Lambayı yakma, bırak,
sarı bir insan başı
düşmesin pencereden kara.
Kar yağıyor karanlıklara.
Kar yağıyor ve ben hatırlıyorum.
Kar...
Üflenen bir mum gibi söndü koskocaman ışıklar...
Ve şehir kör bir insan gibi kaldı
altında yağan karın.
Lambayı yakma, bırak!
Kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
dilsiz olduklarını anlıyorum.
Kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.
Aslında ben daha güzel ölürdüm
arka bahçede askercilik oynarken
tahta tüfeğimle toprağa uzanır
annemin sesiyle doğrulurdum hemen
-Çabuk kalk üstün kirlenecek hınzır!
Yerdeyim yine bak anneciğim
n'olur kızma adımı çağır
zeki kayahan coşkun-gam kenarı
acının dağlandığı anlar vardır..
aramaya gerek yok o gelir bulur..
beraber gidilen bir lokantanın kapanması bile üzüntüdür..
veyahut lokantanın yerine dükkânı çiçekçinin tutması..
gözyaşından çorba olmaz ama..
dilin damağın yanar tuzdan..
soğutamazsın..
zamansız kırmızı bir toka çıkar nereye saklanmışsa..
saçı toplasın diyedir küçük canavarın dişleri..
ve fakat dağıtıp ısırır acıyan ne varsa..
yaşananları..
yaşanmak için sıraya girmiş ihtimalleri...
yapılmayanları..
sadece erkek olduğum için koridor tarafına oturmak durumunda kaldığım yani gam kenarının yine bana düştüğü bir otobüs yolculuğumuz olmadı hiç uzaklara..
sen benim omzumda uyuya kalmadın hareket halindeyken..
biz durduk..
durdurduk..
gidebilirdik oysa..
kimseden gizlenmemiş sadece bizi gizleyen bir tatile belki..
bir akraba düğününde dans etmedik meraklı akbaba bakışları altında mesela..
çok severdim yatakta kahvaltıyı ama buna uygun bir tepsimiz bile olmadı..
slabilirdik… Biraz daha bekleseydik..
zamanın dövdüğü bir hüzün ustasıyım ben..
kelimelerim tuğla tuğla...
her satırbaşında turuncu intihar hissi...
aklım dilim cümlelerim hep geçmişte..
geçmiş geçmiş de..
ben geçemiyorum ki..
bazen duruyorum yürüdüğümüz bir yerde..
ayaklarımız diyorum bir ara aynı anda buradaydı..
beraber bastık bu toprağa..
sahi var mıdır o günden bugüne kalan bir toprak zerreciği?
tuhaf tutsaklığımın her şeyden sen çıkarışımın şahidi kalmış mıdır etrafta?
bu bardaktan su içmişti..
bu sandalyede oturmuştu..
bu bankanın önünde buluşmuştuk ilk kez..
hiç gözümün önünden gitmiyor çimlerin üstüne denk gelmiş tavla maçımız..
elimizde soğumuş kahveler tadı bizden önce kaçmış kekimiz..
ve ikimiz de aynı anda mars olduk kıra kıra birbirimizi..
bir Allah'ın pulu durduramadı bizi...
gidişine türlü anlamlar yükledim..
istesem kalırdın..
istesen kalırdın..
gözyaşımdan düğümler attım açılması zor olsun diye umudun..
sma sevdim yine de..
seninle alakalı ne varsa sevmeye devam ettim..
son buluşmamızı sevdim..
tam giderken beni elimden tutup çeken seni sevdim..
sarılmamızı sevdim..
arkama dönüp bakamamayı..
bizim oturduğumuz masada oturan mutlu çifti sevdim nargilecide…
ne olur hep böyle kalın dedim… Ne olur..
bir yıldönümü gününde engel olamadım kendime yoldan döndüm...
sen olmasan da sana giden yoldaydım hatta birazdan evinin önünde..
ağlayarak söndürdüm yeni yasımın mumlarını..
kutlu olmadı ama!..
biliyorum biz geçtik sevgilim..
bizden geçti..
başka hayatların insanlarıyız artık..
başka umutların..
başka adam..
başka kadınların..
tamam da silebilir misin yaşadıklarını?
boyayabilir misin siyahla neşeli günlerimizi?
çıkarıp yüreğimi kanımın söndürdüğü ateşlere atabilir misin yangında ilk kurtarılacakken..
yıllar sonrasına yatırılmış acılarımız var artık karanlık mahzenlerde..
beklenmedik bir karşılaşma anında..
bir havaalanında..
bir tesadüfler garında...
bir kafede..
ya da sinema çıkışında kim bilir..
birbirine bakan şaşkın gözler..
belki evlenilmiştir belki çoluk çocuk duvarı örülmüş anıların üstüne beton dökülmüştür..
ışık mı en hızlıdır ses mi kıyasında; açık farkla galip gelir o anda hiç hesapta yokken ac..
scı hızlıdır acı..
yaşananlar bir çırpıda dirhem dirhem koparır etini..
sma ne çare; gurur engel olur..
giyilen sahte mutluluk elbisesinin düğmeleridir tebessüm..
boğazın düğümlenir..
doğuk bir merhabadır dildeki..
sma öpmek içine çekmek istersin dudaklarından hasretini..
"devam etseydik tüketseydik bu kadar güzel olur muydu" gözlerinde birikir..
“Neden yok ettik birbirimizi” ağzına gelir..
susarsın öfken hükmen mağlup olur sevdana..
üşürsün…
çok üşürsün..
gidene kalana mizahı olmayan haline üşürsün..
öyle ki..
"karda donmak üzeresindir..
uyumak tatlı geliyor dur ama..
sen öldüğünün farkında değisindir..
kopkoyu bir sis içinde bir akşam
hatırına düşeceğim belki
bir an ıslayacak yağmur yüzünü
birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
sonra sıcak yatağında uzun uzun
ağlayacaksın ağlayacak.!
boğazında bir şeyler düğümlenecek
ah yanımda olsaydı diyeceksin
tüm yıldızlar gülecek haline ay'da göz kırpacak
iliklerine işleyecek bensizlik
kahrolacaksın...!
bir sigara tüttüreceksin ihtimal
ufku seyredeceksin saatlerce
bir rüzgar kopçalayacak yüzünü
sonra hayalim gelecek karşına
bir şiirimi mırıldanacaksın
hıçkıracaksın..!
gönlünden atamadığın gibi kafandan da
silemeyeceksin beni düşlerine gireceğim her gece
ince bir hüzün bürüyecek yüzünü
ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
anlayacaksın..!
sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
kafan gibi kaleminde işlemeyecek
unutmak isteyeceksin her şeyi
ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
kıvranacaksın.!
herkes kendi ateşini başkasının cehenneminde sınar
kendi külünde söner bütün rüzgarlarına yazıldığın akşam
ateş tadında kum tadında kalarak
derinleştirir bazı ayrılıkları zaman
al ağrını git burdan
en uzun eylülü ömrümüzün
uyutmuyor seni ne kömürleşmiş bu gurur
ne göğsündeki kaplan
seçilmiş taş milyonlarca taş arasından
başını vurduğun
çok gençti genç olmak için bile
kendi zamanına muhtaç
kendiyle dargın
daha yolun başında görülüyordu
menzilindeki noksan
ömrünce sızlayacak
kayıplar sarayında ateşte unuttuğun ferman.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği...
....
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin.
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin...
Sen çık gel.
Çırılçıplak olsan da çekinme.
Ruhumu örterim üzerine sen uyurken, üşüme diye.
Sen çık gel.
Değerli kılınır mıyım? diye düşünme.
Kâbe'yi çeviririm sen gülümserken kalbine, biraz daha ilahlaş diye.
Sen çık gel.
Endişe etme yanında olur muyum diye.
Bütün intiharları çöpe atarım zaten gözlerinde boğulmak varken..
sevmek mi?
kaybetmek mi?
kazanmaya çalışmak mı?
kendi kurgularının kurbanı olmak mı?
düşleri terk etmek mi kalan anıların sessizliğinde?
hayatın akışında boğulmak mı?
boğularak yaşamak mı?
amaçsız bir yolculukta vakit kaybetmek mi?
beklemek mi?
ölmek mi?
ölmüş gibi yapmak mı?
sadece ve sadece egolarına yenilmek mi?
sadece ve sadece acılardan zevk alacak kadar değişmek mi?
sadece ve sadece çok sevmek mi?
sadece ve sadece boşuna bir altı yıl yaşama tutunmak mı? **
Vakit tamam!.. seni terk ediyorum.
O bütün alışkanlıklardan
Ve bütün sıradanlıklardan öteye,
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum.
Doyamadım inan,
Kanamadım sevgiye...
Korkulu geceleri sayar gibi,
Deprem gecesinde bir yıldız,
Birdenbire kayar gibi;
Ellerim kurtulacak ellerinden,
Bir kuru dal, ağacından
Çatırdayıp kopar gibi...
Aşksa bitti...
Gülse, hiç dermedik.
Bul kendini kuytularda, hadi dal!
Seninle bir bütün olabilirdik...
Hoşça kal gözümün nuru,
Hoşça kal...
Vakit tamam!.. seni terk ediyorum.
Bu, kırık ve incecik
Bir veda havasıdır.
Tutuşan ellerimden
Parmak uçlarına değen sıcaklık,
incinen bir hayatın yarasıdır...
Kalacak tüm izlerin hayatımda.
Gözümden bir damla yaş,
Sızlayıp resmine aktığında;
Bir yer bulabilsem keşke
Bir yer, seni hatırlatmayan;
Kan tarlası gelincik şafağında...
Ölümse, korktun.
Savaşsa, hep kaçtın...
Vur kendini kuşkularda, hadi al!
Sen bir suydun oysa,
Sen bir ilaçtın...
Hoşça kal canımın içi,
Hoşça kal. *
Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte
Su ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sana
Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller
Suyu dinle ateşi yak özledim demek bu
Parasız yatılı hüzünlerden ne kalır geriye
Biraz Tamil biraz Türküz ayıptır söylemesi
intiharsa günahtır külliyen yasak bilirsin
Pısırık bir ihtilal gibi getirdim sana bunları
Bir de belleğim, başıma bela hazin ve komik üstelik
Hatırla eskiyen meydan saatini, çocukluğundur
Tayyare pulları getirdim sana evden kaçışlarımı
istersen yok say bunları tespih de yapabilirsin
Beni vur saatin altında seni seviyorumdur buKaynakwh: Kaynakwh: Geldim iŞte Geldim iŞte
Şiir yazan bir adamın fotoğrafı var yanımda
Kendini ölümlü sanıyor onu getirdim ganimettir
Büyüdü büyülenerek, taşlayarak kovdu kabilesi onu
Suyun öte yakasında yaşadı, Sisyphos dediler adına
Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
Ayna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan
Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana
Unutulmaya geldim işte onarılmaya değil
hayır sus !!
gitmeni anlarım ama sus !!
bahanelerini cüzdanına kaldır.
'gitmek zorundayım' la başlayan cümlelerini
ağzının içine topla !
küçükken öğrenememişsin ağzında yalan varken konuşma ...
'Good morning Vietnam.'
Biraz daha eksiğim bugün,
herhangi bir uzvunu şarapnel parçalarına
zorla armağan eden çocuklar gibi.
Biraz daha umutla uyandım yine,
eksik olan hangi yanım varsa
onunla doldurabilirim diye.
Sana 'Good morning Vietnam.'
Ben hemen uyumalıyım, o uzakta, kanıyor yaram...