarhoş oldum mu aklım azalır...
    Ayıldım mı sevincim dağılır...
    Ne sarhoş ne ayık bir hal var ya,
    işte en güzeli öyle yaşamaktır
    (Ömer Hayyam)
    0 ...
  2. 198.
  3. Düşeceksin yola bir gün,
    Sevdaları masanın üzerinde bırakıp,
    Hiçbir şey almadan...
    Bir şey düşünmeden çarpacaksın kapıyı!..

    Geride dostlarmış, aşklarmış, anaymış, babaymış düşünmeyeceksin.
    Astığın yerde bırakıp hüzünleri,
    Ceplerine koyduğun çocukluk bilyelerini çıkartacaksın,
    içinde geçmişten kalma ne varsa kusacaksın,
    Ve soyunacaksın tüm ihanetleri,
    Yalın ayak ve çırılçıplak çıkacaksın yola!..

    Yaşanacak şeyler varmış, görülecek davalar, aldırmayacaksın;
    Koyacaksın kafana çekip gitmeyi...
    Öyle bir ayrılık sonrası da değil,
    Yada bir kavgadan sonra asla,
    Hatta ölümcül bir hasta olduğunu öğrendiğin zaman dahi değil,
    Ya da dost düşman çıktığında...
    Gideceksin;
    Hiçbir şeyden hiçbir şey yokken,
    Dostuna en samimi anında,
    En sevdalı çağında,
    Yüreğini koyup avcuna,
    Kimseye ve hiçbir şeye aldırmadan,
    Bir kez olsun geri dönüp bakmadan,
    Hayatının en güzel zamanında,
    Hiçbir şeyden hiçbir şey yokken gideceksin!..

    için titremeyecek hiç,
    Aldırmayacaksın sözlere...
    Şiirlerini bir bir idam edip,
    intihar süsü vereceksin.
    Hiç kimseye ve hiçbir şeye hesap vermeden gideceksin!..

    Arayacaklarmış,
    En ihtişamlı rakı sofralarında anacaklarmış adını,
    Ya da üzüleceklermiş, yokluğun akıllarına her düştüğünde;
    Umrunda olmayacak...
    Her şeyini bırakıp hayata dair,
    Gideceksin, yalnız bedenini alarak!..

    Demir kapının soğuğu vura vura alnına,
    Yazın değil,
    Yahut baharda hiç değil,
    Kışın çıkacaksın kapıdan...
    Yağmurlu, soğuk ve yıldızsız bir akşam...
    Döndürmeye yetmeyecek artık seni,
    Hiçbir sevgilinin mavi gözleri...
    Çıkıp gideceksin;
    Alnına soğuğu vuran kapıya basıp tekmeyi!..

    Kitaplarını, odanı, kuşlarını, evini, her şeyini bırakıp uçurumun boşluğuna,
    Gideceksin soluk katıp soluğuna...
    Bırakıp adının söylendiği telsiz anonslarını,
    Gece evin olan rutubetli karakolları,
    Yahut seni saran hasret tüğlü kolları,
    Gideceksin bir şey almadan, bir şey vermeden,
    Unutup tüm yaşananları!..

    Ateşe vereceksin tüm umutlarını,
    Tüm sevişmeleri zindanına atacaksın ayrılığın,
    Ve mezarlıklarda bırakıp bütün ölü dostları,
    Adlarını unutacaksın en yakın arkadaşlarının...
    içip içip tüm sevdaları,
    Sızmadan çıkacaksın yola,
    Nereye gittiğini bilmeden gideceksin!..

