Yoruldum patron ..
Yollarda, yağmurda, yalnız bir güvercin gibi olmaktan yoruldum.
Hiçbir zaman nereye gideceğimi, ne yapacağımızı
...söyleyecek bir dostum olmamasından bıktım artık.
En çok da insanların birbirine kötü davranmasından bıktım.
............Dünyada her gün hissettiğim ve duyduğum acıdan bıktım.
O kadar çok var ki, sanki kafama cam parçaları sokuluyor.
Her zaman, her zaman…
Anlayabiliyor musun beni?
Her zaman bu acıyı taşıyorum.
''Karanlıktan korkuyorum patron lütfen ışığı kapatma...''
turgut uyar - Bir Yılın En Soğuk Akşamında Aşk Övgüsü
nasıl yadsınabilir yüreklerde gezinmesi
tozlu bir gümüş tabağın, çiçeksiz bir sardunyanın
bir kadifenin avuçları kamaştıran anısı
ıpışık caddelerden, armağanlık çiçeklerden
kanı çekilir gibidir eski dünyanın
kalabalıkta, yarışsız bir hipodrom ıssızlığında
bir suyun durmadan durmadan aktığı sanısı
geceyi, egemen geceyi hazırlayan akşamı
bir altın yüzük gibi sıyırmak taşbebeklerden
köşebaşları acımasız bir yüzdürler sunarlar kendilerini
dünyada, bir güneş yılının en soğuk akşamı.
iki kişinin birbirine baktığı akşam saatinde
uzakta bir ırmak bir tomruğu taşıyordur elbette
bir yer sızlıyor belleğimde seni bir yerden tanıyorum
işte ellerin birini öldürenin elleri
bir merdiven taşıyan birinin elleri
belki biçimli ama ağzın ilgilendirmiyor beni
sen su mu içerdin süte ekmek mi batırırdın
o büyük nehir sürerken kütükleri
seni tanıyorum elbet ama neye yarar
uzun zamandır buluşmamıştık
hem insan ne kadar taşıyabilir şuncacık yüreğinde
bunca gemiler bunca tirenler gazeteler
oradan oraya taşırken en kötü haberleri.
yemin ederim aşk değildir bu
dünyada, bir güneş yılının en soğuk akşamı
soğuğun kertesinde gözlerdeki bu buğu
yemin ederim aşk değildir, aşk değildir
daha başka bir şeydir ki, göz yumulur.
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Çocuklar sinemaya gider
Yüzümü bir çiçeğe gömüp
Ağlamak gibi isterim
Derinden bir tren geçer
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Alıp başımı gitmek isterim
Bir akşam bir kente girerim
Kayısı ağaçları arasından
Gidip denize bakarım
Bir tiyatro seyrederim
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Uzaktan bir bulut geçer
Karanlık bir çocukluk bulutu
Gerçeküstücü bir ressam
Dünyayı değiştirmeye başlar
Kuş sesleri, haykırışlar
Denizin ve kırların
Rengi birbirine karışır
Sana bir şiir getiririm
Sözler rüyamdan fışkırır
Dünya bölümlere ayrılır
Birinde bir pazar sabahı
Birinde bir gökyüzü
Birinde sararmış yapraklar
Birinde bir adam
Her şeye yeniden başlar
yoruldun ağırlığımı taşımaktan
ellerimden yoruldun
gözlerimden gölgemden
sözlerim yangınlardı
kuyulardı sözlerim
bir gün gelecek ansızın gelecek bir gün
ayak izlerimin ağırlığını duyacaksın içinde
uzaklaşan ayak izlerimin
ve hepsinden dayanılmazı bu ağırlık olacak.
