ölmeden önce yapılması gereken şeylerdendir. şehir uyurken siz yeni bir günün doğuşunu izlemektesinizdir, kargaşa ve kalabalıklar yoktur, gerçekten özgürsünüzdür. yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğunu gösteren ve belki de çok kısa sürdüğü için değerli olan anlardandır.
ben : şimdi saçlarını uzattı, birazdan yüzü de görünecek.
g.g.a: hadi bekliyorum.
ben : evet tam da bu andır işte, ışıldadı.
g.g.a: allahım bende istiyorum o ışıktan, gözlerime...
ben : allahım bende istiyorum o ışıktan, onun için, onun gözlerine...
güneşin ufukta görünmesi ve yavaş yavaş ortaya çıkıp dağı, taşı, toprağı turuncuya boyaması, ancak doğu istikametine doğru uzun yol seyahati yapıyorsam öyle tanık olurum bu enfes manzaraya.
Her zaman sevgılımle yapmak ıstedıgım , ama hıc yapamadıgım cunku oyle bı sevgılımın olmadıgı ve tekte yapmanın nasıp olmadıgı hasretle bekledıgım bır durumdur .
The sun song dinleyerek gerçekleştirilebilmesi eylem. Güneşin ilk ışık huzmeleriyle karanlığı yirttigi, yepyeni bi sayfa açtığı, herşeyin tekrar yeniden başladığı...
insana dünyada yalnız oldugunu fakat kimseye de ihtiyacı olmadıgını hissettiren eylemdir. bu sözlere bakınca kötü bir eylem gibi görünmesine ragmen bunu yapan herkesin de bildigi gibi insan sadece kalabalık icinde yalnız kaldıgında kendini kötü hisseder. oysa ki yalnızlıgını kendi icinde ve kimseye muhtac olmadıgını hissederek yasıyorsa bu durum insana zor gelmedigi gibi güzel bile geliyor. tabi ki insanoglu bu gücü her istediginde icinde bulamıyor. buldugu anların da kıymetini bilemiyor: günes dogarkenki o birkaç dakika gibi...
her ne zaman içime zifir karanlıklar saplansa izlerim güneşin doğuşunu, aydınlığı görürüm onda, zifir karanlığı deler geçer içimden. bana alışmayı öğretir o her karanlığın sonunda doğduğunu gösterir, ve derki ' her karanlığın bir aydınlığı vardır' ne zaman karartsam içimi , işte o yüzden güneşin doğuşunu izlerim ben, günü aydınlattığı için, günümü aydınlattığı için...