güneş altında söylenmedik söz yokmuş...
bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi...
ne gece, ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz...
ben de söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde...
hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik...
ben de susuyorum sevgimi saklayıp içimde...
duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim...
ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde...
seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum nazım hikmet ran
Korkunç ellerinle bastırıp yaranı
dudaklarını kanatarak
dayanılmakta ağrıya.
Şimdi çıplak ve merhametsiz
bir çığlık oldu ümid...
Ve zafer
artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar
tırnakla sökülüp koparılacaktır...
Günler ağır
Günler ölüm haberleriyle geliyor.
Düşman haşin
zalim
ve kurnaz...
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun..?
Ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun:
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak:
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde..?
içimden bir şey:
belki diyor. *
sen, benim şiirlerimi
okudukça ağlayacaksın
seni hiç görmeseydim
seni keşke hiç görmeseydim
şu benim iki gözüm aksalardı
kıpkızıl kör olsaydım
sacre coeur'da armonik çalsaydım,
dilenseydim
seni hiç görmeseydim,
ismini hiç duymasaydım
belki kendime agöre,
rezilce saadetlerim olurdu
---
ben ki yaşadıklarımı, büyük dinler gibi yaşıyorum
sen artık bir din değilsin, bunu biliyorsun
Baska türlü birşey benim istediğim,
Ne ağaca benzer ne de buluta benzer;
Burası gibi değil gideceğim memleket,
...Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava;
Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız
Rengi başka, tadı başka.
içkiye benzer birşey var bu havalarda
Kötü ediyor insanı, kötü...
Hele birde hasretlik oldu mu serde;
Sevdiğin başka yerde,
Sen başka yerde;
Dertli ediyor insanı, dertli.
içkiye benzer birşey var bu havalarda
Sarhoş ediyor insanı, sarhoş
diyelim yağmura tutuldun bir gün
bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
öbür yanda güneş kendi keyfinde
ne de olsa yaz yağmuru
pırıl pırıl düşüyor damlalar
eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
dar attın kendini karşı evin sundurmasına
işte o evin kapısında bulacaksın beni
diyelim için çekti bir sabah vakti
erkenceden denize gireyim dedin
kulaç attıkça sen
patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
ege denizi bu efendi deniz
seslenmiyor
derken bi de dibe dalayım diyorsun
içine doğdu belki de
işte çil çil koşuşan balıklar
lapinalar gümüşler var ya
eylim eylim salınan yosunlar
onların arasında bulacaksın beni
diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
çakmak çakmak gözleri
meydan ya taksim ya beyazıt meydanı
herkes orda sen de ordasın
herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
özgürlüğe mutluluğa doğru
her işin başında sevgi diyor
gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
bi de başını çeviriyorsun ki
yanında ben varım!
can yücel
Bu yaşıma geldim içimde bir çocuk hala
Sevgiler
bekliyor sürekli senden.
insanın bir yanı nedense hep eksik
Ve o eksiği
tamamlayayım derken,
Var olan aşınıyor zamanla.
Anamın bıraktığı
yerden sarıl bana.
Anıların kar topluyor inceden,
Bir yorgan gibi
geçmişimin üstüne.
Ama yine de unutuş değil bu,
Sızlatıyor sensizliği
tersine.
Senin kim olduğunu bile bilmezken.
Sen artık,
Tadına bakmaya çekindiğim bir cinayetsin
Ki ben,
intiharın para birimi olduğu bir yerlerde
Garsonlara bırakılan bahşişken,
Ruhumu dudaklarımdan kesip ayıran
Kızıl bir bıçaktı senin saçların.
Yaptığımı seksten saymıyorum ben
Olsa olsa seks kırıntısı
Ve tahrik bile etmiyor doğrusu
Sevişirken çıkan hırıltısı
işte tüm sevişlerden uzak
Lakin kendini en iyi sanan
Sallantıda olan bir zavallı
Ve hep zevk vermek
Ölesiye tek taraflı
Usanç getiriyor insana
işte bu yüzden
Hakkıyla yapılmayan seks
Utanç getiriyor insana