    Kapıdan elini kolunu sallaya sallaya çıkacaksın,
    Herkes her gün gittiğin yere gidiyor sanacak seni,
    Sen, bu kez sağa sapacaksın...
    Akşam her gün geldiğin zaman, gelmediğinde fark edecekler...
    Ya bir ayyaş arkadaş,
    Yahut talihsiz bir sevdalı,
    Hatırlayıp pas tutmuş hatıraları,
    Gözlerinde bin damla yaş ile, dokunacak resmine,
    işte o vakit sen, gideceğin yere çoktan varmış olacaksın!..
    0 ...
  4. 197.
  5. attila ilhan - kimi sevsem sensin

    kimi sevsem sensin / hayret
    sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
    gözleri maviyken yaprak yeşili
    senin sesinle konuşuyor elbet
    yarım bakışları o kadar tehlikeli
    senin sigaranı senin gibi içiyor
    kimi sevsem sensin / hayret
    senden nedense vazgeçilemiyor

    her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
    sarışın başladığım esmer bitiyor
    anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
    dudakları keskin kırmızı jilet
    bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
    gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
    kimi sevsem sensin / hayret
    kapıların kapalı girilemiyor

    kimi sevsem sensin / senden ibaret
    hepsini senin adınla çağırıyorum
    arkamdan şımarık gülüşüyorlar
    getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
    hani o sımsıcak iri çekirdekli
    senin gibi vahşi öpüşüyorlar
    kimi sevsem sensin / hayret
    in misin cin misin anlamıyorum
    3 ...
  6. 196.
  7. EĞER

    O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
    arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

    Dayanılması o kadar da zor değildir,
    büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

    Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
    yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

    Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
    çalınan birinin kalbiyse eğer.

    Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
    insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

    O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
    hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

    Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
    kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

    Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
    öylesine delice bakmasalardı eğer.

    Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp,
    göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

    Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
    son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

    Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
    meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

    Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
    beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

    Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
    tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

    O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
    yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

    O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
    son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

    Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
    her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

    Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
    dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

    Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
    namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

    Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
    dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

    Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
    sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

    Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
    kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

    inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
    kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

    Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
    ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

    Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
    Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

    Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
    Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse..

    Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
    kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
    mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
    0 ...
  8. 195.
  9. Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
    Gözlerin durur mu onlarda gidiyorlar. Gitsinler
    ...
    *
    0 ...
  10. 194.
  11. yasamaya dair - nazım

    yasamak sakaya gelmez...

    tabi bir de genco erkal okusun ki arkasında fazıl sayla...
    2 ...
  12. 193.
  13. --spoiler--
    dün sabaha karşı kendimle konuştum
    ben hep kendime çıkan bir yokuştum
    yokuşun başında bir düşman vardı
    onu vurmaya gittim kendimle vuruştum...
    --spoiler--
    *
    2 ...
  14. 192.
  15. çatal yüreğimle türkülü yollara düştüm ki o kadar olur
    seke seke ben geldim s.ke s.ke gidiyorum.
    1 ...
  16. 191.
  17. aziz nesin - yüzün

    güz sabahı buğusunda bir salkım üzüm mü avuçlarımdaki ne?
    ayışığı yansıyor yüzüne.
    ben böyle bulutsu yüzü, ben böyle ışıksı yüzü
    bir onyedi yaşındakinde gördüm,
    bir de şimdi düşümde.
    0 ...
  18. 190.
  19. sunay akın - yüz havlusu

    Çarmıha gerildiği yaşta isa'nın
    avuçlarımdan tutan
    iki çocukla çiviliyim yaşama
    aşk bardağını çalkaladığın su olmak
    kırılacak eşya taşıyan
    bir kamyon gibi gidiyor Ağrıma

    Kendi kendime konuştuğum sanılıyor
    hep yanımdadır oysa
    giderken bıraktığın yüz havlun
    bozdun saklambaç oyununu ama
    bana gizlendiğim yerden
    çık demeyi unuttun

    Her gece yatmadan okuduğum
    bir kitap olmanı isterdim
    kırardım ışıkları söndürmeden
    yarım kalan sayfanın ucunu
    ki sen buna tenim kırışıyor
    yaşlanıyorum derdin

    Yokluğundan geri kalan çölde
    attığım her adımda
    gözlerimden dökülür
    hörgücümde taşıdığım sular
    sevgilisinin gölgesinden uzak
    çölde ağlayan deve ölür

