gün, eşsizse; güneş sizsiniz.
ısıtın dünyayı.
oh my rabbit, oh my little darling,
gimme some vitamin d.
susam susam sustum. günlük güneşlik bir istanbul geç sabahında belki de yapılacak en son şey kötü bir şaka olmalı. sonbahar ortası güneşler çook çook uzun zaman sonra giyilen pantolonun cebinden çıkan 20 milyon gibi biraz da... süprizli. umutlu. güzel. ama işe yaramaz. paradan altı sıfır atılalı çok oldu. tedavülden kalktı yorgun banknotlar. fenerbahçe'ye altı sıfır yenileli de çok oldu. ormanlar kralıyız biz. aslanız. modern şehir hayatı uymuyor bize. kadıköy, adına inat, tam bir metropol. nerden baksan bir kaos. aslanın tabiatına aykırı. bize doğa lazım. o halde hadi, gidelim: into to wild...
89'lu formalarımı özledim. prekazileri, cüneytleri.. sonra 90'lı galatasarayımı... kalli, tugay, ilie... ve efsane 2000 ruhu. ah ah! hepsini birer birer siktir ettik takımdan. koskoca bülent korkmaz'ı bile jübilesiz postaladık. şaşlar, şükürler, ergünler filan... asıl üzücü olan bu işte. leş bir camia olduk çıktık. fenerbahçe her maçta tokmuş.. tokarsa toksun... içimizdeki kirlandalılar asıl tokanlar... neyse... günlük güneşlik havalar böyle işte. insanı daha da dağınık yapıyor, zihnini dağıtıyor. ne diyorduk, nerelere geldik? yine de bu coşkun sabahların bir anlamı olmalı.