oğuz atay'ın ''kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. canım insanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız''...
dediği yazım türüdür...
Sıradan bir hafta sonu annem teyzemleri akşam çaya davet etmiş, bütün hazırlıklar yapılmış ve misafirler tüm heyecanıyla beklenmeye başlanmıştı. Buradaki “heyecan” daha çok, kendine oyun arkadaşı bulacağına sevinen küçük kardeşim için. Günlük kavramıyla henüz yeni tanışan küçük kardeşim dili döndüğünce, o gece, defterine bir şeyler karalamıştı. Göz ucuyla(!) bir baktım. Günlüğün bir kısmında şöyle diyordu;
--spoiler--
...biraz bekledikten sonra geldiler ama sadece bir kuzenim gelmişti o kuzenimde eline çantasını aldı içinden tableti çıkarır çıkarmaz oynamaya başladı. Bazen ben oynadım ama en çok o oynadı. En sonunda tabletin şarjı azalınca bıraktı. Beraber bir şeyler yedik, biraz zaman geçtikten sonra gittiler ama berra benimle oynamadı.
--spoiler--
Her ne kadar kararlı ve hevesli başlansa da, bir süre sonra heyecanın ve yazma isteğinin köreldiğidir.
Hangimiz günlük tutmaya karar verip, sonra bırakmadık ki?
ablam evleniyor 2 gün sonra yahu!!
aklıma geldikçe gözlerim doluyor, şaka gibi. evde ve özellikle ablamda muhteşem bir telaş var.
-kuşak nerede??!
-keşkekleri yaptıracaklar mı?
-lolo sigaranı gelinliğime üfleme!
-ya dayım yine içip içip masaya çıkarsa?
-anne sigarayı gelinliğe üfleme ya!
-çıldıvıcam ya bana bi sigara yakın.
-lolo ayaklarımı ovsana bak çok stresliyim.
gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum. ağlamayı düğüne saklamayı düşünüyorum ama, şuan işin eğlencesindeyim. lakin, şaka maka büyük kuş uçacak yuvadan be sözlük. gelinliğiyle çıkacak evden ve bir daha gelmeyecek.
yani tabii ki gelecek de, farklı olacak yahu ne bileyim.