    Hava kararırken usulca
    bir zenci olup
    kalıyorum Salacak kıyısında
    ve Kız Kulesi
    Ku Klux Klan
    gibi duruyor karşımda
    0 ...
  20. 189.
  21. kapat kapat baby
    haydi mantıları kapat baby.
    salla salla baby
    haydi tencereye salla baby.
    0 ...
  22. 188.
  23. akrep gibisin kardeşim,
    korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
    serçe gibisin kardeşim,
    serçenin telaşı içindesin.
    midye gibisin kardeşim,
    midye gibi kapalı, rahat.
    ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
    bir değil,
    beş değil,
    yüz milyonlarlasın maalesef.
    koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
    ve bu dünyada, bu zulüm
    senin sayende.
    ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
    ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat senin,
    demeğe de dilim varmıyor ama
    kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
    1 ...
  24. 187.
  25. "Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
    Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
    Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
    bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
    66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
    Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
    "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

    Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
    Vatan çiftliklerinizse,kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
    vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
    ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim.
    Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
    3 ...
  26. 186.
  27. Sen öyle umarsız uyusan da bir köşede
    işte bu yüzden, sırf bu yüzden işte
    Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için
    Seni bu denli yıktıkları için,
    Yaşamımın gizini vereceğim sana..
    0 ...
  28. 185.
  29. kevin yardırır dediler inanmadık.
    durant çok atar dediler saymadık.
    hidayete sakin ol şampiyon dedik durduramadık.
    arayı 10 da sabitleyelim bir süre dedik çorap söküldü tutamadık.
    biz bu maçı alamadık.
    (bkz: o değilde cenk akyolu yerim yerim)
    0 ...
  30. 184.
  31. bekle, dedi gitti,
    ben beklemedim
    o da gelmedi.
    ölüm gibi bir şey oldu,
    ama kimse ölmedi.

    özdemir asaf.
    0 ...
  32. 183.
  33. bir gecede gittimdi hazirandan eylüle
    eylul yazdan terkedilmisti, siirse haziranda
    kadin tarafından terkedildi o soylenceye :
    Butun ogullar anneyi bir siire terkeder!
    O kadin beni terkederse şair olurum
    oğul oldugum kadin sakın beni terketme,
    şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider
    BüTüN KaDıNLaR şiiRi BiR KaDıNa TeRKeDeR
    2 ...
  34. 182.
  35. ey devlet , beni de ötekileştir !
    çünkü ötelenen , merkeze göre menzile daha yakındır.
    ey devlet , beni de başkalaştır!
    çünkü başkalaşan , sana benzemeyi bırakmıştır.
    ey devlet , beni de yabancılaştır!...
    çünkü yabancılaşan , neden sevilmediğini anlayacak kadar
    düşünmeye başlamıştır.
    ey devlet , beni de dışla!
    çünkü dışlanan,içeriden çıkmış ve yeni şeylerle karşılaşmanın
    heyecanına kapılmıştır...
    * *
    0 ...
  36. 181.
  37. bakışların gittiğin yerden uzak,
    yoksa gelirdim;
    'sensiz anlamsızlığımı anladım, dön v.s.' demek için

    bugün burda cumartesi,
    ben senin saçlarını, suçlar bakışlarını,
    geveze susuşlarını bile özledim

    ayrılık bu söyle sende farklı mı zaman?
    aynı soğuk.. aynı hazan...

    bugün orda da cumartesi mi
    sen de beni, 'benim kadar' özledin mi,
    'aynalardan kaçarken özlenmeyi beklemek'...
    ne kadar acı, ne kadar komik..
    ve bana ait değil mi?
    gülme!
    incinirim... (bkz: f.d.)
    2 ...
  38. 180.
  39. 179.
  40. Kerem Tunçeri.
    0.5 saniye.
    Kerem Tunçeri.
    0.5 saniye.
    Kerem Tunçeri.
    0.5 saniye.
    Kerem Tunçeri.
    0.5 saniye.
    1 ...
  41. 178.
  42. not : günün özeti değil bu başlığı görünce aklıma ilk gelen şiirdir..

    Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
    Ona sorarsanız: 'Lafı bile edilemez, mikroskopik bi zaman...'
    Bana sorarsanız: 'On senesi ömrümün...'
    Bir kurşun kallemim vardi, ben içeri düştügüm sene
    Bir haftada yaza yaza tükeniverdi
    Ona sorarsaniz: 'Bütün bi hayat...'
    Bana sorarsanız: 'Adam sende bi hafta...'
    Katillikten yatan Osman; ben içeri düştügümden beri
    Yedibuçugu doldurup çikti.
    Dolaşti dişarda bi vakit,
    Sonra kaçakçiliktan tekrar düştü içeri, alti ayi doldurup çikti tekrar.
    Dün mektubu geldi; evlenmiş, bi çocugu olacakmiş baharda...

    Şimdi on yaşina basti, ben içeri düştügüm sene ana rahmine düşen çocuklar.
    Ve o yilin titrek, uzun bacakli taylari,
    Rahat, geniş sagrili birer kisrak oldu çoktan.
    Fakat zeytin fidanlari hala fidan, hala çocuktur.

    Yeni meydanlar açilmiş uzaktaki şehrimde, ben içeri düştügümden beri...
    Ve bizim hane halki, bilmedigim bir sokakta, görmedigim bi evde oturuyor

    Pamuk gibiydi bembeyazdi ekmek, ben içeri düştügüm sene
    Sonra vesikaya bindi
    Bizim burda, içerde
    Birbirini vurdu millet, yumruk kadar simsiyah bi tayin için
    Şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsiz

    Ben içeri düştügüm sene, ikincisi başlamamişti henüz
    Daşov kampinda firinlar yakilmamiş, atom bombasi atilmamişti Hiroşimaya
    Bogazlanan bir çocugun kani gibi akti zaman
    Sonra kapandi resmen o fasil, şimdi üçünden bahsediyor amerikan dolari
    Fakat gün işigi her şeye ragmen, ben içeri düştügümden beri
    Ve karanligin kenarindan, onlar agir ellerini kaldirimlara basip dogruldular yari yariya

    Ben içeri düştügümden beri güneşin etrafinda on kere döndü dünya
    Ve ayni ihtirasla tekrar ediyorum yine
    'Onlar ki; toprakta karınca, su da balık, havada kuş kadar çokturlar.
    Korkak, cesur, cahil ve çocukturlar,
    Ve kahreden yaratan ki onlardır,
    Şarkılarda yalnız onların maceraları vardır'

    Ve gayrısı
    Mesela, benim on sene yatmam
    Laf'ı güzaf...

    Nazım Hikmet ran
    0 ...
  43. 177.
  44. ramazanda da içmiştim
    ramazan bayramında da içiyorum
    ramazandan sonra da içtim

    geçmiş, gelecek ve geniş zamanlarda içmek
    ve buna benzer herşeyin aynılığı
    işde bu yuzden içiyorum
    işde bu yuzden hersey aynı

    yıllardır içtiğim arkadaşlarım aynı
    yıllardır takıldığımız birahanin işletmesi değişmekte sadece
    0 ...
  45. 176.
  46. (bkz: kaça fasulya)

    evet bildin. kafayı sıyırmak üzereyim. *
    0 ...
  47. 175.
  48. bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
    "o olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
    demeyeceksin işte.
    yaşarsın çünkü.
    öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
    çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın.

    ve zaten genellikle o daha az sever seni,
    senin onu sevdiğinden.
    çok sevmezsen, çok acımazsın.
    çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
    hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
    senin değillermiş gibi davranacaksın.
    hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
    korkmazsın.
    onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
    çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    paldır küldür yürüyebileceksin.
    ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
    çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    gökyüzünü sahipleneceksin,
    güneşi, ayı, yıldızları...
    mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    "o benim." diyeceksin.
    mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
    mesela gökkuşağı senin olacak.
    ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
    olacaksın.
    mesela turuncuya, yada pembeye.
    ya da cennete ait olacaksın.
    çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
    hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem
    de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    ilişik yaşayacaksın. ucundan tutarak...

    can yücel
    **
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük