Beni kafa yapan herşeyi severim ben...
iç cebimdeki konyağı , kutubirayı,
Yüksek rakımda içilen rakıları hep severim...
Belki de sende benle kafa yapıyosun ya,
...Ondan sevmiş olabilirim seni..
(Küçük iskender)
Birden
Kurşun yemiş gibi susar
Gözbebeklerine karşı
Susar da
Açılıp yol verir şehir
Sade radyolarda bir gamlı hava
"Elaziz uzun çarşı"
Firarda gözüm yok
Namussuzum yok
Yok pişmanlık bir halim
Yaslanıp bir cigara yakmak isterim
Dumanı cevahir değer
Mağlup mu desem mahçup mu
Ama ikisi de değil
Ben garip sen güzel
Dünya umutlu
Öyle bir tuhafım bu akşam üstü
Sevgilim
Canavar götürür gibi
iki yanım
iki süngü.
seni yazdım sahildeki kumlara,
ismini fısıldadım içimdeki duygulara,
sordum dalgara gelsin dedim, yeter dedim,
ama sen bitanem dinlediğim şarkılarda,
sigaramın dumanında bir hayal, bir özlem olup kaldın..
insan bazen hatıra defterini kurcalarken,
gözünden küflenmiş yaşlar damlar griye çalan.
Hatıra nedir ki?
Kırılmış düş'tür toza bulanan, can yakan, iç burkan..
kırılgan bir çocuğum ben
yüreğim cam kırığı
bütün duygulardan önce
öğrendim ayrılığı
saldırgan diyorlar bana
oysa kırılganım ben
gözyaşlarım mücevher
saklıyorum herkesten
ürküyorlar gözümdeki ateşten
ürküyorlar dilimdeki zehirden
ürküyorlar o dur durak bilmeyen gözükara cesaretimden
diyorlar:Bir yanı sarp bir uçurum,
bir yanı çılgın dağ doruğu.
oysa böyle yapmasam ben
nasıl korurum
içimdeki çocuğu?
bir yanım çılgın nar ağacı
bir yanım buz sarayı
Bitki Olacaksam
Çayır çimen olayım
Aman baldıran değil
Yol altında kalacaksam
Gelin arabaları geçsin üstümden
Çelik paletler değil
Üstümde çocuklar koşuşsun
Ne kaçan ne kovalayan
Askerler değil
Kerpiç yapacaksanız beni
Okullarda kullanın
Ceza evlerinde değil
Soluğum tükenmez de kalırsa
Islık öttürsünler
Aman ha düdük değil
Kalem yapın beni kalem
Şiirler yazın sevgi üstüne
Ölüm kararı değil
Ölünce yaşamalıyım defne yapraklarında
Sakın ola ki
Silahlarda değil.
Ataerkil bir yalnızlıktan geliyorum,
Münzevilikten helâk olmuş bir kavmin
Kalan son kahramanıyım.
Çığırından çıkmış bir hayalin
Arkasında koşarken sokak köpekleri gibi
Kalbimde gerdiğim telden aşağı düşüyor hokkabazlar.
Tanrının acısı damlarken yüzüme göğün en grisinden
Yüksek desibelli bir ayrılık senfonisi kulaklarımı tırmalıyor;
Aptallar yağmur diyorlar.
Bir insana yakışmayacak şekilde sevdim ben seni,
Bir insana yakışmayacak kadar duru ve net.
Savaşın soğuk yüzünden kalan kanlı tankları
Pembe düşlere boyayabilecek kadar idealisttim
Bütün üvey erotizmleri bir yetimhanenin kapısında bırakarak,
Tahsili yüksek acıların gözünün içine baka baka
Aforoz edilmiş bir Katolik kaygısıyla
Farzlara, sünnetlere aykırı sevdim ben seni. *
Gülmece dergileri çıkıyor
Ağlamaca dergileri çıkmıyor
Ben ağlamak istiyorum inanmıyor kimse!
Sonra aşk hijyenikmi?
Yuvasına ekmek kırıntısını zorlayarak taşıyan karınca mutlumudur?bunu hiç düşünmüyoruz
Evlilik anonimmidir? limitedmi?
isa'yı çarmıha gereceklerine kursuna dizselerdi hristiyanlar çok komik olurdu
karanlıkta duruyorum aşk vurmasın yüzüme
dokunmasın kimse bana
kimse ulaşamasin artık tenimin incinen yerlerine...
uyanmasın bir daha etimdeki yaralı hayvan
zamanın siyah deltasında çürümek istiyorum
biliyorum artık kimse yok kimsesizliğime...
biliyorum aşka kimse yok
aşkın karanlık metali soğuyor yüreğimin derinliklerinde...
aşklarım, arkadaşlarım, dostlarım
dağılıp gitti herkes
içimi sızlatacak kimse kalmadı içimde...
sanahtan beri bekledik
ya kazanırsa ateşli ispanya
ama sahada bir de var hollanda
olmadı kırdım 2 yumurta
kafamı kazıdı artık bu vuvuzela.
(bkz: piyanist şantör)
sevgilim sevgilim
kuzey sanrısı gibidir
geceyi beşe filan böler
sonra ayılar hüzünden ölmez
sevgilim sevgilim
açlıktan ölür onlar
işte bundan ötürü
hüznü artık bir ayıya bıraktım
sevgilim sevgilim
bir ayıya
ister ormanda kullansın
ister buzdağında
hayatın kutlu olsun sevgilim
ki sana değişe değişe aktım
kimi zaman bir japon gibi uykusuz kaldım
-uykusuz kalır mı onlar bilmem aslında-
sevgilim sevgilim
bir orman gibi çoğal aramızda
şehirden bir çocuk olarak şurda burda
bir sabuntozu markasında köpürerek
çınarın tutsaklığını
ve menekşenin tutsaklığını
ve menekşenin sevincini yaşa
sevgilim sevgilim
hüzüne yer var hayatımızda
aydınlık neyin oluyor senin
gökyüzü akraban filan mı
beni bulur bulmaz gözlerin
şimşek çakıyorum yalan mı
yüzünde yalazını gezdirdiğin
saçlarından tutuşmuş orman mı
akla ziyan bir şey elektriğin
ayışığı mavisi dudaklarından mı
o ışık zenginliği mi giyindiğin
uzay tozları mı yıldızlardan mı
elime dokunduğu an elin
güneşler açıyorum sahi ondan mı
aydınlık neyin oluyor senin
Burnuma saldıran ağır bir kokuya
Alışarak geçti sanmak gibi yokluğun.
Ne zaman tazelesem nefesimi
Gırtlağıma saldırıyor,
Ne zaman koysam başımı yastığa
Üzerime abanıyor.
Tavana çizdiğim sürreal portrelerden
Kan fışkırıyor şimdilerde.
iblisler beyazlarıma kara çalıyor
Ve düşlerim atlıyor bir bir pencereden. *
Kaldırımlara kaldığında
koca şehir,
Karaya çaldığında rengi yolların
Umut gizliden terk ettiğinde
Aşk sessizce bıraktığında
yerini kirli sevişmelere
Kırmızıdan bir fahişesin sen
Ankara...