Sabah saat 6:30 sıralarında perdenin açılmasıyla odaya sızan güneş ışınları uykunun en güzel yerini bölmüş olup iş veya okula gitmek için anne tarafından zorla yedirilen kahvaltı ve nasıl üzerinize giydiğinizi anlamadığınız elbiselerinizle dışarı çıkmanızla o gün başlamış olur. O zaman anlarsınız güneş size güzel ışınlarını değilde o ozon tabakasını delen ışınlarıyla karşıladığını. Sonra otobüse binersiniz ve uyuklaya uyuklaya gidersiniz. Derken otobüse bir güzel şey biner. ilk önce uyku sersemi olduğunuz için anlam veremezsiniz. Sonra anlarsınız ki sabah ki güneş ışığından daha iyi ve güzel bir ışıkla sizi aydınlatır ve kendinize getirir. Sonra telefonunuzu çıkarır ekranından saçlarınızı düzeltirsiniz. Keşke sabah yüzümü yıkasaydım dersiniz. Kısa bir düzeltme döneminden sonra ona bakmaya başlarsınız. Bir bakarsınız ki ineceğiniz yer gelmiş ve üzülerek inersiniz. Ancak artık her sabah onu görmek için onun aydınlattığı yerde olmak için daha erken kalkar ve aynı saatte o otobüse binersiniz. Ve o gününüz hep güzel geçer.
Ve o zaman anlarsınız ki güneşten başka hayatınıza ışık veren çok ama çok şey var.