bu dünya iki şeyden yıkılıcak
bi binadan, bi de zinadan.
allah sonumuzu hayır etsin.
mahşer günü bütün binaları deniz geri istiycek, batan bütün memleketler gibi...
deniz kumu eninde sonunda geri alıcak, çaresi yok bunun.
Bedenimin içindeki canı gör, sadece etimi değil
Gözlerimin içindeki hayatı gör, sadece bakışımı değil
Hissettiklerimi gör, sadece tepkilerimi değil.
BENi GÖR (*Azra KOHEN)
insanlar vardır;
Gelip geçerler hayatlarımızdan ...
Kimi depremlerle gider,
Kimi fırtınalarla...
Ben kalanlardan yanayım...
Gitmeyenlerin sadakatini ve sabrını severim,
Sarılıp bırakmayanların sıcaklığını......!
“1914 yılından önce yeryüzü tüm insanlığa aitti. herkes istediği yere gidebiliyor ve istediği kadar uzun kalabiliyordu. izin verme yoktu, kabul etme yoktu.”
"Eskiden insanın bir bedeni ve ruhu vardı. Şimdi bunlarla birlikte pasaporta da ihtiyacı var çünkü pasaportsuz kişi insandan sayılmıyor."
“Şu dünyayı adamakıllı görmeden, dünyanın ne olduğunu adamakıllı anlamadan buradan gidecek olduktan sonra ne diye buraya geldik sanki? Yaşadığımızın farkına varamayacak olduktan sonra ne diye yaşıyoruz?”
ama bazen farklıdır. cesaret bazen acıya dayanabilmek için dişlerini sıkmak, her güne yeniden başlamak ve daha iyi bir hayata ağır adımlarla ilerlemektir.işte şimdi ben de böylesi bir cesarete sarılmalıyım.
Ortalıktaki bu kızlar bizim kardeşlerimiz, kızlarımızdır. Ve bunların eski ismi "Muhadderat-i islâmiye"dir. Bu kılıkla sokağa dökülmek, iman sembolü annelerimizin misk kokusu baş örtülerini olanca mânasiyle kenefe atmaktır.
Sonsuza kadar soyutlanmış, üzgün, yararsız olacağımı biliyordum. Hayat mı? Sebepsiz doğmak, hep acı çekmek ve cahil ölmekti. Tanrı mı? Var ama ulaşılamaz; yaratıklarına karşı kör, sağır ve dilsiz. Insanlık mı? Delilerle, hırsızlarla ve sarhoşlarla dolu bir hapishane. Görüyorsun işte Benjamin. Gerçeği bilmek istiyordun, işte çürük kokan gerçek burada. Bu dünyadaki en iyi şey doğmamak.
Alejandro jodorowsky/ bir kuşun en iyi öttüğü yer.