yağmurda gelişini ne severim senin
yağan yağmurlarla içime işleyişini
nasıl ki toprağa siner
sende yüreğime öyle sinmektesin
toprak nasıl ki yeşerirse yağmur sonrası
sende öyle yeşermektesin yüreğimde
yağmur yağıyor tüm cadde ve sokaklara buram buram toprak kokusu
sende öyle kokmaktasın yüreğimde
buram, buram sevda
söz bak unutmadım
ilk yağmurlarda dans edeceğim seninle
schiller sokağında
bir sen bir ben birde schiller .e. josephine .
Alın bu dünyayı! diye seslendi bir gün Zeus göklerinden
insanlara; alın, sizin olsun artık.
Armağanım olsun sizlere bu mülk, bu toprak;
Ama kardeşçe bölüşün aranızda.
Koştu eli ayağı tutan, kendine bir pay için,
işe sarıldı herkes, genciyle yaşlısıyla.
Çiftçi ürünlerini kaptı tarlaların,
Ava koyuldu asilzade ormanların içinde.
Ambarlarının aldığı kadar aldı tüccar,
En iyi yıllanmış şarabı seçti rahip kendisine.
Kralsa, tuttu köprü başlarını, yol kavşaklarını,
Benimdir, dedi, her şeyin onda biri.
Bu bölüşme çoktan bitmiş, geçmişti ki nice zaman,
Şair çıkageldi, çok çok uzaklardan;
Ama hiçbir şey kalmamıştı hiçbir tarafta,
Ve bir sahibi vardı her şeyin de.
Eyvah! Unutacak mıydın beni böyle hepsi içinde?
Beni, en sadık oğlunu senin?
Diye dövündü, yakındı, haykırdı uzun uzun,
Attı sonra kendini tahtın önüne.
Gezip durursan böyle hayaller ülkesinde,
Dedi Tanrı, söz söyleme artık sonra bana.
Neredeydin peki dünya paylaşılırken?
Yanındaydım oldu cevabı şairin.
Ne yapmalı şimdi? dedi Zeus, - dünyamız gitti elden,
Ne tarlalar, ne ormanlar, ne de kırlar benim artık.
Ama yaşamak istersen gökte benimle,
Açık olacak o sana her gelişinde.friedrich schiller .
yıllardır ki bir kılıcım kapalı kında,
kimsesizlik dört yanımda bir duvar gibi;
muzdaribim bu duvarın dış tarafında,
şefkatine inandığım biri var gibi.
sanıyorum saçlarımı okşuyor bir el,
kıpırdamak istemiyor göz kapaklarım;
yan odadan bir ince ses diyor gibi gel!
ve hakikat bırakıyor hülyamı yarım.
gözlerimde parıltısı bakır bir tasın,
kulaklarım komşuların ayak sesinde;
varsın yine bir yudum su veren olmasın,
baş ucumda biri bana 'su yok' desin de!
3.şahsın şiiri
gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu,ağlardım
beni sevmiyordun,bilirdim
bie sevdiğin vardı,duyardım
çöp gibi bi oğlan,ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu,ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
sessizce bir cigara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin,bakardın
üşürrdüm,içim ürperirdi
felaketim olurdu,ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin,mum giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi yüzü
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu ağlardım...
-attila ilhan-
herkesin uyuduğu saatte uyuyamadım bile
uyku tutmadı.
yüzüme sürdüğün elin...sıcaklığı hala duruyor yanağımda desem,
durmaz!
çok gözyaşı aktı üstüne
o ellerin üşüdü mü bensiz desem,
üşümez!
kim bilir kimi ısıtır yine?
ne acı bu hayat
bana kalsaydı sıcaklığın...?
başka biri ısıtsa desem,
belki! ! ! ! unuturum seni.
herhangi biri, herhangi bir yer olsa,
belki! ! ! uyuturum beni
olmuyor, olmadi! !
kaçtığım kadar yakalandım
bu gece yine uyku tutmadi..
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
...
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç...
şimdi sen kalkıp gidiyorsun. git.
gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. gitsinler.
oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
oysa allah bilir bugün iyi uyanmıştık
sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
sanki hiç olmamıştı
oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı i̇stanbullar
şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
ki karakoy köprüsüne yağmur yağarken
bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
çünkü iki kişiydik
oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
sonrası iyilik güzellik.
bayram yerinde canlandırılırken
kentin kurtuluşu
ayakları kesilen gazi
koltuk değneklerini
bırakmadığı için alkışlamadığına
inandırır herkesi
ölü askerlerin ceplerinden
topladıkları kanlı fotografları
barış toplantılarında
sinema önündeki çocuklar gibi
birbirleriyle nasıl değiştirdiklerini
bilir generallerin
kaç askeri
kendisine özendirdiğini de saymıştır
savaşın tam ortasında
kuyruğunu bırakıp
kum torbaları arasından
evine kaçan kertenkelenin
bayram yerinde canlandırılırken
kentin kurtuluşu
ayakları kesilen gazi
hiç düşünmeden
değişir madalyasını
çorap kokusuna.