hayatımda bir kere çok özenmiştim güneşin doğuşunu seyretmeye. küçüktüm o zamanlar 12-13 yaşım. sabaha kadar uyumadım. hava aydınlanmaya başladı. bakarım ufuk tarafına güneş doğmaz, bakarım bakarım doğmaz. hava apaydınlık oldu. meğerse uyku sersemliğine doğu yerine batı tarafına bakıyormuşum. uykusuz kaldığına mı yanarsın, kendi kendine yapmış olduğun salaklığa mı. sonra kaçtı hevesim zaten. sokarım dedim güneşin doğuşuna. istemiyorum izlemek falan. lanet olsun.
açık denizde seyir halinde iseniz insanı yeniden hayata tutunduran güzellikte akvitive. güneş pruva hizasının ufuk çizgisinde yavaş yavaş belirip gözünü almaya başlayınca kaportayı açıp köprüüstünden gökyüzüne doğru uçası geliyor insanın. hayatta bir kez olsun tanıklık etmek şartdır.
En huzur verici şeylerden birisi. uyuyamadığımdan dolayı denk geliyor aslında. odamdaki ufak balkona çıkıyorum. oturuyorum mermere, ayaklarımı da sarkıtıyorum aşağı. sadece kuş cıvıltıları, bahçedeki horozun ötüşleri. yaslıyorum kafamı cama, derin derin nefes alıyorum. güneş doğmaya başlıyor. güneş yakana kadar duruyorum öyle. sonra da huzurlu bir şekilde uyuyorum.**
nemrutta izlemeden gerçekten izlemiş sayılmazsınız.
gidip görmeden önce anlam veremezdim ama gerçekten büyüleyici bir manzara sunar size o dağ taşla birleşen ışıklar. garip bir enerjisi vardır oranın, yukarılara yakınsın diye midir artık bilemem.
-sabah ezani okunuyor simdi- benim de birazdan yapacagim eylem. halbuki suan camin hemen yanindaki yatagimda, yorgani da üstüme çekip guzelce uyuyup dinlenmem gerek, neden uyumuyorum ben?
The sun song dinleyerek gerçekleştirilebilmesi eylem. Güneşin ilk ışık huzmeleriyle karanlığı yirttigi, yepyeni bi sayfa açtığı, herşeyin tekrar yeniden başladığı...