'beyaz güller hastanesi'nde yaşamın elini ilk kez tuttuğun zaman
tanrı oyuncaklarını yüzünde unuttu senin
ve mavi bir uçurum ekledi gözlerine
günü gelince düşmem için'
bu dizeleri yazmıştım
8.30 vapurunda unuttuğun
anı defterine
sana geri vermeden önce
ama neylersin sevgili deniz
tüylerini fırtınanın döktüğü bir martı gibi
herkese yakışmıyor aşk
ve
gözlerine gitmiyor artık
bindiğim hiçbir vapur
hay allah.
günler oluyor güneş doğuyor
gece falan bildiğin gibi üç beş yıldız
sen yoksun..
küçük molalar veriyoruz sensizliğe bazen
sonrası hep karanlık
hep hayaller, hayaller
kırık bir aynadan bakmak gibi kendime,
sen yokken hayat.
dakikalarını çiziyorum ben
uyuyorsun mesela
konuşuyorsun gülüyorsun
ben uzakta kalıyorum.
uzakta üşüyorum ben
bilmiyorsun.
kırık bir aynadan bakmak gibi kendime,
sen yokken hayat.
Aşktı o! Değiştiren tüm gecelerimi
Aşktı o! Beni durup durup yenileyen
Oydu duygulu yapan hoyrat ellerimi
Oydu doludizgin gidişime dur diyen
Bir bıçağın keskin yüzünde kan lekesiydim
Aşktı yine beni yıkayan arıtan su
Böyle ak pak olacağımı bilir miydim?
içimde açmasaydı o sevmek duygusu
Ben bir tutsağım şimdi sevgiye gönüllü
Çözmeyin ellerimi zincirlerim kalsın
Görsün prangalarım o doğacak günü
Ve bu dünyaya aşk dolu şiirlerim kalsın
Seninle her yerde güzel her zaman yeni
istemem sensiz hatırlamasınlar beni.
seni kimse anlamıyor duygu!
yıkandığın su, yürüdüğün yol, omuzunda gezinen melek
şemsiyende sayı saymayı öğrenen yağmur
sarmaşık gibi yüzüne sarılan ayna
seni kimse anlamıyor duygu!
binicisiz atlar, yeleli gece, elini altına soktuğun yastık
hep başkalarının sevdiği şarkıları çalan radyolar
kırmızı şarap gibi alnında gezinen ateş
seni kimse anlamıyor duygu!
denizdeki şişe, şişedeki mektup, mektuptaki söz
tuttuğun günlüğe düşen gölge
kuruttuğun çiçeklerden uçup giden koku
seni kimse anlamıyor duygu!
kırılan bardak, taşan süt, eteğine sıçrayan çamur
yorgunlukta başını dayadığın omuz
rüzgarın getirip pencerenin önüne bıraktığı kuştüyü
seni kimse anlamıyor duygu
yıldırım aşkları, boşanma davaları, evine dönen yolcu
aşkını portofino mu mortofino mu, neyse işte öyle
bir yerlerde bulduğunu şarkısında anlatan adam
ve mırıldanan
yalnızca mırıldanan kalabalıklar kentin iç organlarında
seni kimse anlamıyor duygu!
yaşını başını aldığı halde neden teyze olmadığını kimsenin
bilmediği güzin abla
bilginin kurutulacak bir çamaşır olduğunu sanan okul
bir terliksi hayvan olduğunu
ve tek hücreli canlılar gibi bölünerek çoğaldığını düşünen devlet
seni kimse anlamıyor duygu!
ayın arkada kalan karanlık yüzü
aşkın sana bakan yaralı yüzü
ve kayarlarken dilek tuttuğun yıldızlar
aman, kendini asmış 100 kiloluk bir zenci
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesden
iyi nişan alırdı kendini asan zenci
bira içmez ağlardı, babası değirmenci
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci
çoook canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen
hakkındır yaramazlık.
dik duvarlara tırman
yüksek ağaçlara çık.
usta bir kaplan gibi kullansın elin
yerde yıldırım gibi giden bisikletini..
ve din dersleri hocasının resmini yapan
kurşun kaleminle yık
mızraklı ilmihalin yeşil sarıklı iskeletini..
sen kendi cennetini
kara toprağın üstünde kur.
coğrafya kitabıyla sustur,
seni "hilkati âdem"le aldatanı..
sen sade toprağı tanı
toprağa inan.
ayırdetme öz anandan
toprak ananı.
toprağı sev
anan kadar...